13 Aralık 2015 01:00

Asıl 'Hendek' iktidarın aklında!

Asıl 'Hendek' iktidarın aklında!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cizre, Silopi, Nusaybin, Lice, Silvan, Sur...  Artık rutine bağlanmış ‘sokağa çıkma yasakları’ ve insanların kaçıp kurtulması için aralara serpiştirilen üç beş saatlik ‘denetimli serbestlik’ler... En son Sur’daki manzaralar... Nasıl bir barbarlık, nasıl bir düşmanlıktır bu! Devletin Kürtlere karşı en yalın hali şimdilerde bu biçimiyle karşımızda. Ancak sokağa çıkmayı yasaklayarak varlığını kanıtlayan, toplumsal yaşamı hapsettiği evleri bombalayarak, yakıp yıkarak iktidarını ispatlamaya çalışan bir devlet aklı bu.
Gerekçe, hendeklermiş!.. “Allahın izniyle o hendeklerin her biri tek tek kapanacak”mış! Hükümetiyle, medyasıyla, bütün kamuoyu oluşturma araçlarıyla koca bir devlet buna kilitlenmiş durumda. Çözüm, o hendeklerin kapatılmasıymış! Neden ve sonuç ilişkisini tepetakla eden, en hafif deyimle gerçeği yamultan bu yaklaşımın epey alıcısı da oluyor elbette.
“Ama ortalıkta böyle hendekler varken çözüm konuşulamaz ki...” diye başlayan sözler, sorunu ve dolayısıyla çözümü de öteleyen, gölgeleyen bir mantık mecrasına saplanıp kalmıştır oysa. Orda yol almak mümkün değildir. Kabul etmek gerekir ki; ortada hendek değil, savaş var! Yeni de değil, 30 yıldır süren ve ateşin kesildiği molalar dışında, hep yeni biçimler kazanarak süren bir savaş... O hendekler de, o hendekler gerekçesiyle kentleri cehenneme çeviren devlet şiddeti de, süre gelen bu savaşa yeni eklenmiş boyutlardır sadece...
İki yıllık aradan sonra, Kürtlere Başkanlığını kabul ettiremeyen Erdoğan’ın ‘masa’yı devirmesiyle yeniden başlayan ama asla geçmişin tekrarı olmayacağı öncesinden bilinen bir savaştır bu. 90’lı yıllardaki gibi sürmeyeceği belliydi zaten. Çünkü, sorun çözülmedikçe,  savaşı da biriktirerek sürüklüyor ‘süreç’. Yeni unsurlar katıyor. Çelişkilerin yoğunlaştığı yeni alanlar, biriktirdikleri patlama öğeleriyle birlikte savaşa ekleniyor. ‘Kent savaşı’, böylesi bir diyalektiğin ürünü olarak sahnedeki yerini alıyor işte. “Bu hendekler de nerden çıktı?” diye şaşıranlara şaşırmak lazım asıl.
6-7 Ekim sonrası başlatılan o büyük sürek avında, gözaltı olmayan tek yerin Cizre olduğu söyleniyor mesela! Hendeklerin kazıldığı ilk ve tek yer olan Cizre, bu sayede kurtulmuş operasyonlardan. Bir savunma refleksiyle keşfedildi yani. Sonrasında yaygınlaşan, gelinen noktada giderek bir ‘form’ haline gelen hendeklerin, spesifik olarak konuşulacak, tartışılacak yönleri olabilir elbette. Ama esas hikâyeyi iyi okumadan, iyi anlamadan sadece ‘hendeğe takmak’, o hendekte boğulmak demek!
Söylemeye gerek bile yok, bugün o hendek ve barikatların arkasındaki silahlı gençler, bir dönemin ‘taş atan çocuklar’ıydı. Sadece taş atan o kuşak, “çocuk da olsa gereği yapılacak” denilerek, cezaevleriyle, devlet kurşunuyla ‘ıslah’ edilmeye çalışılınca, sapanlı çocukların yerini hendeklerle mevzi kuran gençler aldı. Öyle “hendekle Kürt sorunu mu çözülürmüş, özyönetim mi olurmuş” türünden oryantalist akıl vermelerle, üstten yorumlarla da anlaşılmayacak kadar derinlikli bir durum bu. Bir kısım öfkeli gencin maceracılığı ya da fedailiği falan da değil...
84’te başlayan ‘gerilla’ için de başlangıçta “üç beş çapulcunun macera arayışı” deniyordu. Nereye gelindiği ortada. Şimdi de ‘hendek siyaseti’ diye adlandırıp küçümsemek, kriminal bir parantezle açıklamaya çalışmak da aynı anlamazlık durumu oluyor.
Hatırlayalım; 90’lı yılların başında, “silahlı teröristlere yardım ediyorlar” gerekçesiyle köyler boşaltılıyordu. Yıllar geçti, şimdi ilçeleri, şehirleri bombalıyor, “silahlı teröristler var aranızda” diyorlar! Ne demektir bu? Birincisi, köyleri boşaltarak ‘silahlı teröristleri’ yok edememişsiniz demek ki. İkincisi, evet silahlı insanlar o zaman da vardı o köylerde, şimdi de var bu kentlerde; ama bu bir sonuçtur, halen çözülmeyi bekleyen bir sorunun sonucudur. Bugüne kadar sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerden 200 bin kişinin göç ettiği belirtiliyor. 200 değil 2 milyon insanı göç ettirseniz de, sorun çözülmedikçe, bir süre sonra hiç ummadığınız yerlerde, Batı’nın metropollerinde örneğin, o hendeklerle ya da başka biçimler alacak olan mevzilerle daha çok daha çok zaman tüketeceksiniz demektir.
Ne diyelim, kolay gelsin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...