13 Nisan 2016 00:51

‘Parsel parsel eylediler’ işçileri

‘Parsel parsel eylediler’ işçileri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çalışma yaşamı paramparça. İşçilerin insanca yaşama olanaklarına kavuşması için bu parçalanmanın yarattığı güvencesizliğin ortadan kaldırılması şart. Önce parçalanan çalışma yaşamına bir bakalım:

Beyaz yakalı: İşyerinde işveren adına emir ve talimat verme yetkisi olan, kendisini işçi olarak görmeyen, temel aidiyet noktası işyeri olan personel.

Mavi yakalı: Kadrolu olduğu kendisine söylenen, kadrolu olduğu için kendisini güvencede hisseden, işçi kimliğini kabul eden ancak diğer işçilere göre kadrolu veya sendikalı olduğu için kendisini özel hisseden personel. 

Sözleşmeli işçi: Gerçekte mavi yakalı işçi. İşverenlerin yasaya aykırı bir şekilde belirli süreli iş sözleşmesi yaparak kadroya alma vaadi ile kandırdığı işçi grubu. Kadroya geçmeden sendika üyesi olamayacaklarına, toplusözleşmeden yararlanamayacaklarına inandırılmışlar. Ne kadar anlatırsam anlatayım, kadroya geçme gibi bir zorunluluklarının olmadığını, kadrolu dedikleri işçilerden bir farklarının olmadığını anlatmayı başaramadığım, çalışan grubu. 

Taşeron işçi: Mavi yakalı işçinin yaptığı işleri yapmasına karşın daha az ücret alan, kadroya geçip mavi yakalı olarak kurtulma hayali kuran, mavi yakalı işçilerin altında çalıştığı için mavi yakalılara göre kendisini daha değersiz hissetmesi sağlanan çalışan.

Yevmiyeci veya kiralık işçi: İş süresi, yapacağı iş, ücreti, sosyal hakları işverenin keyfine göre belirlenen dünyada “Kullan at marka ürüne” benzetilerek tanımlanan, örgütlenme hakkı başta olmak üzere Anayasa’ya dayalı tüm sosyal hakları iş gücü piyasasına girmesi ile askıya alınmış olan işçi. Düşük ücretle, sendika, toplusözleşme, yıllık izin, kıdem tazminatı gibi tüm anayasal haklarından yoksun çalıştırılmaya mahkum edilerek kendilerini işi bitince atılan bir eşya gibi değersiz görmeleri sağlanan çalışan grubu.

Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan: İşin süresinin belli olması veya bir başka işçinin geçici olarak iş sözleşmesini askıya alması gibi objektif nedenlerle işin başlangıç ve bitişinin işe girerken kararlaştırıldığı, kararlaştırılan süre dolduğunda iş sözleşmesi sona eren, iş güvencesi kapsamına girmeyen çalışan.

Kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışan: Haftalık çalışma süresi 30 saatin altında olan, çalıştığı süreyle orantılı ücret alan, birden fazla işverenle ve işyerinde çalışmak zorunda olan çalışan. 

Çağrı üzerine çalışma: İşi, işyeri belirsiz olan, işverenin işin durumuna göre çağırdığı sürelerde çalışıp, evde çağrılmayı bekleyen, iş yasasındaki neredeyse tüm haklardan yoksun olan çalışan.

Mevsimlik işçi: Yaptığı işin niteliği gereği sadece yılın belirli dönemlerinde yılda 330 gün ve daha az çalışan. Yıllık izin hakkı bulunmayan, mevsim başında çağrılmayınca işsiz kalan çalışan.

Tüm bu çalışanların ortak noktası iş sözleşmesiyle çalışıyor olmalarıdır.

İş sözleşmesinin ayırt edici özelliği bağımlılık unsurudur.

Bağımlılığın ayırt edici unsuru, çalışanın iş görme borcunu işverenin emir ve talimatlarına uygun olarak yerine getirme yükümlülüğü altında olmasıdır.

Acı olanı tüm bu işçilerin birbirlerine karşıt biçimde konumlandırılmış olmalarıdır. Şematik bir özetle:

Beyaz yakalı mavi yakalıdan kendisini daha üst pozisyonda görür.

Mavi yakalı kendisini taşeron işçisinden daha yetenekli, daha becerikli ve daha fazla hak sahibi olmaya hakkı olan biri olarak tanımlar.

Taşeron işçisi için yevmiyeci-kiralık işçi-kendisinin ekmeğini tehdit eden, can sıkıcı bir çalışandır.

İşçiyi en güvencesiz işçi konumuna düşürme korkusuyla kontrol etmek, iş gücü üzerinde en az maliyetle denetim kurmanın kestirme yoludur.

Tüm bu işçilerin haklarını korumalarının neredeyse tek etkili yolu, bağımlı çalışıyor olma ortak paydasından hareketle tamamının sendikada örgütlenip toplu pazarlık aracıyla kendi güvenceli hukuklarını yaratmakla olanaklıdır. İş kolu sendikacılığı, tüm bu parçalanmış işçileri tek bir toplu iş sözleşmesiyle koruyamaz. Bu nedenle tek tip sendikacılık, tek düzeyde toplu pazarlık işçilerin haklarını almaları için yeterli değildir.

İşçiler haklarını almasın diye Türkiye’de 12 Eylül’den bugüne tek tip sendikacılık, tek toplu pazarlık düzeyi dayatılmaktadır. Bu dayatmanın kırılması için toplu pazarlığın çok düzeyli yapılmasını sağlayacak bir sisteme gerek vardır. Parçalanan iş gücü piyasasında parçalanmanın getirdiği güvencesizliği durdurmak için sendikal örgütlenme ve toplu pazarlığın tüm biçimleri bir arada olmalıdır. Somut olarak işyeri, meslek sendikaları ve federasyonlar, iş kolu sendikaları ve konfederasyonlar, işyeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi ve iş kolu toplu iş sözleşmeleri birlikte yer almak zorundadır.

Hükümetten yasa değiştirerek, gerekli sendikal özgürlükleri tanımasını beklemek, avını yakalayarak yemeye hazırlanan aslandan şefkat beklemeye benzemektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...