01 Ekim 2016 23:58

Yalan ve hayat

Yalan ve hayat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yalan söylemek bir kurgu işidir sonuçta, hayal gücü de içerir. Yol açtığı/açacağı sonuçlar bir tarafa, bu ‘yaratıcılık’ boyutuyla birlikte düşünüldüğünde, sanatsal bir karakteri bile olduğu söylenebilir! Leo Tolstoy boşuna mı söylemiş:
“İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.”
15 Temmuz sonrası Türkiye’yi yönetenlerin “darbe karşıtlığı”na tanık olsaydı, bu fikrini nasıl güncellerdi acaba Tolstoy? “Olmak istedikleri ama olamadıkları” için yalan söyleyenlere başka bir kategori de eklemek gerekmez miydi? Olmak istemediği ve olmadığı için yalan söylemeye mecbur bir iktidar gerçeği varken karşımızda. Öyle durduğu yerde durmayan yalanlar ama. Siyasal iktidar sonuçta, hayatı kendi yalanlarına göre tanzim etmeye çalışan bir dev çark... Yalan, onu kurgulayıp dayatan bir iktidar şiddetiyle birleştiğinde artık doğrudan doğruya siyasetin konusu oluyor ve ne yaratıcılığı kalıyor ne de sanatsallığı. Bu türden yalancıları dinlemek Tolstoy için bile katlanılmaz olurdu herhalde! 
...
15 Temmuz’daki başarısız askeri darbenin yarattığı toplumsal iklim, “darbeyle mücadele eden iktidar” yalanına meşruiyet arayışında tepe tepe kullanıldı. Bir darbenin yapabileceği herşeyi “darbeyle mücadele edenler”, “darbeyle mücadele adına” yapıyor artık! Tolstoy’un ‘denkleminin aksine, darbe karşıtı olmadığı ve aslında ‘darbeci’ olduğu için “darbeyle mücadele ediyoruz” yalanına yaslanan bir ‘yalancılık’ var ortada! 
Türkiye 7 Haziran 2015 sonrası devreye sokulan ve 15 Temmuz 2016’daki başarısız askeri darbeden de ‘meşruiyet’ devşirerek pekiştirilen bir siyasal darbe rejimiyle yönetiliyor bugün. Hâlâ “FETÖ’yle mücadele” üzerinden yapılan süreç analizleri ve “aman aşırılıklar giderilsin, kurunun yanında yaş da yanmasın, ölçü şaşmasın” gibisinden uyarı ve hatırlatmalar ise çok komik kalıyor doğrusu. Sadece komik de değil, iktidarın asıl amacının Fethullahçılarla mücadele olduğu yönündeki yalanı kabul eden, ordan hareket eden bir ‘içselleştirme’ boyutu da var. Oysa karşımızdaki neyi niçin yaptığını çok iyi bilen bir darbe rejimi. Ona ayar vermeye, yön tayin etmeye çalışmak, eğer iktidarın bostanında beslenip ona ‘halkla ilişkiler’ yapan organik fidelerden değilseniz, tereciye tere satmak gibi bir şeydir. Mesele fetö metö değil, siyasal ve toplumsal süreçlerin ‘tek adam-tek ses’ esaslı dizayn edilmeye çalışıldığı bir darbe dönemidir yaşadığımız. Ve olağan koşullarda, parlamenter mekanizmalarla gerçekleştirilemeyen hedefleri, yarattığı fiili durum ve ona giydirdiği “OHAL hukuku”yla adım adım gerçekleştiren bir iktidar... 
Yalan söylenmesin de ne yapılsın artık!
Başka olanağı ve şansı var mı?
“15 Temmuz demokrasi ve özgürlükler günü olarak anılsın” denmese miydi yani!
Son MGK’nin bu ‘demokrasi ve özgürlük’ bayramı ilanını, OHAL’in uzatılması ve Kürtlerin belediyelerine el konmasına devam edilmesi kararlarıyla daha da ‘anlaşılır’ hale getirmesinde şaşılacak ne var?!
Ve hemen aynı gün karartılan ekranlar, kapatılan radyolar...
Sorgusuz sualsiz işlerinden el çektirilen on binlerce çalışan gibi...
Herşey demokrasi ve özgürlüklerin korunması için!
...
Üzerimize boca ettikleri türlü yalanlarla kuşatıldığımız bu ‘yalan dünya’sına razı olalım isteniyor.
Hayatımızı onların yalanlarına göre yaşayalım...
Onların yalanları üzre gerçeğimize yabancılaşalım...
Sesimize ayar verelim, ‘mırıldanalım’ sadece, iyisi mi susalım!
Mümkün mü?...
Kararta kararta nereye kadar?
Bu yalan saltanatı da zifiri karanlığın en dibindeki yerini boylayacak, oraya çivilenecek.
Hayatın ve insanlığın tutunduğu, direndiği mevziler hep olacak ama, herşeye rağmen olacak.
Bütün karartmalara karşın ışıyan ve batan bir iğne ucu hep olacak...
“Hayat sadece hayatta kalmanın bir aracı değil” çünkü...
Yenilesi değil...
Herkes öğrenecek.
Cümle yalancılar da dahil!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...