'Terörle mücadele' diyerek 'rüzgârda' savrulmak!

‘İktidarın savaş siyasetinin Batı’da etkin olmasının başlıca sorumlularından biridir CHP’ diyerek bitirmiştik ilk bölümü. Son demecinde, “Bir rüzgâra kapılmış gibi bir yerlere sürükleniyoruz” diyor ya Kılıçdaroğlu, o “rüzgâr” nasıl başlamıştı?
7 Haziran sonrası Kürtlere savaş açmakla... Daha öncesinden yapılmış Suriye hesapları da dahil, Erdoğanist iktidarı bütünüyle sallayan 7 Haziran depremi, “terörle mücadele” adıyla pazarlanan savaşın rüzgarıyla atlatıldı.
CHP ne mi yaptı bu süreçte? Bir ay süren o gülünç “istikşafi” muhabbetler hatırlansın yeter! Ve elbette Hükümetin “savaşı PKK başlattı” yalanına katılmakta pek tereddüt etmedi. HDP’nin IŞİD’in bombalarıyla miting yapamaz hale getirildiği o günlerde, bu oyunu deşifre edeceğine, “terörle mücadelede bizden ne istenirse yapmaya hazırız” açıklamalarıyla iştigal etti CHP. Birkaç duyarlı vekilinin barış mücadelesine dair samimi çabaları ise CHP’nin toplam misyonu açısından “imajlık” olmanın ötesine geçemedi.
Uzatmayalım, böyle kapılınmıştı o “rüzgâra”! Şimdi de durduğu yeri değiştirmeden, anlamsızca şikâyetlenmeler ve gereği yapılmayan hamasi açıklamalar...
“Türkiyeyi tek adam diktatörlüğüne mahküm etmeyeceğiz...”  Güzel de, nasıl yapacaksınız bunu? Fiilen gerçekleşmiş bu durum için planınız nedir?..
“Parlamenterist sistemi koruyacağız, savunacağız...” Nasıl savunacaksınız? Açıkça söylenmedi mi, “Parlamenter sistemi bekleme odasına aldık” diye. Koruyacağınız bir durum da kalmadı yani. Fiili çözümünüz nedir? Seçimleri mi bekleyeceksiniz mesela? Bu gidişata karşıysanız ilk adımı nasıl atmalısınız? Soru budur.
Baykal CHP’si olsaydı, kolaydı; “Ordu göreve” denir, beklemeye geçilirdi! Geçmiş olsun, o iş de bitti artık, ordu zaten ‘görevde’ şimdi; Saray’ın emrinde Cizre, Sur sokaklarını tanklarla vurmakta, Suriye sınırında Azez’deki Kürtleri topa tutmakta...
Evet, 7 Haziran sonrası Kürtlerle savaşı başlatmakla atılan o ‘ilk adım’ üzerinden sistematize edilen bugünkü ‘savaş hali’ne karşıysanız gerçekten, siz de ilk adımınızı buna göre atmalıydınız. CHP o ilk adımı atmadı, tersine, “terörle mücadele” öncelikli tutumuyla Kürtlerin vurulmasına rıza gösterdi, gösteriyor hâlâ. “Koca Türkiye Cumhuriyeti’ni terör örgütüyle ve Öcalan’la muhattap ettiniz” gibi, MHP hizasından çizdiği o ‘muhalefet’ şeridini geçmedi. Deyim yerindeyse, tam da Davutoğlu’nun dediği “milli muhalefet”e alıştırdı AKP iktidarını. “Terörle mücadele esastır” ezberiyle savaş konseptine muhalif olmak gibi “çıtır-çerez” kıvamında bir pozisyondan çıkmadı...
“Biz terörle mücadelede Hükümete kredi veriyoruz ama bu mücadele hukuk çerçevesinde yapılmalıdır diyoruz” savunması da yaşananları değiştirmiyor. Görüyorsunuz işte, JÖH ve PÖH hukuku geçerli orada, ‘dişine kan bulaşmış kurtların’ hukuku... Ne öneriyorsunuz? CHP bölgeye zaman zaman heyet gönderme merkezi midir sadece? Sonuç ne oluyor? Meseleye esastan yaklaşmadığınız sürece bu ‘kayıt’ düşme hali sizi Baykal modundan ne ölçüde ayırabilir?...
Şimdi bunlar söylendiğinde bir itiraz, bir öfke... Geçenlerde Hayat Tv’de katıldığı programdaki Mehmet Bekaroğlu gibi mesela. CHP’ye yönelik, burada da değindiğimiz eleştirileri ifade eden EMEP temsilcisine, “Bekara karı boşamak kolaydır, bilir bilmez konuşuyorsunuz” diye çıkışıyordu, CHP’nin en demokratlarından biri olan Bekaroğlu. Oldukça manidâr benzetmeyi hiç konuşmayalım. Bizim bilmediğimiz ama Bekaroğlu’nun bildiği şeye gelince... Kendi sözleriyle, şuymuş meğer: “Biz sivil toplum örgütü değiliz, demokratik usullerle siyaset yapan bir partiyiz. CHP’nin yerinde olsaydınız siz ne yapardınız? Ne yapacaktık, sokağa mı çıkacaktık yani?...”
İlahi Hoca, sokağa çıkmayı ‘demokratik usul’den saymayan bu ‘meşruiyet’ standartınızla, AKP iktidarının ülkeyi girdabına soktuğu, Kılıçdaroğlu’nun da kaygı duyduğu o “rüzgârda” savrulmaktan kurtulabilir mi CHP?
Çözümü ise şöyle öneriyor Bekaroğlu: “Kürt hareketine öneride bulunuyorum; gelin hiç bir ön koşul öne sürmeden silahları bıraktığınızı ve silahlı mücadeleden vazgeçtiğinizi açıklayın. AKP’nin dayandığı bütün oyun çözecektir...” Bu kadar da pratik bir çözüm yani! Silah bıraksınlar bu iş çözülsün, AKP’nin oyunu da çöksün! Döndük mü 30 yıllık hikâyeye... 30 yıldır “PKK silah bıraksın” diyen devlet tezini ‘çözüm önerisi’ diye sunmak! Peki çözüm buysa, bunun için CHP’ye ne ihtiyaç var vb. sorular sorup uzatmayalım...
‘Terörle mücadele’ denilerek Kürtlere açılan savaş, bugün Erdoğanist iktidarın yönetme biçimi durumundaki ‘savaş hali’nin inşasında başlıca unsur oldu. Bütün bu süreç CHP’nin gözü önünde gerçekleşti. PKK’yi savurur diye, CHP de o “rüzgâra” ses çıkarmadı. Şimdi kaygılı açıklamalarla değil, ikirciksiz bir barış ittifakı ve mücadelesi içinde o “rüzgârdan” paçayı kurtarabilir ancak.

Evrensel'i Takip Et