10 Kasım 2016 00:12

CHP, ‘olay yeri’ şeridini yırtmazsa yırtılabilir

CHP, ‘olay yeri’ şeridini yırtmazsa yırtılabilir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Koyunun yalakası kasabın bıçağını yalarmış.
Atasözü
Seni mahkemeye verip idam ettireceğim.
Cengiz Han

Can Dündar, Cumhuriyet’te “MİT TIR’ları” haberini yayımlayınca Saray’ın reisi cezayı kesmişti:
“Bunu öyle yanına bırakmam… Hesabını verecekler…”
Ne oldu?
Önce Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı, tahliye oldu… Dündar vuruldu, faili serbest bırakıldı… Derken…
Kürt ve Kemalist muhalefete…
Pek manidar 29 Ekim mesajı: 
9 Cumhuriyet yazar ve yöneticisi Silivri’de alıkonuldu…
HDP Eş Başkanları dahil 9 seçilmiş/milletin vekili gece yarısı operasyonuyla cezaevlerine taksim edildi… (Kabul: Bu memleket bizim.)
(Ara soru: İktidarın tasada birleştirdiği Kürt ve Laik demokrat Kemalist muhalefet, kıvançta da bir olmak için, herkes kendi yordamıyla yürüse de, asgari müştereklerde faşizme karşı omuz omuza olur mu?) 
CHP seyrederken seyir ediverdi, olağanüstü toplandı, Parti Meclisi bildiri yayımladı…
Seçilmişin haklarını hatırlayıverdi… “Halkın direnme hakkı”ndan bahsetti…
Ahali “direnme” bahis olmaktan nasıl ve ne vakit çıkar, faslını laflayacaktı ki…

ÇAN SESLERİ YÜKSELİYOR

CHP’ye “Olay yeri” şeridi çekildi…
İktidarın başı Ankara’da “eyyy”lendi:
“Bu ülkede vatana ihanet edenlerin, bu ülkede terör estirenlerin avukatlığına soyunanlar bunun bedelini ödemek durumundadır. Hesabını vermek durumundadır.”(8 Kasım 2016)
Tecrübe sorar: Sıra CHP’de mi?
Böyleyse: Ne zaman? HDP’nin halledilmesi sürecinde mi, HDP defteri dürüldükten sonra mı?
Muhasara altında CHP’yi parçalamaya/etkisizliğini pekiştirmeye dönük mü olacak operasyon, kurmay heyetine ve aykırı vekillere yönelik gözdağı şekilli mi?
O mu, bu mu?..
Göreceğiz… Ama aşikar: 
Organize işler çarkı dönmeye başladı…
Beyefendinin Bahçeli’sinden kaçmaz:
“Kara leke...” (8 Ekim 2016)
İktidar örgütünün reisi:
“Bunlar ne menem muhalefet. Kalkıp böyle bildiriler yayımlamak suretiyle bu ülkenin Cumhurbaşkanına, bu ülkenin Hükümetine saldırmak hiçbir siyasetçiye yakışmaz. Ondan sonra da niye yargıya gidiliyor? Nereye gidilecek? Herkes haddini bilecek. Bu ülkede vatana ihanet edenlerin, bu ülkede terör estirenlerin avukatlığına soyunanlar bunun bedelini ödemek durumundadır. Hesabını vermek durumundadır” der… (8 Kasım 2016)
AKP derhal harekete geçer…
AKP Genel Sekreteri ‘1 Numara’nın konuşmasının dumanı tüterken daha duyurur:
“CHP’nin PM bildirisine karşı AK Parti olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.” (8 Kasım 2016, öğleden sonra)

‘AYKIRI AMA EVET’ HESABI KAPANMADI

Saray çarkında şimdi sıra kimde? 
Bildiniz: Mahkemelerde…
Soru şu: CHP’liler, HDP’ye yaptıkları gibi gece evden mi toplanacak, (eski) “devleti kuran parti” protokolü mü uygulanacak?..
Bu da beklenen: 
Kemal Kılıçdaroğlu hesap vermeli… İzah etmeli: 
Şimdi kendisini ve partisini de karakolluk ede-bile-cek o “Muhalefete dokunun” çukuruna nasıl düştü?
Düştü mü, düşürüldü mü?

“Anayasaya aykırı ama milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına evet diyeceğiz” tavrına Kılıçdaroğlu mecbur mu bırakıldı (kim-ler?) yoksa?..

KERTERİZ NOKTASI

Ana muhalefet partisi, biriken sosyopolitik öfkeyi kontrol maksatlı “gaz alma”ya dönük oyalama taktiği mi izlemeye başladı? 
Değilse… Son çıkışında samimiyse şayet…
Devlet terörü kırbacıyla CHP, terbiyesini muhafazaya mı zorlanıyor?
Tavsiye:
Okumadıysanız, İhsan Çaralan’ın geçen pazartesi günkü yazısına göz atın:
CHP, HDP ve ‘direnme hakkı’ ortaklığı (8 Kasım 2016)
Yürüyelim…

SATIR ALTINDAN NOTLAR…

SARAY’IN TROLL-İSTLERİ MEĞER NE ÇOK SEVERMİŞ CUMHURİYET GAZETESİNİ!

Hiçbir masraftan kaçınmamışlar…
Hakiki Atatürkçü Tayin ve Tespit Enstitüsü bile kurmuşlar…
İntibaım bu cihette…
İzah edeceğim…
***  
Önce sebep?
Aleme nizam ve intizam verme misyonuyla İktidara tünemiş olduklarına dair ilahi inanç…
Ve kutsadıkları ‘dava’nın vecibeleri… galiba.
Eee Türkiye’yi zaten bi’nevi çiftlikleri sayıyorlar…
Şu aralar Ortadoğu… Ardından Afrika, Asya… 
Ataların nallarının izinde ecdat topraklarını ihya etmeye… 
Giderek dünyaya nizam vermeye ahdetmiş bi’liderin varsa… 
Beyefendinin elamanı olmak da kolay değil…
Herkesi ve her kurumu kuruluşu dizayn edeceksin… 
Misal. Muhalefet… Boş bırakmaya hiç gelmez…
Nerede ne yapmalarını bir bir izah edeceksin ki… Yoksa maazallah…

MAİYET MEDYASINDA CUMHURİYET MESAİSİ…

Hele muhalif basın…
Dizini dövmemek için medyanı… 
Vazife şuuru kafi derecede idrak edilmiş olmalı ki netekim…
Saray maiyeti medyada kimi elemanlar harıl harıl “Cumhuriyet gazetesine terör operasyonu” mesaisi yaptı…
Bu vesileyle öğrendik ki, meğer ne çok severlermiş Atatürkçüleri, Kemalistleri…
Bittabi “hakiki” olanlarını… 
Abartmıyorum…
Polis ve mahkeme, Cumhuriyet gazetesini çökertme operasyonuna başlarken, Saray aygıtı medya da senkronize faaliyete girişti. 
“Cumhuriyet’e terör operasyonu” koduyla kanun namına saldırıya meşruiyet kazandırmaya çalıştılar…
 Gerçi yargılanan Cumhuriyet’in haberleri esasen ama olsun, kayda geçirilmeye çalışılan,  “Gazeteye terör operasyonu” idi.
Fakat haksızlık etmeyelim… Sadece operasyonu haklılığını ve dahi ne kadar geciktiğini savunmadılar…

SİZİ ‘BALBAY’LARA PEK ‘MÜZAHİR’ GÖRDÜK

Gazetenin gerçek sahiplerine, “Hakiki Atatürkçüler”e devir ve teslimi için habire döşendiler… 
Alev Çoşkun, Mustafa Balbay gibi eski Cumhuriyetçilerin beyan ve eylemlerini Cumhuriyet’e saldırıda yakıt olarak kullanmakla kalmadılar…
Hak ve salahiyetlerini de bi’tamam müdafaa ettiler…
Sabah ya da Yeni Şafak’a nasıl kol kanat gerilirse o biçim… 
Yazdıkları şahidim ki, hakkaniyet sahibi olduklarından, Mustafa Balbay’a yapılan haksızlığı hiç sindirememişler… 
Bi’an önce Balbay’a reva görülen muamelenin düzeltilmesini arz ve niyaz etmeleri bundan…
Zira hazretler ‘Cumhuriyet bu hale düşecek gazete miydi be! Diye saç baş yolarlarmış dehlizlerinde…
Misal. Kekeç Ahmet… Star’ın Ahmet Kekeç’i, Can Dündar’a neden gıcık oluyormuş biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim, yazdıklarından nakille:

AHMET KEKEÇ’TEN ‘KEMALİST KAMUOYU’NA EV ÖDEVİ

“Can Dündar ve Akın Atalay el birliği edip, gazetenin canına okudular”da ondan… (3 Kasım 2015, Star)
Dedim ya Cumhuriyet aşkı, Saray’ın medya trollistlerini o kadar sarmış ki, her biri Atatürkçülük standardı uzmanı, Kemalizm sevk ve idare kumandanı kesilmiş…
Yine Can Dündar’ın yalancılığından mustarip Kekeç’ten misal vereyim…
Diyor ki A. Kekeç:
“Kemalist ahlak normları bile taşıyamazdı yalanlarını.” (Aynı yazı)
Vurguladığım o “bile” Kekeç’in gazlama maksadına biraz gölge düşürmüş, “Kemalist ahlak normları”na hakarete dönüşmüş sanki ama… Çok çalışmasına verelim; kusmuş.
Kekeç Bey bi’de şunu yazmış:
(Can Dündar ve şimdiki ekip yaptıklarının)… “hesabını, öncelikle Cumhuriyet okurlarına ve Kemalist kamuoyuna verecekler.” (Aynı yazı)
Ben gerçi bu cümleyi, Kekeç’in “Kemalist kamuoyuna” verdiği ev ödevi gibi anladım lakin yanılıyorumdur muhtemelen…

MAKSAT CUMHURİYET’İ KALKINDIRMAK VALLA

Cümlemizin idrak ettiği üzere… 
Saray’ın medya trollistleri sadece Saray’ın hizmetinde değil... miş!
Cumhuriyet gibi muhalif basına da icabında ayar vermek suretiyle, tayin ettikleri istikamet yönünde bu bıçkınların  geleceğini tanzim etmek… de vazifeleri arasında...imiş!
Cumhuriyet’e ‘müzahir’ olanlar arasında “troliçe” Hilal Kaplan şüphesiz ayrı fasıl açmayı hak ediyor…
Fakat yerim dar; alacağı olsun…
Yalnızca şu kadarını söyleyeyim ki, Hilal Kaplan sadece Cumhuriyet’in standartlarını değil, zaptiye ve mahkemenin operasyon tatbikinde de söz ister hali var… Zannımca.
İntibamı Kaplan’ın şu tavsiyesine dayandırıyorum:
“Aydın Engin’den Karikatürist Musa Kart’a kadar pek çok Cumhuriyet çalışanının şayet haklarında somut delil yoksa tutuklu yargılanması davayı sulandıracaktır.”
Aydın Engin, içerideyken okuyamamıştır; benden duymuş olsun…
Hani “Tutuksuz yargılanması”na katkısı için belki Hilal Hanım’a iki çift laf etmek ister…

‘HAVUZCULAR’ DİYE KÜÇÜMSEMEYİN, AĞIR İŞÇİLİK YAPIYOR ELEMANLAR

Muradımın idrak edildiğin düşünmek isterim:
Saray maiyeti medya elemanlarının işi sahiden zor-muş. 
Şahsen ileri geri konuşmadan önce bu heyete dair, iki kere düşüneceğim bundan böyle…
Bizi gözeterek beyefendilerine hizmette bulunma…
Diyecektim… ki, uzatmadan bu tarzın mümtaz misaliyle yazıyı bağlayayım:
Alper Görmüş: 
Cumhuriyet operasyonu: Kendi ayağına bir kurşun daha...” (2 Kasım 2016)
Görmüş Bey, Cumhuriyet operasyonu ile Saray ve AKP’sinin kendi ayağına kurşun sıktığını savunuyor...  Tamam da…
Burada iktidara çıkarlarına halel getirme uyarısı yaparken, Görmüş’ün kimden ve neden yana olduğunu/meselesini tam anlayamadım…
Alper Bey kıvraklığında olamayınca, yakalamak da zor oluyor…

ENGİN ARDIÇ, TAMAMEN CHP İÇİN İSTEMİYORSA NAMERT 

E Saray medyasında tüm elemanlar Cumhuriyet gazetesi çalışacak değil ya…
CHP’nin akıbetini planlama masasında da Engin Ardıç rol almış…
Dolandırmadan yazmış:   
“Baykal şu anda CHP’nin başında olmalıydı...” 
Tabelada Engin Ardıç yazıyor… 
Temennim bu ama maalesef çekerek dönüp gidecek değil ya…
İlle de CHP’ye hayrı dokunsun istiyor… 
CHP’lilere şans ve istikamet veriyor:  
“CHP ihvanlarının bu gerçeği artık görüp… başlarına yeniden Baykal’ı geçirmeleri kendi menfaatleri icabıdır.”
Eyyy CHP… Bak Engin Ardıç demedi deme…
Tebligat geldi… İcabını yap.
Kendi menfaatin için… diyor, Ardıç… 
Afiyet olsun...

YALANCININ…

Trajikomik olan şu:
Dövüp eziyet ederken, halkın önünde salağa yatarak dalga geçme…
Bari azıcık zeka parıltısı, yaratıcılık olsa demagojilerinde…
Misal. Numan Kurtulmuş. Başbakan Yardımcısı sıfatlı zat. Gazetecilere konuşmuş… HDP’lilere yönelik siyasi imha operasyonunu değerlendirmiş:
“Biz de medyadan takip ediyoruz. Mahkemenin sonuçlarını görmek lazım. Tek tek farklı dosyalar var. Devam eden bir süreç” (4 Kasım 2016)
İlkin merak ettim; sarf ederken bu sözleri, yüzü kızarmış, burnu uzamış mıdır?
Hatırladım; o vasıflara sahip olsa idi orada ne işi olurdu!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...