10 Ocak 2016 01:00

Kürt'ü 'teyelleme' fantezileri!..

Kürt'ü 'teyelleme' fantezileri!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazı yazılırken, değil defnedilmesi, yanına yaklaşılması bile yasaklanmış Kürt gençlerinin cesetleri duruyordu Sûr sokaklarında. Aileleri açlık grevindeydi. Öldürülen İsa Oran’ın annesi Zahide Oran’ın sözleri tarihin görüp görebileceği en ‘özel’ utançlardan birine işaret ediyordu: “Düşünsenize bir anne çocuğunun cenazesi için açlık grevine giriyor. Ben daha ne anlatayım. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun adını koysun...” Evet, daha ne anlatalım ki... Ölülerini gömmeyi bile ölümle cezalandırabilen bir rejimin, yaşamak konusunda Kürtlere ne vaat ettiğini varın anlayın artık!  

Kürt bebeklerini alnından vuran, ölülerini gaspeden, tanklı toplu bu ‘Cizre-Sûr... konsepti’nin adını koymak zor olmasa gerek. Ama 1 Kasım sonrası savruldukları korku tünelinde Kürt’ün kazdığı hendeklere bakıp “hep o yüzden” diye sayıklayanların durumu gerçekten de vahim... Olup biteni “Kürt hareketinin öz yönetim hastalığı”na bağlayıp, öz yönetim istemeyi “Türkiye’nin sinir uçlarına dokunmak” olarak görenler mi dersiniz;  “PKK, HDP’nin Türkiyelileşmesini hendeklerle sabote etti”  diyenler mi... Cümleten ‘hendeğe’ batmışlardır. Kürtler ölürken, vuranlara değil de ölenlere sitem etmeleri bundandır. Savaşta ‘ortada’ kalmak mümkün değildir çünkü. Vicdanlarını o hendeklere gömerek faşizme yürüyen bir savaş konseptiyle barışık kalmaya çalışmaktadırlar.

“Kürt siyasetinin Türkiyelileşmeye direndiği” üzerinden süreci okumaya çalışan liberal ‘entegrasyon’ tezlerinin, Saray düzeniyle bir yaklaşım akrabalığı olduğu açık. Erdoğan’ın “Bunların Türkiye partisi olmadığı ortaya çıktı” sözlerinin ruhu, ‘hendekte titreyen’ zevata da teşmil edilebilir rahatlıkla ama onları bırakalım bir kenara.

DTK’nin “özyönetim/özerklik tartışılmalıdır” kararının ‘organik’ düzen güçleri tarafından “Türkiye ve Türkiyeliliğe ihanet” olarak değerlendirilmesi, ‘Cizre-Sûr konsepti’yle tahkim edilen bir “Türkiyelileşme”ye işaret etmektedir. “Öyle saz çalmakla Türkiye partisi olunmuyor” diyor Reis! Peki nasıl olunuyor? Kürt sorunu yoktur, özerklik, özyönetim fantezidir... diyerek!

Öz yönetim ilk kez ifade edilmiyor oysa. İmralı’daki, Oslo’daki görüşmeler de dahil hep konuşuldu. Yeni haberdar olunuyormuş numarasına gerek yok. Yine, ‘Kürtlere statü’ üzerinden çözüm üretmek ‘Türkiyelileşmeye’ aykırıysa, sözkonusu olan Türkleşmektir. Burdan hareketle, Kürtlerin değil de ‘Türk merkezliliğin’ Türkiyelileşme ihtiyacı var aslında. Kürt’ü statüsüz kurgulayan bir Türkiyelileşmenin mümkün olamadığı ortaya çıktı zaten. Cumhuriyet ve onun şekillendirdiği politik ideolojik angajman, Kürtleri yıllar yılı klasik inkarla teyellemeye çalıştı, ‘Türkiye/lilik’ haritasına. Kürt’ü yok sayan bu inkarcı ‘Türkiye/liliğin’ tutmadığı, 90’ların sonunda kabul edildi.

AKP iktidarıyla başlayan ise, klasik inkarın yerine ikame edilen ‘yeni inkar’ ya da  ‘tanımlayarak tanıma’ dönemiydi. Temel karakteristiği, ‘evet kabul, sen Kürt’sün ama ondan önce Müslüman’sın ve sorununu İslam kardeşliğiyle çözeceğiz” şeklindeydi. Bütün o açılım ya da çözüm/müzakere süreçlerinin sonunda bunun da tutmadığı ortaya çıkmış bulunuyor. Sistem, Kürt’ü ‘İslam kardeşliği’ denklemine de oturtamadı. Bugün kentleri bombalayan tanklar ‘İslam kardeşliği’ entegrasyonunun da tutmadığının hem kanıtı ve hem de sonucu oluyor yani. (Tabi ki Suriye odaklı bölgesel gelişmelerin, bölge dinamiklerinin Türkiye ve Kürdistan’da yaratacağı fırtınanın önüne şimdiden geçme, bir tür ‘ön alma’ kaygısı ve telaşını da buna eklemek gerekiyor.)

Evet, Kürt’ü ‘klasik inkar’ ve ‘yeni inkar’ parantezinde sabitleyen ‘Türkiyelileşme’ yaklaşımı iflas etti. Statü isteyen Kürt’ü içermeyen bir ‘Türkiyelilik’ de mümkün olamayacağına göre, ‘Türkiyelileşme’ kurgusunun değişmesi gerekiyor. Kürt’ün statü arayışını gözetmeyen bir Türkiyelileşme ‘Türkleşme’nin ötesinde bir anlam taşımıyor ki bu hayal çoktan gömülmüştür Kürdistanın toprağına, dağına, şimdi de kentlerine. Bu açıdan, “Türkiyelileşmek” bir ölçütse eğer, bugün Kürt siyasetinin değil, bütün bir düzen siyasetinin Türkiyelileşmesi gerekmektedir.

Kürt siyaseti “Özerk Kürdistan” diyor ve bunu hâlâ ‘Türkiyelilik’ çerçevesinden koparmış değil. Böyle olmak zorunda da değil elbette. Ama şimdilik böyle. Bu yaklaşıma değer biçmeden, özyönetimi ‘fantezi’ ya da ‘hastalık’ olarak değerlendirmek, hayattan hiç bir ders çıkarmamış olmaktır. Asıl fantezi, Kürt’ü statüsüz tutabilme hayalidir. İnkar ya da yeni inkar, ‘İslam kardeşliği’ falan filan, hepsi fantezidir.

Son sözümüz de, “zamanı mıydı bu özerklik takıntısının, silahlar sussun sonra tartışılırdı” diye yine dönüp Kürt’e çemkiren korkak liberallere olsun: Silahlar üç yıla yakın susmuştu, tartıştınız mı hiç özerklik talebini? Kürtler artık statüsüz yaşamak istemiyor. En az 80 yıl geciktirilmiş, ötelenmiş bir tartışma değil mi bu? Uygun zamanı sizin paşa gönlünüz mü belirliyor yoksa?!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...