30 Ekim 2016 01:00

Şimdi zindanda demlenen zaman...

Şimdi zindanda demlenen zaman...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Biz Türkiye’deki diğer insanlar gibi darbe olduğunu TRT’den öğrenmedik, Diyarbakır Cezaevinde dayak yiyerek öğrendik. Çok dayak yedik, mazgallardan izlenirdik. Cezaevi Komutanı Esat Oktay köpeğiyle beraber içeri girerdi, saatlerce bağırırdı: ‘Burası kadın koğuşu, burası bizim namusumuz.’ Esat Oktay bana altı ay boyunca, köpeği Co’nun kaldığı kulübede ‘Ben Kürt değilim, Türk’üm’ demediğim için hücre cezası verdi. Yaşadıklarım, ruhumun derinliklerinde derin yaralar açtı. Hala vücudumda fiziksel izlerini taşıyorum. Ayak bileklerimde söndürülen sigaraların izleri, falaka izleri duruyor...”
...
Anlatılan 12 Eylül darbesidir, anlatan ise 12 Eylül’de askerî darbeyle hapsedildiğinde 17 yaşında olan genç bir devrimci kadındır. 36 yıl sonrasıdır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, 15 Temmuz askeri darbe girişimini araştırmak için kurulan meclis komisyonunda konuşuyordu. Komisyondaki iktidar milletvekillerinin itham eden, hüküm  içeren sorgulamalarına ‘siz de darbecisiniz, darbeciliğinize boyun eğmeyeceğiz’ diye yanıt veriyor, yol gösteriyordu: “Buraya barış inancıyla geldim, oluk oluk kan akıyor ülkede, silahlar susabilir, bu sorunu barıştan başka çözmenin yolu yok.”
 25 Ekim günü o komisyondaki son sözleri de şöyleydi Kışanak‘ın: “Bir an önce gideyim de ben gitmeden kayyum atanmasın”!
Aynı gün gitti şehrine ve derdest edildiler, Eşbaşkan Fırat Anlı’yla birlikte...
12 Eylül darbesinden otuz altı yıl sonra ve bir askeri darbe girişimini araştırdığını iddia eden komisyonda konuştuktan hemen sonra gözaltına alındı Kışanak ve Anlı.
Peki, 15 Temmuz darbecileri başarılı olsalardı Kışanak ve Anlı bugün nerede olacaklardı? Yanıtı zor bir soru olmasa gerek; tabi ki şimdi oldukları yerde!
Birileri için darbe hep vardı çünkü, sürüyordu...
Ve Kışanak’ı Anlı’yı hapseden, ‘millet iradesi’ni ağzından düşürmeyip halkın seçtiği belediyelere el koyan bu iktidar, ‘darbeyle mücadele adına’ yeni bir darbe tarihi yazıyordu aslında. Askeri darbe girişiminden önce başlamış ve o girişimi “Allahın lütfu” olarak tepe tepe kullanan bir siyasal darbe rejimidir Diyarbakır’ın eşbaşkanlarını içeride tutan...
...
Yıllar da geçse, değişmeyen iktidar aklı işte; biz faniler gibi laf anlasa, yaşananlardan dersler çıkarsa hayat çok daha kolay olurdu ama öyle olmuyor işte. Ders alınmıyor!
Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın tutuklanmasıyla ne değişir? Kışanak, dört buçuk yıl yattı anlattığı o Binbaşı Esat’ın zindanında, n’oldu?
Köpek Co’nun kulübesinde işkenceye çekildiği o zaman dilimi cunta rejimi için bir ‘temizleme-yok etme’ zamanıydı değil mi? Öyle mi oldu?
17 yaşındaki o genç devrimci kadının 30 yıl sonra halkın vekili ve akabinde Kürtlerin en büyük merkezinin başına geçmesinin yolu işte o kulübede başlıyordu aslında. Zaman orada demlenmeye başlamıştı ve demlenen zaman, Kışanak 12 Eylül zindanındayken daha 9 yaşında olan Fırat Anlı’yı da benzer süreçlerden geçirdi. Siyasi faaliyetler...Her kademede sorumluluklar... ve tabii ki çokça hapislikler... Sonuç? “Biz diyaloğ kurulabilecek son kuşağız. Bizi de aradan çıkarırlarsa diyaloğ kurulabilecek kimse bulunmaz” sözleriyle şimdiden tarihe geçen bir siyasetçidir artık Fırat Anlı.
...
Zamanı okuyabilmek önemlidir. Zamandan öğrenmek önemlidir. Zamanı boşa harcamamak önemlidir.
Bugüne bakın, Diyarbakır’a bakın, Kışanaklara yapılanların hiç bir şeye yaramayacağının kanıtıdır.
“Ah şu Diyarbakır zindanının dili olsaydı da konuşsaydı sevgili Diyarbakırlılar...” demişti ya bir zat ı muhterem, Amed meydanında nutuk atarken. İşte o Diyarbakır zindanının dili Kışanak’tı, Kışanaklar’dı, çok şeyler söylüyorlardı. Anlayana ama!
Anlasalar, ancak ‘küçücükk bir tarihi arıza’ sayılabilecek bu beyhude yollardan dönerlerdi...
Anlasalar, Gültan Kışanak’ın gelmiş geçmiş bütün iktidarlardan daha güçlü olduğunu sezerlerdi biraz...
Anlasalar, yüz yıl sonra bugünlerin nasıl yazılacağını öngörüyor olurlardı...
Anlasalar, 36 yıl önce 5 No’luda bir köpek kulübesinde bugünkü Diyarbakır’a demlenmeye başlayan zamanın, bugün nasıl bir Diyarbakır için demlenmeye devam ettiğini az çok tahmin ederlerdi...
...
Zaman sabırlı bir öğretmendir ama, herkese öğretecek kadar sabırlı.
Yeterince zamanı kalmamışlara hemen öğretecek kadar da acelecidir bazen!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...