02 Mart 2016 00:00

AYM kararını tanımayan Cumhurbaşkanını tanımıyorum!

AYM kararını tanımayan Cumhurbaşkanını tanımıyorum!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

deme hakkımız doğmadı mı?
***
Askeri Cunta… 12 Eylül 1980 sabahı Türkiye’yi hangi cümleyle uyandırdı?
“Anayasa’yı askıya aldık!”
Tayyip Diktası… 28 Şubat 2016 akşam üstü, Türkiye’ye bıraktığı tebligata ne yazdı?
“Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum!..”
Farkı ne?
***     
O güne… 28 Şubat 2016… AYM’ye darbe anına dönelim…
AKP’nin başyücesi
Afrika’ya uçmadan… Teyyaresine binmeden evvel… Havaalanında “demokrasi”ye havasını aldırdı… Yine.
Can Dündar ve Erdem Gül’e tahliye yolunu açan Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı için hükmünü bildirdi:
“Kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” (28 Şubat 2016)
İdrak edelim…
Recep Tayyip Erdoğan ne dedi?
Anayasa’yı tanımıyorum!..

BAŞINA BUYRUK OLMA HEVESİ DENETİM ALERJİSİ YAPIYOR

İlkin argüman yoklaması…
Hukukçu olmasak da... biliriz:
Adlı adınca… Anayasa tüm yasaların ‘ana’sıdır…
Eskisi yenisi ile tüm yasalar… ‘Yasama’ faaliyeti bittabi Anayasa ile mutabık olur… olmalı.
Yetmez… Yürütme de başta anayasa ve silsilesindeki yasalara uygun hareket etmek mecburiyetinde…
Liberal burjuva demokratik devlet olmanın icabı bu…
Ha keza…  
Anayasa Mahkemesi de anayasa ve yasaların denetçisi…
Yürütme, yasama ile yargının işlem, karar ve tatbikatının… anayasa ve yasalara uyumunun takipçisi...
Yanlışları tashihçisi… ve sair… görevleri var…
Anayasal/hukuki çerçeve böyle… Elbette nazariyatta… 
Evet, teorik olarak böyle… Çünkü tüm sağ iktidarlar gibi, AKP de…
Başyücesi Tayyip de oldum olası bu denetleyici müesseselerden hazzetmez…
Anayasa ve yasalarını sık sık çiğneyen yine kendileri olur...

SARAY’IN ANAYASA’YI ÇİĞNEME AYRICALIĞI MI VAR?

Lakin son hamle ötekilerden ziyadesiyle farklı… Gibi.
Şunun için…
AYM kararlarını tanımayan kim?
Cumhurbaşkanı…
Yani yürütmenin başı…
Yani mevcut anayasa ve yasalara göre ülke yönetimin yürütme görevi verilenlerin başı… iken…
AYM kararlarını “Tanımıyorum da saygı da duymuyorum” da ne oluyor?
AYM kararlarını tanımayacaksın…
Arzu etmediğin tavrı koymayan mahkemeye fırça atacaksın…
Eeee?
Merak ediyorum…
Merak etmeliyiz… ve sormalıyız:
Devleti idare edenler… Yürütmenin başı olarak, Cumhurbaşkanı sıfatlı zat…
Memleketi neye dayanarak yönetiyor?.. Yönetecek?..
Yetki ve sorumluluklarını hangi hukuki… kanuni belgeden alıyor?.. Alacak?..
Hangi yasa ve anayasadan?..
Gücünün (ve sınırlarının) kaynağı ne, RT Erdoğan’ın?
Anayasa’yı… Tatbikini…Ve yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek, gözetmek ve düzeltici hükümler vermekle mükellef AYM kararlarını tanımayacaksa…
Tayyip’in güç ve sınırlarını tayin edecek unsur?
Ayrıyeten… Varsa… “Kanunlar önünde herkes eşittir” prensibine yaslanarak sual ederim:
Madem anayasa ve yasalar çiğnenmek için var…
Bu ‘hak’kı yurttaşlar da kullanabilir mi?
Yoksa anayasa ve yasaları yok saymak sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mı mahsus?
Ha bi’ de “Mevzuatı bi’kenara koyun” talimatı verdiği kaymakamlarına vesairelerine mi has, bu ayrıcalık...
Böyle ise…  Çiğnemek onlara, uymak bize mi düşüyor?
Anayasa ve yasalar yalnızca halka nizam vermek için mi var?

‘SOSYAL SÖZLEŞME’Yİ TANIMAZSAN SOSYAL DA SENİ TANIMAZ ‘USTA’

Toparlama vakti…
Hobbes’dan Roussau’ya… ‘Baba’ları yad edelim…
Tabi olduğumuz burjuva demokratik devlet hukukuna göre…
Anayasa “Sosyal sözleşme”dir…
Mutabakat olduğu varsayılan bu (sözlü-yazılı) bildirim ile…
Devlet ve idarecileri demiş olur ki ahaliye…
“Ben siz bu Anayasa ile yöneteceğim… Sizin de benim de hak ve sorumluluklarım… Güç, yetki ve sınırlarım bu anayasal metinle tespit edildi… Sen de ben de buna uymak zorundayız… Uymazsak ikimiz de… Yasama, yürütme ve yürütücüsü devlet de birey bunu çiğnerse… yok sayarsa… Eşitlik ilkesi gereği… Anayasanın eli ayağı olan yasalara göre suçlu oluruz…”
Egemen sınıf(lar) devletinin topluma taahhüdü bu…dur.
Bunun üzerinden toplum ve devlet (yönetimi) kontrat imzalamış kabul edilir… ise…
Evet vaziyet bu ve böyleyse…
Yine… Başlıktaki soruya dönmeliyiz…

TEK TARAFLI FESİH TEBLİGATINI ALDIM, BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE

Cumhurbaşkanı sıfatıyla devletin elebaşısı…
AYM’ye, “Kararını tanımıyorum” diyerek…
O kararın dayandığı Anayasa’yı çiğniyorsa…
Makamını temsilen… toplumla… ve dahi yürütmenin başı olarak devletle sözleşmesini askıya almış olmuyor mu?
Sahip olduğu kudrete dayanarak kontrol ettiği ‘devlet’ erki…
Mahkemeleri ne der; göreceğiz…
Onlardan emin olarak “darbesel” çıkışa imza atması kabil olsa da...
Bekleyeceğiz…
Kendi hesabıma şunu söylerim…
Hiç hazzetmesem de bu Anayasa’dan…
Aramızdaki hukuku belirleyen ana metin olan…
Anayasa’yı tanımayarak Tayyip, toplumla/benimle yaptığı sözleşmeyi tek taraflı feshetti…
Anayasa’ya uymayacağını beyan ederek…
Topluma/bana verdiği taahhüdünü askıya aldı.
Yönetimine mecbur ve tabii kılınan toplumun ferdi olarak…
Tayyip’in, sözleşmemizi tek taraflı feshini kabul ediyorum…
Aramızda anayasal ve haliyle… yasal bi’bağ kalmadığını deklare eden hükmüne uyacağım…
Seni ‘Cumhurbaşkanı’ saymayacağım…

AYM’YE DARBELİ MATKAPLA DALAN TAYYİP’İN HEDEFİ: BÜTÜN İKTİDAR SARAY’A

Tayyip Erdoğan’ın AYM’ye çektiği restin anlamı?
Siyasi sonucu?
İlk elden söylenmesi gereken şu galiba:
AYM’ye dirsek kanırtmak
Yakın/orta hedefi ‘başkanlık’ olarak kodlanan, “ağır çekim darbe süreci”nde…
Sürüklendiğimiz kritik eşiği haber veriyor:
Bi’nev’i mutlak egemenliğe geçiş!
Daha iyimseri… mutlak egemenlik yoklaması… çekiyor, Saray…
İzah edeyim:

MUTLAK EGEMENLİK HAYALİ KESKİN VİRAJA GİRDİ

Yürütmenin başı olarak...
Anayasa Mahkemesinin kararını tanımamak… “Uymuyorum, saygı da duymuyorum” demek…
Anayasa Mahkemesini yok hükmünde saymak…tır.
Suç...tur.
Suçların “ana”sı… dır.
Bu riski alarak Tayyip, mutlak egemenliğini tesisinde eşik atlatacak keskin bi’viraja girdi…
Virajı keskinleştiren, darbelediği gücün, AYM’nin heybeti…
Duvara toslamadan… Uçuruma yuvarlanmadan salimen o virajı alırsa… 
Bu denli kudretli bi’kurumu dahi alt ederse şayet…
Kim tutabilir Tayyip’i!?..
Hangi mahkeme, devlet müessesesi durabilir önünde!..
Devletin kudretinden sual olunmaz odaklarıyla bilek güreşine tutuşmak… Tesadüf mü?
Katiyen… Hiç de değil…  Bilakis; taammüden…
Takip edebildiğim kadarıyla Tayyip çizgisinin prensibi şu:
Yendiğin kuvvet ne kadar güçlüyse, o kadar zıplarsın…
Alt ettiğin hasımın cesameti kadar büyürsün…

FATİH’İN ÇANDARLI’YI TASFİYESİ MİSALİ

Tarih de aynı kanıda…
Tayyip’in ihya etme hevesiyle yanıp tutuştuğu Osmanlı’da mesela…
Mutlak egemenlik, padişahın egemenlik paylaşımına son vermesiyle kurulmadı mı?
Fatih, kendisinden sonra devletin en nüfuzlu şahsiyetinin…
Vezir-i azamı Çandarlı Halil Paşa’nın başını vurdurdu...
Siyaseten katl’iyle Fatih, otoritesini artırdı…
Hükümdarların en büyük devlet adamlarını dahi istediği zaman öldürtebileceğini gösterdi...
Çandarlı sülalesini iktidar “paylaşımından” dışlayarak, Osmanlı’da padişahın mutlak egemenlik dönemini açtı…
Adım adım tek egemen haline gelen Tayyip de Osmanlı oyunundan ilham almış olabilir mi?
Tüm denetim mekanizmalarını sıfırlama hedefiyle…
Kendi egemenlik aracına dönüşecek tarzda tanzim etme adımlarıyla…
Ha keza güçler ayrımını; yasama ve yargıyı da elinde topladığı yürütmenin emrine amade kılacak darbeli hamleler yaparak…
Saray’ın devlet aygıtı üzerinde mutlak hakimiyetini tesis ediyor… Olabilir mi?
AYM kararına darbeli matkapla dalmasını da bu bap’tan sayamaz mıyız?
İktidar mahfillerinde… Erkler arasında güç paylaşımına son!
Bütün iktidar Saray’a… BaşyüceTayyip’e!
Saray’ın pusulası bu yönü işaret ediyor…
Evet. Sapaktayız. Ve…
Dur… duramazsak… şayet!..
Of ki off…

SATIR ALTINDAN NOTLAR…

TAYYİP, AYM’YE İHTAR ÇEKMİŞ…

Öyle diyor, AKP’li vekil…
Star Yazarı Mehmet Metiner, yazmış:
Cumhurbaşkanı düzen ve uyumu bozan AYM’ye ihtar çekti. (1 Mart 2016)
Yargılanırsa bi’gün Tayyip, Metiner’i şahit mahit göstermesin sakın ola...
Baksanıza... Savunayım derken.... şey etmiş... berbat etmiş muhterem...
Lakin yabana atılacak gibi değil icadı...
Neyse...
Metiner ‘ihtar’…
Ben bi’nevi ‘darbe’ dedim…
Ortasını bulsak…
Tayyip AYM’ye ‘Muhtıra verdi’ desek?..
Olur olur… Hadi ver elini...

O LOGO MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTÜNE Mİ GÖNDERME YAPIYOR?

Okumuşsunuzdur:
Bursa Şehir gazetesi, Hürriyet’in logosundaki Atatürk’ün portresini değiştirerek yerine Tayyip Erdoğan’ı yerleştirip kendi logosuna taşımış. (27 Şubat 2016)
Bi’de…
Hürriyet’in logosundaki “Türkiye, Türklerindir” sözü yerine “Müslümanlar Kardeştir”  yazmış…
Tayyip’ten Atatürk kültü… putu yonttukları aşikar…
Zamanın ruhu, Bursa Şehir’in logosu olmuş…deyip geçemeyeceğim…
Çünkü… Bilhassa dikkatimi celbetti, bu son modifiye ibare:
“Müslümanlar Kardeştir…”
Derken… ‘Müslüman Kardeşler’ Örgütüne mi referans veriliyor?..
Hani… Tayyip’in bu örgütün hamiliğini yaptığı bilinir…
T.C. Başbakanı/Cumhurbaşkanı sıfatıyla (İhvan) Müslüman Kardeşler Örgütü lehine diplomasi yaptığı hep dillendirilir…
Ve hatta... Vaktiyle İhvan’ın gençlik örgütüne üye olduğu yazılıp çizilir ya…
Bursa Şehir gazetesi de bu bilgilerle mi Saray’a bayrak salladı?..
Reis’e selam çaktı…
Biz de… Biz de… Buradayız… manasında…

TÜRBANIN NİYETİ MEĞER OKUNDUĞU GİBİYMİŞ

Ayşe Böhürler, geçen gün köşesinde, İslamcı/AKP camiasında süren itiş kakışı mesele yapmış… “İtidal” çağrısı yapıyordu…
Böhürler, çıkıştığı İslamcı ‘Yeni kuşak’a, biz nereden nereye, nasıl geldik, biliyor musunuz, dersi veriyordu...
Böhürler’in hatırlatmalarını… tecrübe naklini okurken…
İlgimi çeken, şu tespiti oldu:
“İslami hareketi de siyaseti de güçlendiren damarlarından birisi ‘başörtüsü meselesi’dir.” (Yeni Şafak, 27 Şubat 2016)
Aynı kanıdayım… Lakin tevazu göstermiş Ayşe Hanım…
Zira çok daha iddialı mana yüklerim, ‘başörtüsü’ne:
Türban AKP anatomisinin anahtarı
(http://sendika9.org/2013/10/turban-akp-anatomisinin-anahtari-erol-aral/)
‘Başörtüsü meselesi’ bayraktarlığında iktidara yürüyen…
Ve artık (takiyeleriyle de) muzaffer olan cenahın mühim isimlerinden… Ayşe Böhürler’in kaleminden gelen bu itirafı görünce…
Bi’kez daha merak ettim:
Türbanın… Siyasal İslam/AKP iktidarının manivelası olduğunu söyleyenleri, “niyet okumak”la suçlayan “demokratlar” şimdilerde ne düşünüyor acep?
Şanar Yurdatapan kapsam dışı…
Zira… Eminim onun en güzel günleri, o günlerdi…
Başına bağladığı türbanla, A. Dilipak’ın peşi sıra yürüdüğü günlerdi… (bkz. http://www.hurriyet.com.tr/sanar-yurdatapan-turban-takti-240598) 
Yumurtaya can veren Allah’ım, tüm yaratıcılıkları koy vermişti…
İslamcı diktanın inşası uğruna ya Rab, ne güneşler batmıştı…

ADALET AĞAOĞLU, KEŞKE O  REFERANDUMUN ROMANINI YAZSA

Yazar Adalet Ağaoğlu, Özgür Düşünce gazetesine konuşmuş (29 Şubat 2016)…
Dertlenmiş:
“12 Eylül referandumunda evet dediğim için pişmanım, enayilik etmişim.”
Sebebini de izah etmiş:
“Biz Anayasa Mahkemesinin Eski Raportörü Osman Can’ın peşine takıldık referandum sürecinde. Ben bir an bile onun asıl amacının AKP milletvekili seçilmek olduğunu anlayamamışım. Pişmanlığım bu.”
Adalet Hanım’ın ifadelerinden anlıyoruz ki, bu Osman (Can) da az değilmiş hani…
AKP hakkını ödeyemez valla… Çocuklarını bile siyasete alet etmiş uyanık:
“Evime kadar çocuklarını getirdi, benim elimi öpsünler diye. Ona kandık o süreçte. Bu yüzden hâlâ başımı duvarlara vuruyorum.
Yapmayın Adalet Hanım… Kıymetlimizsiniz, her daim… Üzülmeyin artık…
Vaktiyle, o süreçte…İçim burkularak izlemiştim, sevdiğim yazarı, Adalet Ağaoğlu’yu…
“… kandık o süreçte” erdemini göstermiş… Eyvallah…
Okurken mülakatını… Osman Can’ca marifetleri filan…
Keşke, dedim… Referandum sürecinde AKP meftunu solu… Solcuların ruh halini… İslamcıları… yazsa…
O keskin… içeriden gözlemlerini kalemiyle bezese…
Hoş olmaz mı?
Osman Can’ların peşine takılacaklara ders olmaz mı!?..
‘Algı yönetimi… Psikolojik harekat’ ders kitabı niyetine bile okunur…
Var mısınız Adalet Ağaoğlu?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...