10 Temmuz 2016 01:00

Roni ve Özkök neyi tartışıyor?

Roni ve Özkök neyi tartışıyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aslında “faşizmle uzlaşma manzaraları”na devam edecektik ama araya giriverdi işte; Roni Margulies ile Ertuğrul Özkök atışıyorlarmış. Bize ne bundan denilebilir ve bu iki isimden dolayı daha baştan bir gereksizlik hissi uyandırabilir yazı. Varsın olsun, herkesin “gereksiz bir yazı olmuş” kontenjanı vardır ya, ordan sayılsın. Hem biraz zorlayınca dediğimiz ‘uzlaşma’ konusuyla da bağı kurulabilir belki!
Hikâye şöyle: Margulies (malum, şu ‘yetmez ama evet’çiliğine dair “balkon” konuşmasında teşekkür edilmiş gruptan, ünlü ‘devrimci sosyalist’), bir röportaj vermiş. Cezaevinden salıverilen Ergenekoncuların, Balyozcuların mutlaka darbe planları yaptığını ve örneğin Veli Küçük gibi birinin dışarda olmasından öncelikle AKP’nin korkması gerektiğini söylemiş. Eksik olmasın, AKP’nin baskıcı bir parti haline geldiğini kabul etmiş artık ama bunu yine o ‘devlet AKP’yi yönetiyor’ şeklindeki ‘sivilci’ şablona oturtmuş. Neyse, Ertuğrul Özkök de bu Ergenekon dokundurmasını üzerine alınmış elbet ve “Türk ordusunun şerefli subaylarını rahat bırakın artık” diye çıkışmış Roni’ye. Sonra da gelsin Roni’nin yanıtı...
Bu atışma, genel itibariyle ‘cambaza bak’ eksenine oturduğu için ciddiye alınabilir ama Margulies’in ‘özel’ mesajları da ihmal edilecek gibi değil tabi ki. Balyozcular mutlaka yeni bir darbe planı yapıyorlardır hatırlatması, aslında ‘asıl tehlikeye’ işaret ediyor. Öncelikle AKP’yi uyarıyor, bakın siz bıraktınız ama bunlar sizin düşmanınız, bilesiniz! Bu uyarıdan bizler de dersimizi çıkaralım elbette, aptal değiliz ya. Nedir? Saray merkezli iktidara karşı çıkarken asıl tehlikeyi aman gözden kaçırmayalım. Eli kulağında Balyoz-Ergenekon darbesini aklımızdan hiç çıkarmayalım; o mutlak bir olasılıktır. Ee? E’si şu ki, asıl tehdit Balyozculardır, anlayın!
Görüyorsunuz, mesaj içinde mesaj sağanağı gibi... Birincisi, bu zehir zemberek ‘devrimci sosyalistin’ de içinde bulunduğu bir kısım zevatın zamanında AKP-Cemaat ittifakının yanında yer almış bulunması, onca yaşanmışlıktan sonra bile, temize çekilmiş oluyor. ‘Sizi askeri vesayetten kurtardık’ masalı bugünkü versiyonuyla nasıl devam ettirilebilirdi ki yoksa? İkincisi, Tayyibist AKP’ye, o moda deyimle, “fabrika ayarlarınıza geri dönün” ricasında bulunulmuş oluyor: “O bizim size kefil olduğumuz özgürlükçü, askeri vesayet karşıtı ayarlarınıza geri dönün lütfen, bakın siz de tehlikedesiniz, farkında değilsiniz”! Tayyibist iktidarı, “tehlikenin farkında mısınız?” diye uyaran  bu akıllı, dedik ya bizlere de asıl görevimizi hatırlatmış oluyor: AKP’yle, Tayyip’le kafayı bozmayın, daha beterleri var. Bunlar en azından seçimle gelmiş ve silah gücüyle yönetmiyorlar!
Kendisine, “şerefli subaylara” haksızlık ettiği, Ergenekon/Balyoz darbeciliğinin iftira olduğu yönünde anında yanıt yetiştiren Ertuğrul Özkök’e de aynen bunu söylüyor Margulies: AKP seçimle gelmiş ve darbeciler gibi silah gücüne dayanmıyorlarmış! Öyle mi gerçekten?
Bu iktidar olağan koşullarda yapılmış bir seçim yoluyla mı geldi acaba? 7 Haziran sonrası başlatılan savaşın anlamı neydi? İktidarın savaş siyaseti, ‘olağan’ mecrasında işleyen bir seçim süreciyle mi yüzde 50 oy çıkarttı? Sonrasına gelelim, yerle bir edilen Kürt kentleri neyi anlatıyor? En az darbe dönemleri kadar, bazı boyutlarıyla onları da aşan, silah gücüyle yönetilen bir devlet ve ülke gerçeği değil midir gördüğümüz? Sokak aralarına salınmış tankları, JÖH’leri ve PÖH’leriyle ev bark yıkan, bodrumlarda kıstırdığı insanları diri diri yakan bir savaş rejimiyle hem yönetmeye çalışan hem de siyaseti bunun üzerinde şekillendiren bir iktidar, hâlâ silah gücüyle yönetmiyor, öyle mi? Roni türüne göre öyle. O yüzden de aslında aynı madalyonun iki yüzü durumundaki Özkök ekolüyle tartışmaya tutuşur, meşgul ederler: Balyozculardan darbe gelir mi? Biri, “üç vakte kadar, yoldadır” der ve diğeri de “ne darbesi, onlar tertemiz vatan evlatlarıdır, yeterince mağdur edilmiş kuzucuklardır” diye avukatlık yapar...
Bu arada, ülke tam da darbe dönemlerine has usullerle idare edilir: ‘Terörle mücadele’ ve savaş konsepti, giderek daraltılan özgürlükler ve etkisizleştirilen siyaset mecrası, buna uygun olarak tırmandırılan toplumsal rıza ve ideolojik argümanlar (milli-yerli-dinci vb.)... Darbe dönemlerinde de bazı belediyelere askerler atanmıştı ya, şimdi Kürt belediyelere ‘kayyım’ gündemde. Margulies’e sorsan, ‘en azından kayyımlar askerlerden atanmayacak’ diye, bizi rahatlatabilir belki. Allah muhafaza, Balyoz darbesi yapılsa da belediyeleri Saray’ın memurlarına değil de askerlere verilse, ne olur Kürtlerin hali, değil mi efendim?!
İyisi mi yolumuzu birileriyle uzlaşmaya çıkaracak bu darbe fallarını geçelim. Her gün yediğimiz darbelere bakalım. Daha kötüsü de olabilirdi hesaplarına girmeyelim. Hesap soralım.
Sahi 27 Mayıs’tan beri kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter nerede?! Balyozcuların mı, JÖH’çülerin mi, PÖH’çülerin mi elinde?
Roni ve Özkök biraz da bu soru üzerine tartışsalar ya!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...