27 Haziran 2016 00:53

5 kıtanın devi Nestle: Tatlısı ne, acısı ne?

5 kıtanın devi Nestle: Tatlısı ne, acısı ne?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şu ‘göz kamaştırıcılığa’ bakar mısınız?
Dünyanın en büyük ve Türkiye’nin en köklü gıda şirketi. 
500’e yakın fabrikasıyla dünyayı sarmış. 
5 kıtada; Amerika, Avrupa, Asya, Okyanusya ve Afrika... Hepsinde her yıl pazarını biraz daha büyütmekte.
Dünya yiyecek içecek sektörünün neredeyse dörtte birini elinde tutuyor. 
Bu dev İsviçre firmasının yıllık cirosu 100 milyar doları aşıyor. Düşünün Türkiye ekonomisinin 7’de biri kadar geliri var! 
Yıllık reklam harcaması 3 milyar dolar (Yaklaşık 10 milyar TL). 
Türkiye’de 2 fabrikası var. 
Biri Bursa Karacabey’de diğeri Bursa Kestel’de.
Bu 2 fabrikada bebek mamasından kahveye, dondurmadan suya... Tam 12 farklı yiyecek ve içecek türü üretiliyor.
Türlere ait 800’ün üzerinde ürün piyasaya sürülüyor.
Oysa 1980’lere kadar Türkiye’de önemli bir yere sahip değildi. Birkaç süt ve çikolata ürünleri  dışında pek bir etkisi yoktu. 
Şimdi ise Türkiye’de koca bir tekel! 
Ve o tekelde grev var. Çünkü işçilerinin emekleri üzerinden büyüyen o tekelde işçilere düşük ücret var, ağır çalışma şartları var. 
Çağrı üzerine çalışan, ne zaman çalışacağı belli olmayan işçiler var. 
Sözleşmeli çalışma nedeniyle dağılan aileler var.

SANKİ ŞİRKET DEĞİL HAYIR KURUMU!
İşçilerin taleplerine kulak tıkayan Nestle yönetimi iddialı: Biz bulunduğumuz her ülkede adil ve piyasa koşullarına uygun haklar sağlıyoruz. 
7 yıllık işçinizin brüt 1647 TL ücret alması mı adil?
200 işçinizin gel denildiğinde gel, git denildiğinde git pozisyonda mı olması adil?
Hükümet sermaye işbirliği ile yarattığınız ucuz emek piyasasına uygun olabilir. Lakin asla adil olduğu söylenemez. 
Nestle grev karşısında yaptığı açıklamada buyurmuş ki... Karacabey’de büyüyerek Türkiye ekonomisine katkı sunmaya devam etmek istiyoruz.  
Sanki şirket değil, hayır kurumu!
Derdi kâr değil, Türkiye ekonomisinin büyümesi!
Nestle, ekonomik pazar olarak, ucuz emek cenneti olarak değerlendirdiği Türkiye’yi aynı zamanda pazarlama üssü olarak da kullanıyor. Türkiye’de ürettiği Nescafe 3’ü 1 arada, Nestle çikolata ve kahvaltılık gevrek ürünleri, Ortadoğu’da ve çevre bölgelerde yer alan 40 ülkeye ihraç ediyor.
Bu nedenle dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir dev Nestle!

YİNE BİLDİK BİR DENKLEM!
İşçiler, devasa büyüyen Nestle’nin yoğun sömürüsüne göz yumduğu için Öz Gıda-İş Sendikası’ndan istifa ederek Tek Gıda-İş’e geçtiler.
Lakin Nestle istiyor ki yeni sendika da göz yumsun.
İşçilerle birlikte alınan grev karşısında şöyle diyor: “Sendikanın grev tutumu fabrikamızın rekabet gücüne engel teşkil edeceğini düşünüyoruz.”
Emek ucuz olsun, yoksa rekabet edemeyiz! 
Öyle ya bütün dünyaya ürün satabilmek, rekabet edebilmek için ucuza üretmek gerekir. Bunun için de işçi ücreti, emek çok ucuz olmalı.
Yine bildik denklem. Fabrika büyüyecek işçi ücreti düşecek. 
Uzağa gitmeye gerek yok. İstanbul Sanayi Odası verilerine göre en büyük üç sanayi kuruluşu olan, TÜPRAŞ, Ford ve Arçelik’e bakalım. 
TÜPRAŞ hep lider hep en büyük! 
Ama hızla taşeron işçi sayısını arttırıyor. 
İkinci sıradaki Ford ihracat rekorları kırıyor ama işçi sayısını azaltmakla, işçi ücretlerini düşürmekle meşgul.
Üçüncü Arçelik’te günde 13 TL’ye kiralık işçi çalıştırmaya başlayarak, maliyetlerini minimize etmiş. 
Rekabet gücünü artırmış!

NE ŞAŞIRTICI NE DE ANORMAL
Böyle bir piyasada... 
Ankara’da bir yerli patronun işçisine toplam 5 dakika tuvalet molası verip aşarsa ücretinden keseceğini astığı ilanla duyurmuş olması hiç şaşırtıcı mı? 
“Helal gıda sertifikası” almak için bir biriyle yarışan... 
Lakin iş işçisine gelince, işçisinin emeğini helalinden sömüren, işçisine asgari ücreti bile çok görüp sendikalaşınca, grev yapınca kapı dışarı eden...
Dindar görünmek için fabrikada mescit açıp, fabrikadaki yemeklerde “asla domuz eti kullanmam” reklamı yapıp...
Servetinde servet katmak için işçi karşısında domuzlaşan firmaların sayısının her geçen gün artması anormal mi?
Müdahale edilmedikçe doğal akan bir nehir bu. 
Piyasa denilen sermaye harasının bir kuralı bu. 
İşçiler fabrikalarını büyüttükçe kendileri küçülüyor. 
Büyümeden pay almanın yolu birleşmek talep etmek. 
Nestle işçisi de bunu yapıyor. 
Yaptığı hem ahlaki hem haklı!
Bilyoruz Nestle’nin tatlısı işçinin acısı.


NESTLE’DE HEP AYNI TAKTİK

“Çalışanlarımız bizim en önemli değerimizdir” der. 
Ağır çalışma koşulları, zorunlu fazla mesailer ve düşük ücret sorunları karşısında işçi talebini duymazdan gelir.
Sıklıkla çocuk işçi çalıştırmakla itham edilir.
“Bünyemizde çocuk işçi yoktur” cevabını verir.
Fildişi Sahilleri’nden tedarik ettiğiniz kakao sektörü yoğun çocuk emeği kullanır denildiğinde...
“Mücadele ediyoruz ama küçük tarlalarda çocuk işçi çalıştırılmasını maalesef engelleyemiyoruz” der.
Bir çalışanın hikayesinden yola çıkılarak, Nestle firmasının ipliğini pazara çıkardığı iddia edilen film (Kaplanla) yapılır. 
Film Nestle’nin ürettiği mamaların bebek ölümlerine yol açtığını ileri sürer. 
“Hemen film, faaliyetlerimiz ile ilgili gerçekleri ciddi şekilde çarpıtmaktadır” der. 
Dünyada en çok boykot edilen dört küresel şirketten biri oldukları hatırlatılınca...
“Gıda sektöründe sık yaşanılan vakalar” der.  
Bugün, “Karacabey fabrikanızda 200 civarında çağrı üzerine çalışan işçiniz var. Onları kadroya alın” talebi gelince... 
“Onlar bizim işçimiz sayılmaz” diyor. 
Nestle hep bildiğimiz gibi!
Nestle işçisi kazanırsa yarım sayılan işçiler de kazanacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...