16 Aralık 2015 01:00

Taşeron işçi yarası kanamaya devam ediyor

Taşeron işçi yarası kanamaya devam ediyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Taşeron işçi çalıştırma, çalışma yaşamının kanayan yarası olmaya devam ediyor.
Taşeron işçileri aynı işi yapan asıl işveren işçilerinden daha düşük ücretle çalıştırılıyorlar.  Üstelik taşeron işçileri birçok yasal haklarını kullanamıyor.
Taşeron işçilerinin yıllık izinleri verilmiyor, fazla çalışma ücretleri ödenmiyor, çalışma sürelerine işveren uymuyor.
Taşeron işçisi “Ben gece 7.5 saatten fazla çalışmak istemiyorum yasa bana bu hakkı veriyor, ben fazla çalışma dahil günde 11 saatten fazla çalışmayacağım” dediğinde işten atılıyor.
Taşeron işçisi “Aynı işi yaptığım asıl işveren işçisinden ben niye daha düşük ücret alıyorum, neden asıl işveren işçisinin ikramiye, prim, yakacak yardımı, bayram parası vb. sosyal hakları var da benim yok” dediğinde, yasal sistemi savunan kimi hocalar, kimi gazete yazarları, “Sen de örgütlen, sendika üyesi ol, hakkını ara” diyorlar.
İlk bakışta hukuken bu işçilerin sendikalaşarak diğer işçiler gibi hak almalarının önünde bir engel yok gibi görünüyor. Fiilen ise ince ayarlanmış toplusözleşme yetki sistemi taşeron işçilerin sendikalaşmasını ortadan kaldıracak şekilde işliyor.
Taşeron işçisinin “Tamam ben de sendikal hakkımı kullanacağım, yaptığım iş asıl iş, ben taşeronun değil asıl işverenin işçisiyim, taşeron sadece işçi çalıştırmaya aracılık yapıyor, ben de asıl işyerindeki sendikaya üye olacağım”demesini yetki sistemi en başından engelliyor. Taşeron işçisi üyelik işlemlerine başladığında önüne SGK kayıtları esas alınarak hazırlanmış e-devlet sistemi çıkıyor. Bu sistemde her ne kadar veriler SGK’den alınmış gibi gözükse de SGK’ye bu veriler işveren tarafından verildiğinden, gerçekte sistem işveren bildirimlerine dayalı olarak işliyor.
Dolayısıyla taşeron, işyerini SGK’ye hangi iş kolundan bildirmişse taşeron işçisi ancak o iş kolunda örgütlü sendikalara üye olabiliyor. Üyelik aşamasında taşeron işçisinin ben asıl işi yapıyorum, taşeron uygulaması yasaya aykırı, ben asıl işverenin işçisiyim ve asıl işyerinin girdiği iş kolundaki sendikalara üye olmak istiyorum demesini e-devlet üzerinden üyelik sistemi baştan engelliyor.
Yürürlükte olan sisteme göre taşeron işçisi, taşeron işyerini hangi iş kolundan bildirmişse, sistemde o iş kolunda görülen sendikalardan birine üye olmak zorunda.
Tamam diyor taşeron işçisi, sendika sendikadır, işverenin bildirdiği iş kolundaki  sendikalardan birine üye oluyor.  Böylece işveren bildirimlerine göre işleyen sistemin doğru olduğunu bir an için kabul ederek yola çıkıyor.
Diyelim ki taşeron işçileri çok hızlı ve kararlı davranıp yasanın aradığı çoğunluğa ulaşmayı başararak, toplu iş sözleşmesi yetkisini alıyorlar. Yine diyelim ki işveren bu yetkiye itiraz etmiyor, sendika da toplu iş sözleşmesi sürecini başlatıyor.
Asıl işveren, “Bu toplu pazarlık beni ilgilendirmez taşeron ayrı bir işyeridir” diyerek işin içinden çıkıyor.
Taşeron toplu görüşmeye gelmiyor. Sendika grev aşamasına geldiğinde taşeron işyerine bir yazı asıp, “Asıl işverenle olan sözleşmem bitti, işyerini kapatıyorum bu nedenle işçileri işten çıkarıyorum” diyor ve her şey bitiyor.
Grev yapılamıyor, işyeri kapanıyor, işe iade istenemiyor çünkü asıl işverenle sözleşmesini sona erdiren taşeron işyerini de yok etmiş oluyor. Hak almak için yola çıkan taşeron işçisi bir de işinden oluyor.
Her şey şekli hukuka uygun. Sistem tıkır tıkır işliyor. Sonuç:
1- Asıl işlerde çalışan taşeron işçileri asıl işverenin işçisi olarak kabul edilmedikçe hak aramaları olanaklı değil.
2- Taşeron işçisi asıl işverenin işçisi olduğunu kanıtlamadığı sürece fiilen sendika, grev ve toplusözleşme hakkı yok.
3- Asıl işlerde çalışan taşeron işçilerinin var olan sistemde biraz olsun hak alabilecekleri tek hukuki yol, asıl işyerindeki toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmayı talep etmek.
Bu yola çözüm dediysem de kolay olduğunu düşünmeyin. İşveren asıl işlerde çalışan  taşeron işçisinin  dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebini kabul etmeyecektir. Asıl işlerde çalışan taşeron işçisi de dava açıp gerçekte yaptığının asıl iş olduğunu, bu işin taşerona verilmesinin yasaya aykırı olduğunu kanıtlamak zorundadır.
Neresinden bakarsanız bakın asıl işlerde çalışan taşeron işçisi en az iki yıl sürecek bir dava maratonuna katlanmak zorundadır. İşçiyi koruduğunu ileri süren iş hukukunun getirdiği koruma bu kadardır.
Sonucun sonucu: Şekli hukuka güvenip hak almak için yola çıkan taşeron işçi, yardımcı işlerde iş alan bir taşeronun işçisiyse, sendika, toplusözleşme ve grev hakkından yararlanması olanaksızdır. Eğer asıl işlerde iş alan taşeron işçisiyse, tek çözüm bu işçilerin asıl işyerinde örgütlü sendika üzerinden sendika toplusözleşme ve grev haklarını kullanmalarıdır.
Ne yazık ki bu mücadelede taşeron işçileri şimdilik yalnızdır ve bu mücadelenin bedeli oldukça ağırdır. Ancak ya asıl işlerdeki asıl işveren işçileri taşeron işçilerine dönüşecek ya da akıllarını başlarına alıp taşeron işçileriyle birlikte mücadele edip, en azından asıl işlerde çalışan taşeron işçilerini kendileriyle eşitleyecek bir toplu pazarlık sistemi var edeceklerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...