12 Aralık 2015 01:00

Munzur gözeleri; Bir çanak ak süt ve bir pet şişe!

Munzur gözeleri; Bir çanak ak süt ve bir pet şişe!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Efsane odur ki biçare, saf ve dürüst bir çoban olan Munzur’un elini öpmek isteyen köylüler ona yönelince Munzur ‘Ben kim, el öptürmek kim’ diyerek dağa doğru kaçmaya başlamış. O kaçtıkça elindeki süt dolu çanaktan süt dökülmüş, sütün döküldüğü yerde süt gibi, köpüklü sular fışkırmış. Munzur koştukça elindeki çanaktan süt dökülmüş, süt dökülen her bir yerde süt gibi köpüren sular akmış. Sulardan birleşmiş ırmak, Munzur olmuş.
Munzur’un arkasından koşan köylüler ırmağın kenarına geldiklerinde artık Munzur aşılmaz olmuş. Munzur öte yakada ahali bu yakada kalmış...
Munzur, dağın eteğine kadar koşmuş, o koştukça süt dökülmüş, süt döküldükçe dağ taş, dağdan aşağı akan buz gibi ak sulara kesilmiş.
Büyük bir kayanın önüne gelen Munzur, arkasına bakmış, soluklanmış... Elindeki değneğini ve bir kaç damla süt kalmış çanağı yere atıp Munzur’un öbür yakasında onu izleyenlerin gözleri önünde dağı aşıp kaybolmuş.
Çanak yuvarlandıkça o bir kaç damla sütün döküldüğü yerlerden de sular kaynamış...
Munzur Dersimliler için kutsaldır. O ulu ırmak için, o gözeler için onca efsane anlatılmış, onca dilek dilenmiş, ne çok söz söylenmiştir. İsim olmuş, rüya olmuş, umut olmuş, gelecek olmuştur. Munzur bir halk efsanesinden, halk hareketine, direnişten, zafere onca konuya, hikayeye, mücadeleye konu olmuştur.
Bir de Dersim ‘38 var ki, iç kanatır. Yürek paralar.
Munzur’un günlerce kan kırmızı aktığı anlatılır.
Her devrimci için Munzur bir aşktır. Nedendir bilinmez ama, yüreklerde bir sızı olduğu gibi, sıcak bir dosttur.
Bir arkadaşım anlatmıştı, Dersim’e ilk gidişini... “Şubat’ta gittim. O zaman yirmi beşinde, yirmi altısındaydım. Dersim’i, Munzur’u ilk göreceğim” dedi. “Soğuk bir kış günüydü. Her taraf kar. Yollar aman vermez. Onca arama, kimlik kontrolü, sorgu sualden geçtim. Beyaz kar ve haki asker rengine kesmiş dağ taş. Kalbim göğsümü parçalayacakmış gibi çarpıyordu. Korkudan değil, heyecandan” demişti.
“Munzur’u uzaktan görünce heyecanlanmam daha da arttı. Nedendir bilmiyorum. Ama öyle oldu. Bir dünya güzeli kıza gidiyorum, onun elinden tutacakmışım gibi heyecanlandım. Soğuk da ne terliyorum” demişti.
“Yıllardır buluşma özlemi çektiğim sevgilime el uzatacak ona sarılacakmışım gibi... Keşke dağlarda kekik, kulilk, ters lale, ışkın zamanı olsaydı... Dağları koklasaydım. Duygu doluydum, dokunsalar taşacak... Munzur’a yaklaştığımda ilk aklıma gelen soyunup Munzur’a girmek oldu. O soğukta o zemheride... Nedendir bilmiyorum. Kendimi Munzur’a atmak Munzur gibi onda kaybolmak istedim.”
***
Munzur Dersim’i aşmıştır. Dersim’de dört dağı...
Dağlara vermiş, mavzere vermiş işgalciye vermemiştir elini...
Onca sefer olmuş ama zafer olmamıştır işgalciler için...
Bunlar şimdi nereden icap etti diyenler olacaktır! Hemen söyleyeyim;
“Üyesi oldukları Gıda-İş’in tanınması için greve çıkan Munzur Su işçileri, işten atıldı. Munzur Su yönetimi, işçilerle tek tek sözleşme yapacağını ancak sendikayla masaya oturmayacağını söylemişti. Munzur Su AŞ ile DİSK/Gıda-İş Sendikası arasında sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine Gıda-İş üyesi işçiler 28 Ekim’de greve çıkmıştı. İşçilerin grevde oldukları süre içerisinde Munzur Su yönetimi, işçilerle tek tek sözleşme yapacağını ancak sendikayla masaya oturmayacağını söylemişti. İşçiler bu talebi kabul etmeyerek grevlerine devam etmişti. Grevde olan 33 Munzur Su işçisine, yönetim tarafından 3 Aralık günü SMS yoluyla gönderilen mesajda “Kanunsuz grev kararı almak ve bütün ısrarlara rağmen çalışmamak, devamsızlık, iş yapmamakta ısrar, fabrikada yükleme yapmaya gelen kamyonu engellemek suretiyle çalışma ve iş hürriyetini ihlal fiilleri” gerekçesiyle iş hakkının feshedildiği belirtildi. İşçiler bu karara tepki göstererek greve devam edeceklerini ve haklı mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini açıkladı. İşçiler, “Munzur Su yönetimi sendikadan korktuğunu ve karşısında örgütlü bir gücü istemediğini ortaya koymuştur” dedi. (Dersim/EVRENSEL)
***
İşte böyle... Kapitalizm böyle bir şey işte... Kâr, rant, işletmecilik... Efsanelerle büyüyen, dürüstlüğü en büyük erdem sayan, elini öptürmemek için koşup kaçan, dağlara vurup yok olan, koşarken süt gibi buz gibi sular bırakan Munzur’la öğünen Dersimliler, şimdi “Efsane Su”yu şişeleyen işletme karşısında çaresiz kalabiliyor.
‘Şirketin geleceği’ ve kâr hırsıyla dolu Munzur Su AŞ sahipleri, dünün çobanı olan Çoban Munzur’un torunlarının ana sütü gibi helal emeklerini vermiyor. İşçilerin alınlarından dökülen ter damlalarını yok sayabiliyor. Ve ne yazık ki, Dersimliler, Dersim halkı, yani Munzur’un torunları biçare ve izleyici kalabiliyorlar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa