22 Mart 2016 01:00

'Terör' siyasetine karşı

'Terör' siyasetine karşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yıl önce, 2015 yılının 21 Mart’ında Kürdistan’ın kalbi Amed’de Newroz meydanını dolduran yüzbinler, ortak demokratik geleceğe dair büyük bir umuda tanıklık ediyordu.
Mesaj şuydu:
‘İlkesel mutabakat’ üzerinden silahı gereksiz bırakacak ‘evrensel demokratik kriterler’e uygun yeniden inşa…
‘Silahı gereksiz bırakacak’ bir çözüm haritasının açığa çıkardığı umut ve muazzam siyasal dinamizm Newroz’dan geleceğe muştulanıyordu.
Barışçıl çözüm mecrasının içerdiği diyalektik, Kürt özgürlük mücadelesini sadece kendi derdiyle meşgul olmaktan, salt kendi mecrasına mahküm kalmaktan çıkarıyordu. Tarih, demokrasi mücadelesinin bu en dinamik gücüne tarihi bir sorumluluk yüklemişti ve ordan yükselen barış ve ortak gelecek ısrarı, birlikte yaşam siyasasının önemli güvencelerinden biriydi.
Yetmedi!
Müzakerelere geçilmesi konusunda asgari mutabakat çerçevesinin kabulü konusunda devlet ve Hükümet asgari ciddiyet ve tutarlılığı göstermedi. Cumhurbaşkanı’nın “Kürt sorunu yok, Masa yok...” çıkışıyla startı verildi bugünlere varan kanlı konseptin.
Savaş konseptine dair 7 Haziran’a kadar sağlanamayan devlet içi mutabakat da seçim sonuçlarının gösterdiği düzen dışı ivmelenme potansiyelinin yarattığı sarsılmayla sağlanabildi.
Sonrası biliniyor; yok sayılan 7 Haziran, savaş ve 1 Kasım’la tahkim edilen savaş rejimi, giderek uzaklaşılan barış ve çözüm...
Kürt sorununun barışçıl çözümünden uzaklaşmanın anlamı ise açıktı ve bunu bile bile memleketi ateşe verip hayatımıza zehir kattılar.
Savaşın eski savaş olmayacağını, eski sınırları içinde tutulamayacağını bile bile...
Yangın yerine dönmüş bu bölgede her savaşın istenildiği zaman başlatılıp istenildiği zaman bitirilebilecek aralıklarda kalmayacağı, çok katmanlı, çok boyutlu olacağı açıkken... Savaşı bitirmenin onu başlatmaktan çok çok daha zor olduğu bilinerek...
Kürt kentlerini yakıp yıkarak, nereyi cehenneme çevireceği belli olmayan bombalara alan açan, ipleri tümden koparacak bir savaşın içindeyiz artık. 2015 Newroz’undan 2016’nın yasaklı Newroz’una, bir yıl içerisinde geldiğimiz nokta bu...
Barışçıl çözümün önü tıkandı ve ‘halkların ortak geleceği’ karanlık bir uçurumun eşiğinde şimdi.
‘Terörle mücadele’ dedikleri ise ‘Terör’ siyasetidir sadece. Bu siyasetle korkular yönetilmekte, bilinçler dumura uğratılmakta, siyasal davranışlar yönlendirilmektedir.
Terör siyasetiyle halk siyasetten uzaklaştırılıp yalıtılmakta, pasifize edilmektedir.
Soluk soluğa geçen bu bir yılın görüp gösterdiği gerçeklerin düğüm noktası ise ‘çözüm’ ve ‘barış’tır.
Çözüm yoksa, o resmi dillere pelesenk olmuş ‘güvenlik’ de olmuyor, olmaz!
‘Barış’ ve ‘çözüm’ askıya alınmışsa, halkların ortak geleceği, birlikte yaşama umudu ve bu umuttan beslenen halkın siyasal dinamizmi devre dışı kalmış demektir.
Elimizdeki biricik silahlar bunlardır oysa.
“Bizi ilgilendirmez, Kürtler bu savaşa bize sorarak mı dahil oldular, ne halleri varsa görsünler, savaşın altında kalacaklarsa kalsınlar...” diye iç geçiren apolitik ahmaklık ise hayattan hiç bir şey anlamadığını, daha en baştan bu sürecin altında kendisinin kaldığını gösterir sadece.
Mesele, Kürtlerle sınırlı bir mesele değil; nasıl yönetileceğimizle, nasıl bir geleceğe mahkum edileceğimizle ilgili... Kürt sorunu, tarihsel derinliği ve toplumsal niteliğinden dolayı sinir ucu oluyor ve ona dönük politik tasavvurlar istisnasız herkesi ilgilendiriyor, herkesi etkiliyor.
Kürt sorunundan kaçış olmuyor!
“Barış ve çözüm istiyorum, savaşa karşıyım” diyen herkesi ‘terör’ parantezine alan ve ‘terörle mücadele’ başlığı altında toplumu yedeklemeyi amaçlayan Tayyibist iktidarın ‘terör’ siyasetinin düğüm noktası da bu sorun işte.
 “Ya bizden yanasınız ya da terörist sayılacaksınız” cenderesine paçayı kaptırmamak da, “teröre alışalım” türünden hegemonik egzersizlere teslim olmamak da Kürt sorununa dair açık ve net pozisyon almaktan geçiyor.
CHP örneğin, İstanbul’daki son IŞİD bombasından sonra bir kez daha dillendirdi, “teröre alışmayacağız” diye. Güzel de, nasıl peki? Ne öneriyorsunuz? İktidarın ‘terör’ siyasetini temellendirdiği Kürt sorununa dair çözüm öneriniz nedir? “Terör örgütüyle müzakere olmaz” klişesindeki bu donmuşluğunuzla, daha da derinleşeceği belli olan savaşa karşı formülünüz var mı? “Örgütle masaya oturdun da neden sorunu çözmedin” diye hesap soracağına, “terör örgütüyle neden görüştün” minvalli suç duyurusuyla AKP’ye ve savaşa karşı muhalefet yaptığınızı mı zannediyorsunuz?..
Sorular keskinleşiyor ve bu sorulara demokratik yanıtlar üretmek açısından zaman giderek daralıyor. Zalim bir iktidar uğruna sonu belirsiz bir kıyamete sürüklenen Türkiye’nin, ‘terör’ siyasetinin bu darboğazından kurtulabilmesinin çözüm siyasetinden ve barış mücadelesinden başka yolu görünmüyor yine de.
Kürt sorununa barışçı çözüm öneremeyen hiç kimsenin ‘terör’ ya da ‘güvenlik’ üzerine ettiği lafların beş paralık değeri de olmuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...