03 Şubat 2016 00:50

Cuma vesayeti

Cuma vesayeti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Dini vesayet tüm vesayetlerin hem en zararlısı hem de en onur kırıcısıdır.” Kant
“Dinin eleştirisi tüm eleştirilerin koşuludur.” Marx

Saray, askerileştirilmiş politik savaşına abanmakla kalmıyor…Kirli savaşının gölgesinde, artık açık etmekte beis görmediği zulasındaki ‘ajanda’sını da ihmal etmiyor… hayata geçiriyor…
Bir bir…
Toz duman altında en netameli planlarını devreye sokuyor… Art arda…
Basiretimiz bağlanmışçasına izlerken olanları…
Karar veremedim:
Hangisi daha kötü?
Çok değil…  Yedi sekiz yıl önce “Amaç bu…” dendiğinde, külliyen yalanlanan gündemlerin, peş peşe, de facto tatbik edilmesi mi?..
Bunlara karşı ses getirici tepki göstermek şöyle dursun, kayda değer bi’itirazın bile yükselmemesi mi?
Hatta… Bilhassa parlamenter muhalefetin, “katılıyoruz” ile başlayan cümlelerle sineye çekmesi… ‘olur’laması… ya da “olur”a mecbur bırakılması mı?
En vahimini seçebildiniz mi?

ADIM ADIM HÜKMEDİYOR

Geçen ay başında… Dini vesayetin tesisi doğrultusunda fevkalade kritik bi’adım daha atıldı…
Başbakan bildirdi (5 Ocak 2016):
Devlet dairelerinde mesai saatleri cuma namazına göre ayarlanacak…
Neme lazım… denmiş olmalı, genelge geciktirilmedi…
Resmi Gazete’de yayımlandı…
Seçim pörfekt:
Hayırlı cuma günü yürürlüğe girdi.(8 Ocak 2016)
Başbakanın bu bildirimini, İstanbul Valiliği izledi…
“Cuma namazına göre mesai düzenlenmesi” kabilinden kurumlara yazı gönderdi (20 Ocak 2016)
Hülasası:
Günlük kamusal hizmet takvimi, egemen din olarak İslam’ın ibadet saatine göre ayarlandı…
Sol basın… (alooooo…) “İlerici kamuoyu”…dahi, hak ettiği ilgiyi göstermedi…
Neden?
Din ve vicdan hürriyetine saygı icabı mı?
Ne alaka!..
Öyle olsa her günün… saatin…sahibi’ “inanç” çevresi çıkar…
Demokrasi çerçevesindeysek…Bittabiii…

HER GÜN VE SAATİN SAHİBİ ÇIKARSA…

Ermeni, Rum, Musevi… bi’memur dahi almadığınızdan kadro donanımızdan emin olabilirsiniz…
Lakin… Hani olur ya yoldan çıkan olursa… Ve…
Misal…
İnanç icabı elbette…”Tembellik hakkı”nı daimi kullanmak isteyen kamu çalışanına kim ne diyebilir?
Ya da farzı mahal… Ateistler?..Netcekleri belli olmaz bunların…
Ya da… bilmem ne inançlılar… Yazın siesta… Kışın fiesta saati isterse…
“Azınlık” mı!?
Ayıp olmuyor mu!?
Hani demokrasi?
Zira vazedildiği gibiyse… Demokrasi çoğunluğun inançlarına göre kılık kıyafet ayarlama… mesai düzenleme değil… değil mi?..
‘Bir kişi bile olsa’… janjanlı diskuru lafügüzaf mı?
Ala… Anlaştıysak… Sözüm “bizim” tarafa…
Kamusal hayat/hizmet, egemen dine… İslam’a ve Sünni vs. mezhebin ibadet takvimine göre tayin edilirken…
Bu “Sükut ikrardan gelir” hali nedir?
İdeolojik hegemonya budur… mu?.. Diyoruz… Sessizce…
Sanırım…
Laikliğe sahip çıkmanın sınıf mücadelesinin zaruri parçası olduğunu anlamaya/tartışmaya…
Devam etmeli… Elzem zira…

ALTAN TAN’IN SUR-REALİZMİ

Uzaktan intibaım da o yöndeydi…
Lakin hissettiğimden de öte…
Haddinden fazla içliymiş…
Gösterdi…
HDP Milletvekili Altan Tan, TBMM’nin başörtülülere verdiği kuaför hizmetini eksik bulmuş… Öfkelenmiş!.. Fena halde…
Önerge vermiş:
“Başörtülü personelin ve meclis personelinin başörtülü eşlerinin kuaför hizmetlerinden daha rahat şekilde faydalanabilmesi için sadece kadın personelin çalışacağı bir kuaför salonunun hazırlanması…”nı istemiş. (29 Ocak 2016)
Meclis Başkanı Bey’e çıkışmış, soru önergesinde, Altan:
“Başörtülü kadınları mağdur eden bu uygulamanın 2 yılı aşkın süredir düzenlenmemesinin gerekçesi nedir?”
Haaa!?
Zor yerden sorar, HDP’li Altan Tan…
Bu çetrefili ‘önerge’nin üstesinden gelmek için AKP’li Meclis Başkanının uykuları kaçmış…
Maiyetini seferber etmiş midir, bilemem…
Fakat AKP cenahından… Faraza şöyle bi’beyanla karşılaşırsam şaşmam:
“Biz HDP’den dahi gelse yapıcı eleştirilere sevinir ve makul talepleri karşılarız… Misal, Altan Tan Bey’in ‘Başörtülülere kadın kuaförler’ talebi…  Fevkalade yerinde… Fakat o ne o öyle, eşkıya gibi, Bakanlıkta açlık grevine yatan HDP Milletvekilleri… Yok Cizre’de bodrumda bekleyen yaralılara ambulans, yok efendim Sur’a sokağa çıkma yasağıymış… “
Laiklik maiklik… O bu değil de…
Altan Tan ‘fark’ yaratma niyetiyle…
HDP’nin hakim çizgisi dışında ‘kozmetik’e sardırarak…
Kuaföre filan takılarak, bi’mesaj mı vermek ister?
Kime?
En mühimi de…
Sur’da… Cizre’de… Ekmek, su, elektrik…yoktur….bi’yana…
Cenazeleri için açlık grevine yatan kadınlar Altan Tan’ın ‘hayati’ başörtülüye kadın kuaför… Daha fazla kuaför… önergesini duysa ne der?..
Var mı fikri olan?

SATIR ALTINDAN NOTLAR...

SARAY/AKP, ANTİFAŞİST MÜCADELENİN HEDEFİ (Mİ?)

Saygın bi’isimden gelince, bilhassa mühimsedim tespiti…
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen’in saptaması şu:
Türkiye’de otoriter rejim faşist bir rejime döndü” (diken.com.tr, 30 Ocak 2016)
Bu halde “otoriter rejim” mimarı Saray ve AKP’sine karşıtlığı, antifaşist mücadele bağlamına oturtabilir miyiz?
Hâlâ varsa… “Kategorik AKP karşıtlığı”ndan mustarip “sol liberaller”… Ufuk Uras mesela, ne der?

‘DIŞ DİNAMİK’ DAĞINA KAR YAĞDI

Bilhassa Avrupa Birliğinin (AB) solu da önüne katıp sürüklediği günlerde…
Galiba… Evet evet Murat Belge -yine- şahane teşhis ve tespitini kondurmuş… idi…
Mealen:
“Türkiye’nin askeri vesayet gibi ayak bağlarından kurtularak demokratikleşmesi için ‘iç dinamik’ yetersiz/gelişmemiş ve ümitsiz… ‘dış dinamik’e ihtiyacımız var. O da özetle, dünyanın evrensel demokratik odağı olarak AB… Bu yüzden sol dahi demokratlar AB’ye sahip çıkmalı.” Diyordu… ‘Katılıyorum’lar hayli fazlaydı…
AKP’nin meşruiyet alanını genişletmesinde bu  ‘icat’ ziyadesiyle iş gördü… (İtiraf ediliyor, gari…)
Ve bugün…
AKP diktası altında meçhul bi’karanlığa sürüklenirken memleket…
Yükümü hafifletme psikolojisiyle muhtemelen…
Kendi halimi bırakıp, en çok onlara üzülüyorum...
‘Dış dinamik’cilere…
Çünkü o evrensel demokrasi değerlerini savunduğu varsayılan…
Türkiye’yi demokratikleştireceği ümit edilen ‘dış dinamik,’ süfli emperyalist çıkarları uğruna, o beklentilere “ihanet” etti…
Suriye’ydi… Mülteci bekçiliğiydi… falandı filandı derken, AKP ve Tayyip’i yanına aldı… yanında oldu… Oluyor…lar.
Ve sanırım üç vakte kadar (da) durum değişmeyecek…
Rab, şerlerinden korusun…
AB’si ABD’si ile… Hiçbir emperyalist kuvvetin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine hayrı dokunmayacak…
Emperyalist kapitalist ‘dış dinamik’ten çözüm umucular hayal kırıklığına uğramaya devam edecek.
Ezcümle… Naçizane gözlem ve teşhisim o ki…
‘Dış dinamik’ yancılarının umduğu dağlara kar yağdı!..
Hesabınızı buna göre yapın!.. Ve…
Pek sevimli bulmadığınız ‘iç dinamik’lere yönelin…
Zahmet ve eziyetine katlanarak…
Enternasyonal dayanışma bi’yana…
Kendi göbeğimizi kendimiz kesmekten başka çare yok…  şuuruyla!
Olması gerektiği gibi.

GAYRİNİZAMİ HUKUK

“Güçlünün Hukuku” hüküm sürer…
Hukuk dediğimiz “şey”in siyasetin… egemenin hizmetinde olduğunu gösterir…
“Çözüm süreci” tavrı ile … ‘Savaş hali’ndeki refleksi farklı olur…
AKP’nin MDS…’Masa Devirme Sonrası’… hukuku… gayrinizami savaş hukuku tarzında işlemeye devam eder…
Saray’ın süngülü adaleti talebini bildirir:
Ahmet Türk hakkında 18 yıla kadar hapis cezası istenir. (28 Ocak 2016)

SARAY’IN ASKERİLEŞTİRİLMİŞ  POLİTİK SAVAŞI ‘SAHA’DA…

Savaş hali şartlarında… Coğrafyamızı, Tayyip’in Türkiye Kışlası’na çeviren İslamcı-milliyetçi fırtınanın yansımalarına bakmaya…
İslamcı-Türkçü faşizmin tırmanışından kareler vermeye devam…
Tayyiban kışlası nizamiye manzaralarında bu hafta:

***

İlk sahne…
Medipol Başakşehir’in topçusu Semih, Amedspor kalesini döver, golünü atar…
Asker selamını çakar…
Sur’a.. Cizre’ye… Kürt şehirlerine tanklı toplu taarruz edenlere…
Bodrumda rehine ‘mahsur’ 28 yaralının üstüne zırhlı gönderenlere… selam yollar…
Yaşadığımız kanlı karanlık devri yazacak tarihçinin mutfağına düşen malzeme olur… 
Zamanın ruhunu yansıtan sembolik görüntü olarak kayda geçer…
Final…
Haber:
İstanbul’da Başakşehir-Anmedspor maçı yapılır…
Sonrasında Amedspor taraftarları dövülür, 100 kişisi gözaltına alınır (28 0cak 2016).
Bitmez... 12 Eylül darbesi sonrası gibi… Mamak… Diyarbakır zindanlarındaki gibi…
Gözaltında zorla İstiklal Marşı okutulur (29 Ocak 2016)

***

“Kışla”da cinnet devam eder…
A Haber Spikeri, Bursaspor-Amedspor maçını anlatırken… Amedspor futbolcularını ‘onlar’ yapar… Yetmez… Amedspor’un 2-1’lik galibiyeti gelir… Spikerin hali, ahaliye o espriyi patlattırır:
“Birazdan ‘ordu göreve’ diye çağıracak” (31 Ocak 2016) 
Yorumcu Ahmet Çakar “Amedspor mucizeleri”ni tebrik eder… küfür sağanağı başlar (31 Ocak 2016)
Amedespor taraftarlarının Diyarbakır’daki galibiyet kutlamasına polis saldırır (31 Ocak 2016)
Şimdiii…Bursaspor yenilmez, vatan bölünmez… mi?
Eğer:
Prusyalı General Clausewitz’in tespitindeki gibi… “Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.” İse…
Soru:
Futbol, Saray’ın askerileştirilmiş politik savaşının yeşil sahalarda toplatribünlerde copla…
Sokakta ‘gaz’la sürdürülmesi midir?

IŞİD BAKLASI

İki haber…
Demirtaş:
Birileri IŞİD’i Cenevre’ye davet etmiş olsaydı Davutoğlu bu kadar bağırıp çağırmayacaktı. (27 Ocak 2016)
Haklı olabilir mi?.. Sualinden kopartan açıklama geldi..
Erdoğan:
PYD terör örgütüdür. Bu (PYD Cenevre’de olsun-e.a) teklifi getirenler o zaman DAİŞ’le de masaya otursunlar (30 Ocak 2016)
Okuyunca sorumu yeniledim:
Tayyip ağzındaki baklayı çıkarmış olabilir mi?

ÖZGÜRLÜK HALLERİMİZ AİHM’NİN ÇUVALINA SIĞMADI HAMDOLSUN

AİHM malum, son zamanlarda Türkiye’yi üzmemek için elinden gelen-gelmeyen her bi’şeyi yapıyor…
Cizre ve Sur’da sokağa çıkma yasağının kaldırılması başvurusunun reddi mesela (12 Ocak 2016)… Ankara’yı kollamacanın tavan yapmasıydı…
Fakat şaşırttı…
“AİHM 2015 yılı bilançosunu açıkladı; Türkiye ifade ve düşünce özgürlüğü ihlalinde Avrupa birincisi oldu”(28 Ocak 2016)
Demek ki, mızrak çuvala sığmadı…
Demek ki, Merkel’i mürkeli dinlemedi…
Demek ki, Siyasetin hatırına… Emperyalizmin konjonktürel çıkarları hilafına daha fazla hukuku çiğnemeyi göze alamadı...
“İnanırlığımı hepten kaybedebilirim” hissine kapılmış olmalı…
Haksız sayılmaz… 
İtibarını daha fazla zedeleyemezdi…
Lazım olur...

İŞKEMBE-İ KÜBRADAN BİSİKLET TURU

Tayyip’in hedefinde yine HDP… yine Demirtaş:
“Birileri açlık grevi yapıyor. Ama bakıyorsunuz bunların eş başkanları tatilde geziyor. Adalarda bisiklet turları yapanların görüntüleri var.” (29 Ocak 2016);
“Görüntüler var…” da Yeni Akit’te…
Reis’in makbul gazetesinde…
Amma ve lakin… mum yadsıyı bile beklemez:
“Ancak Erdoğan’ın... dediği fotoğrafların, yaklaşık 9 ay önce, 11 Mayıs 2015’te HDP’nin Büyükada’daki seçim çalışmalarında çekildiği anlaşıldı.” (T24, 29 Ocak 2016)
Ortaya çıkan gerçek, Reis’i de Akit’ini de yalanlıyor… Pardon, doğrulamıyor…
Bu ahvalde… “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiası terörüne maruz kalmadan… bu zata ne denebilir?
Dağarcığım yetmedi, uygun sıfatı bulamadım…

DEMİRTAŞ’TA ‘MİLLİ’ BİRLİK!

Saray diktasının “milli” seferberliği, “milli” muhalefeti de kapsar…
Muhtaç olunan ‘Dilde söylemde birlik’ sağlanır…
‘Ahmak’ kalemine davranır, kaydeder…
İcap olunan hallerde… Hassas mevzularda, ‘ortak düşmana’… “Yumuşak karın”dan nasıl sert darbeler çıktığına misal verir...   
“Muhalif” Sözcü gazetesinin başyazarı, Demirtaş ve oydaşlarına hakaret eder:
Demirtaş’a oy veren ahmaklar! (28 Ocak 2016)
İktidar, milli muhalefetle aynı kanıdadır… Handiyse kelimesi kelimesine…
Çalışma Bakanı, Demirtaş’ı bi’nev’i tehdit eder:
Bu adam uslanmayacak…
Der… Akabinde… Makbul bulmadığı ‘millet’i küçümser:
“Bu millet onlara oy verdiği için üzülüyoruz.” (30 Ocak 2016)
Açık söyleyeyim… En çok Sözcü’nün hakaretine takıldım…
Demirtaş’a oy veren o 6. 5 milyonluk “ahmaklar”dan biri olarak üstüme alındım…
Utandım, yazdıklarından… İnsanlık namına…
Ve… ‘Ahmaklığa devam…’ kararı verdim…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa