15 Eylül 2016

Bayram mesajlarında savaş ve barış çağrıları

Türkiye, Kurban Bayramı vesilesiyle Suriye’de bir “ateşkesi” destekliyor. Halep’te, hatta bütün Suriye’de  ateşkesin sürekli olmasını da savunuyor Türkiye. Hatta yandaş sözcülere bakılırsa, Suriye’deki, Kerry ve Lavrov’un uzun görüşmeler sonucu sağladığı söylenen “ateşkes”in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 zirvesindeki girişimleriyle sağlandığı bile iddia ediliyor. Ama Türkiye’nin Hükümeti Türkiye’de bir “ateşkes” istemiyor. Hatta bayramın ikinci günü bile savaş uçaklarıyla Hakkari kırsalında bombardımanlar yapıldığı Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklandı.

ŞİDDET VE SAVAŞ VADEDEN BAYRAM MESAJLARI

Bir ateşkes isteyip istememenin ötesinde gerek Cumhurbaşkanı gerek Başbakan ve bakanları, gerekse Genelkurmay Başkanının bayram mesajlarında “barış”, “kardeşleşme” ve “sorunları çözülmüş”, barış içinde bir Türkiye ve bölgeye ulaşmak için barışçıl imkanlarını zorlandığına, zorlanacağına dair vaatler yok.  
Tersine ülke yönetimini ve askeriyenin en üst makamlarını işgal eden bu kişiler, daha çok çatışmalı, daha karanlık bir gelecek tablosu çiziyorlar. Dünyadaki bütün şer güçlerinin Türkiye’yi bölmek ve parçalamaktan başka işi olmadığı varsayımına dayanan bu karanlıktan tek çıkış yolu olarak savaş ve şiddet politikalarını savunuyorlar. Ve geleneksel olarak barış, kardeşlik, kavgasızlık, kavgalı olanların barışma günü olan bayramda savaş dili bütün öteki “iyi duyguları”, dilekleri bastırıyor; “Teröristleri akıttıkları kanda boğmak”tan, “Tek bir terörist kalmayıncaya kadar savaşa devam” gibi ifadelerle 30 yıllık “askercil çözüm”, “ezerek çözme” politikasında ısrar edeceklerini söylüyorlar. Ve bu politikanın günlük hayata yansıması olan belediyelere kayyım atanması, binlerce eğitimcinin açığa alınmasıyla sürdürülen kamudaki tasfiyeyi de (Buna AKP kadrolaşması da diyebiliriz) daha ileri götüreceklerinden söz ediyorlar. Cumhurbaşkanı bayram seyran demeden  kayyım atamalarının “devamı” olacağını açık açık ilan ederken Hükümete yakın yazarlar bayramdan sonra “HDP’li vekillerin tutuklanmaya başlanacağı”na dair haberler veriyor.

ÖCALAN’DAN BARIŞ MESAJI

Öcalan’ın; “(Kürt sorununun çözümünde) en büyüt taraf devlettir. Devlet işaret ederse bu sorun çok uzun süre devam etmez çözülür... Devlet hazırsa iki adamını buraya gönderir altı ayda bu sorunu çözeriz” biçimindeki sözleri bu şiddet ve savaşın kutsandığı, “barış”, “kardeşlik” diyene “vatan haini” gözüyle bakıldığı ortamda siyaset gündemine düştü.
Elbette ki tank; obüs topları, savaş uçaklarının gürültüleri, “bayrağın üstündeki kan”, “şehitler”, “gaziler”, “kahramanlar”, “hainler”,... üstüne yapılan propaganda ortamında gündeme gelen Öcalan’ın sözleri, herkesin aklına 2015’in 23 Temmuz’u öncesindeki kimsenin ölmediği ve yaralanmadığı, herkesin geleceğe barış umuduyla baktığı iki buçuk yılı getirdi.
Çünkü iki yıldan fazla bir zamandan beri ailesiyle görüşmesine izin verilmeyen, Öcalan’ın kardeşiyle görüşmesine izin verilmesi, Öcalan’ın ne dediği ve diyeceğinden bağımsız, Hükümetin Kürt sorunuyla ilgili tutumunda bir “yumuşama alameti” olarak yorumlandı. Bu yorumun devamı ise, Hükümetin Öcalan’dan gelecek bir barış ve kardeşlik çağrısına “ihtiyaç duyduğu” biçimindeydi.
Bu yorumların birebir değilse de gerçekle bir bağlantısının olduğu da apaçıktır. Çünkü, iki yıldan fazla bir zamandır ailesiyle görüştürülmeyen Öcalan’ın kardeşiyle görüşmesi ve bir barış mesajı göndermesine (Bu görüşmede bunun olacağını en başta Hükümet biliyordu), hele de böyle savaş naralarının atıldığı bir dönemde izin verilmesinin bir açıklaması olmalıydı.

BATIDA SAVAŞ TAMTAMLARI BÖLGEDE BARIŞ UMUDU İKİLEMİ!

Dün Fatih Polat arkadaşımız Öcalan’a görüş izni verilmesi ile şiddet ve savaş övgüsüne bayramda bile ara verilmemesi arasındaki “çelişkiye” işaret etti. Özet olarak Fatih; Öcalan’ın çağrısının Kürt halkı içinde “çözüm” ve “barış” umudunu canlı tutmak ve yakında bir çözüm olabileceği duygusunu öldürmemeyi amaçladığını, bayram mesajları ve arkasındaki propaganda ve çağrılarla Erdoğan-AKP yönetiminin yandaşlarına ve yedeklediği güçlere sorunların çözümünde “Silahla çözüme devam”da daha da kararlı olacaklarını söylediğini belirtiyordu. Ancak sokağa çıkma yasaklı kentlerin yakılıp yıkıldığı operasyonlardan sonra şimdi de öğretmenlerin görevden alınarak eğitimin çökertildiği, belediyelere “kayyım” atandığı ve çatışmaların yaygın biçimde sürdüğü Bölge halkının “acil barış” talebiyle Öcalan’ın mesajının uyumlu olmasının, gerek bölge halkı gerekse Türkiye’nin demokrasi güçleri açısından barış ve özgürlük talebini büyütücü bir etkisi de olacaktır. Dahası yine Öcalan’ın son mesajında belirttiği gibi süren, “Kazananı olmayan bir savaştır” ve bu nedenle de devletin Kürt tarafı ile oturup konuşması kaçınılmazdır. Ve bu aşamaya ne kadar çabuk gelinirse o kadar iyidir. Aksi halde akan kan ve gözyaşı halkların arasındaki, geleceğe dair umutları arasındaki makası büyütecek, sorunların barışçıl çözümünü daha da zorlaştıracaktır. Dahası bölgedeki koşullar da, bölgeye müdahale eden emperyalistlerin, Kürt sorununu çözmeyen bir Türkiye’yi bölgedeki bataklığa sürmesini çok daha kolaylaştırmaktadır.

KÜRT SORUNUNDA BARIŞ DIŞINDA ÇÖZÜM YOK!

Nitekim Türkiye’nin Suriye’ye asker göndermesinin arkasında da asıl olarak (IŞİD bahane)  Kürt sorunu konusunda Erdoğan-AKP yönetiminin “barışçıl bir çözüm”den vazgeçmiş olması vardır. Demek ki Hükümet, ne kadar iç ve dış düşmanlardan söz öderse etsin, Türkiye’nin içeride ve dışarıda kavgaya, çatışmaya çekilmesinin nedeni Türkiye’nin kendi Kürtleriyle “Kürt sorununun barışçıl çözümünde başarısız olması”dır.
Bu yüzden de bayram vesilesiyle yeniden çizilen “yedi düvelle savaşan Türkiye” tablosunun en önemli sorunu kendi Kürtleriyle barışmamış olmasıdır. Oysa bunun için hiç kimsenin (hiçbir ülkenin) yardımına da ihtiyaç yoktur.
Gerek Öcalan’ın çağrısı gerekse bölgeden yükselen “barışçıl çözüm” talepleri, sorunun barışçıl çözümü için adımlar atmak için ortamın uygun hale geldiğini göstermektedir. Burada tek sorun ise, Hükümetin “askercil çözüm”, “ezerek çözme” gibi konulardaki ısrarını sürdürmesi görünmektedir.

Evrensel'i Takip Et