Hüsnü Mahalli Halep'in kefareti mi?
Fotoğraf: Envato
Hüsnü Mahalli’yi de tutukladılar.
Yaşlılık, hastalık tanımıyorlar.
“Benim başörtülü bacım...”, “Benim dindar kardeşim...”, “Benim yaşlı mümin teyzem...” diyerek mağdur edebiyatı yapanlar kimsenin gözünün yaşına, yaşına başına bakmıyorlar.
Hukuk desek hak getire... Yaşlı, hasta, genç, kadın, erkek...
Emir veriliyor, hedef gösteriliyor ve gereği yapılıyor...
Havuz medyasından biri, ya da trollerden bir kaçı, veya bir kalemşor, veya bir borazan, bir saray soytarısı hedef gösterdi mi, birkaç saat sonra işaret edilen evinden, iş yerinden, şuradan buradan alınıp doğruca hapse atılıyor.
Bu defa Halep’in IŞİD’ten temizlenmesine kızanların gazabına uğradı Mahalli...
İki tutum Halep’in cihatçılardan kurtulmasıyla bir kez daha yansıdı...
Dikkat merkezi haline gelen, bir süredir savaşın kaderini belirleyecek bir muharebeye dönüşen Halep cihatçılardan temizlenince, onlarla “gönül bağı” içindeki bloku büyük bir burukluk sardı.
Evet, Halep’in cihatçılardan temizlenmesi büyük acılara neden oldu. Halep neredeyse yerle bir oldu. Halk acı ve ölümler, kan ve gözyaşları içinde kaldı. Ama IŞİD’ten temizlendi.
Bu acılara üzüleceğiz, acıların ortağı olacağız, ancak IŞİD’in yenilgisini de duyumsayacağız. İnsanlık; yani barış isteyenler, yani bir an önce savaşa son verilip, halkların bir nefes alması kaygısı taşıyanlar, Esad’ın politikalarını da bilerek, Esad yönetiminin antidemokratik uygulamalarını ve yanlış politikalarını da unutmadan, ve eleştirme hakkını, yanlışlara, karşı durma tutumunu bırakmadan, unutmadan IŞİD’in sökülüp atılmasına sevindiler.
Ancak, IŞİD’in açtığı yoldan yürüyüp Şam’a Halep’e sefer düzenleyecek olanlar üzgün. Süleyman Şah havasına girenler, gidip ibadet edecek olanların başına kar yağdı.
Atlarıyla değil ama özel uçaklarıyla gidip Emevi Camii’nde namaz kılacağını düşünenler ayazda kaldılar.
Artık özel camiiler yaptırıyorlar. Evlerine yakın, hem bir ordu güvenlikçi ve bir o kadar şakşakçıyla kılıyorlar. Gidip orada namaz kılacaklar...
İbadet değil, gösteri, siyasi yapılanma, toplum mühendisliği oldu ibadet işi de.
Ama Emevi Camii’nde namaz kılamamanın hırsını yaşlı, hasta ve sözünü esirgemeyen Gazeteci-Yazar Hüsnü Mahalli’den çıkarmaya kalktılar.
O Hüsnü Mahalli ki “Kardeşim Esat” söyleminin revaçta olduğu günlerde yanı başındaydı Erdoğan’ın... Bir dönem Erdoğan politikalarının sağlam bir savunucusuydu...
Arap-Türk Kardeşliği için yıllarını vermiş, savaştan değil barıştan, halkların kardeşliğinden yana tutum almış bir gazeteci olarak hükümetlerin bu yönlü girişimlerini destekledi.
Mahalli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını da Erdoğan’ın önerisiyle aldığını söylemiş...
Mahalli ta başından beri Suriye politikasının yanlışlığına vurgu yaptı.
“Kardeşim Esat” döneminden “Zalim Esed” dönemine geçişe ısrarla karşı çıktı. Suriye’yi kana bulayacak savaş politikalarının Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağını söyledi. Alevi-Sünni, Arap-Türk kardeşliğine hizmet edecek politikalarda ısrar etti. Biz eleştirsek de o bir dönem iyi işler yaptığını söylediği Hükümetin yanında yer aldı, ancak ne zaman ki Hükümeti eleştirdi o zaman düşman ilan edildi. Hedefe konuldu. Ve önceki gün hapse atıldı.
Yanlış politikalarından dolayı istifa etmesi gerekenler, eleştirenlere saldırıyor.
Mahalli’nin tutuklanması Halep’in kefareti gibi!
Sözünü esirgemeyen bir gazeteci olarak Halep’in IŞİD’ten temizlenmesinden sonra söylediği sözlerden dolayı tutuklanıp hapse atıldı.
Mahalli, Suriye politikasının yanlışlığını başından beri söyleyip durdu, Alevi Sünni ayrışması ve kapışmasının tehlikelerinden söz edip durdu. Ve söylediklerinden haklı çıktı. Erdoğan-AKP iktidarı söz dinleyip, olup bitenlerden sonuç çıkarmak ve her gün biraz daha battığı, büyük acılara ve gözyaşına neden olan politikalarından vazgeçmek yerine, onu eleştirenlere saldırıyor. İflasının acısını aydınlardan gazeteci ve yazarlardan çıkarıyor...
Barış ve demokrasi diyenleri dinlemek, Kürt sorununda çözüm yolunda adım atmak yerine savaşı ve terörü derinleştirecek uygulamalarda ısrar ediyor. Son 20 ayda uygulanagelen politikaların hem içeride hem dışarıda yarattığı acı tabloyu, oluk oluk akan kanı ve nehir olmuş göz yaşlarını görmek yerine, seferberlik ilanından söz edebiliyor. Bir başka Bakan, polislere seslenirken “İnşallah şehitlik size de nasip olur” diyebiliyor. Kan ve ölümü kutsayan bir kafaya mahkum edilen bir toplumun geleceğini tahayyül etmek zor olmasa gerek.
Son günlerde yaşananlar ders mahiyetindedir. Hem dışarıda hem içeride büyük acılar yaşayan Türkiye halkları iktidarın bu tehlikeli gidişine hep birlikte dur diyecek bir yol bulmalıdır...
- Emperyalizm, savaş ve yeni dönem 21 Ekim 2023 04:47
- Filistin ve TBMM'de gizli görüşme kararı 14 Ekim 2023 04:51
- Ankara saldırısı ve iktidarın yeni planı 07 Ekim 2023 04:50
- Yine Gezi, yine hukuksuzluk 30 Eylül 2023 04:53
- İktidarın politikalarına boyun eğen muhalefet yol alamaz 23 Eylül 2023 04:51
- CHP Tanrıkulu'yu AKP'nin önüne attı 16 Eylül 2023 05:32
- Karaburun Bilim Kongresi; kapitalizm ve yıkım 09 Eylül 2023 04:45
- 1 Eylül Dünya Barış Günü ve dinmeyen savaşlar 02 Eylül 2023 04:45
- Antep’teki işçi direnişleri ve gösterdikleri 26 Ağustos 2023 04:26
- Yargıtaydan hukuksuzluğa bir onay daha… 19 Ağustos 2023 04:57
- Yeni dönem ve dayatılan "yeni" yaşam tarzı 12 Ağustos 2023 04:40
- Diyanetten Kobanê davası fetvası 05 Ağustos 2023 05:05