22 Kasım 2015 00:55

Garip hallere dair...

Garip hallere dair...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

7 Haziran’dan 1 Kasım’a, biri gasbedilmiş diğeri ise rehin alınmış iki seçimden çıktık. Sonuçlar ortada; Saray/AKP, kendisinden kopuşun eşiğine gelmiş kitleleri savaş ve şiddet siyasetiyle terörize ederek yeniden bağlamayı başardı. 7 Haziran’da tökezleyen iktidarını yeniden ‘tek’lemiş oldu. Şimdi sıkça sorulan ‘Nereye gidiyoruz?’ soruları çok daha kaygı ve korku içermekte. Savaş stratejisinin sonuç vermiş olması, AKP iktidarını daha bir sarıp sarmalamış, adeta ‘müptela’ yapmıştır. Kürdistan ilçelerindeki durum ortada işte. Aylardır oradan oraya taşınan ve halkı nefes aldıramaz hale getiren bir zulüm... Bir tarafı Suriye’deki gelişmelere bağlı siyasal denklem, bu koşullanmışlıklarıyla Türkiye’yi yönetenlerin savaş politikalarını giderek derinleştireceklerini ve çepeçevre sarıldıkları açmazı böyle aşmaya çalışacaklarına işaret ediyor... 

***

Seçimler  ve sonuçları çok konuşuldu ve konuşacağız elbette. “Eh işte, oldu bi’şeyler” deyip geçilesi bir süreç değildi kuşkusuz. Sonuçlar, hayal kırıklıkları, ihmaller, yanılgılar, imkân dahilinde olup da gerçekleştiremediklerimiz, görece başarılar ve başarısızlıklar... Her birinin tartışılması gereken, anlaşılır nedenleri ve dinamikleri var. Ve ama belki de en anlaşılmaz olanı ise 1 Kasım sonuçlarına yaslanarak adeta hesap sorulması: “Kabul edin ki yanıldınız işte”, “Hani AKP faşizmini sandıkta yenecektiniz, n’oldu?!”, “Gördünüz işte, biz dememiş miydik, faşizm sandıkta değil sokakta yenilir”, “HDP’yi desteklemekle yanlışı baştan yaptınız”, “Bu barış dediğinizden de bir şey çıkmadı, burjuvazinin barışı zaten, solu ilgilendirmez”, vs... Eksik olmasınlar, sol piyasanın o alameti farikası durumundaki “özeleştirinizi isterük” mealindeki ültimatomun unutulmadığını da varın tahmin edin artık!

Gelen üç beş maille sınırlı olsa “yav he he” deyip geçilebilecek bu “duyarlı okuyucu” hassasiyeti, aslında ülke solunda öyle ya da böyle hep olagelen, ‘semptomlu’ bir eğilime denk düşüyor ve (okuyucunun da sabrına sığınarak) üzerinde durmak gerekiyor. Üzücü elbette. 7 Haziran’da çözülme eşiğine gelmiş bir zalim iktidarın kendisine atılmaya çalışılan çelmeyi aşarak, her iki kişiden birini bir şekilde toparlayabilmiş olmasından hiç etkilenmemiş, en azından üzülmemiş, hatta “doğrulanmış olmaktan” gizli bir sevinç duymuş bir ‘sol vicdan’ da varmış demek ki! AKP’nin yükselişini pek dert etmeyen, üzülmeyen, HDP’nin yüzde 13’ten aşağı düşüşüne içten içe sevinebilen bir garip ‘solcu’ vicdanı!..

***

Neymiş? AKP iktidarının seçimlerde yenilebileceğini söyleyerek “parlamentarizme savrulmuşuz” mesela! Aklımıza yanalım, nasıl da böylesi bir olasılıktan bahsetme gafletine düşmüşüz?! 

7 Haziran sonuçları, en azından AKP’nin geriletilmesi açısından güçlü bir imkân ve olasılığın verilerini hiç mi sunmadı? 7 Haziran’dan kendisi açısından gerekli dersleri çıkaran tek parti olması ve 1 Kasım’a bu dersler üzerinden yürümesi bile, AKP’nin seçimleri en azından bazı solcularımız kadar rahat seyretmediğini, iktidarını kaybetme olasılığını ciddiye aldığını göstermedi mi acaba? Sonuçta iktidarını kaybetmemiş olması, böylesi bir imkân ve olasılığın hiç olmadığını mı kanıtlıyor? İmkân vardı ama gerçekliğe dönüşemedi ya da dönüştürülemedi. Olan budur. Ama parlamentarizm, en azından bu gazetede yazanların eşiğinden geçmedi, geçmez. Örneğin, siyasal hesaplarını şimdiden, 2019 seçimlerinde şunu yapmalıyız, böyle hazırlanmalıyız şeklinde kurgulayan biri varsa, bulalım onu ve hep birlikte ‘parlamentarist budur’ diyelim!

***
“Görüldü ki faşizm sokakta yıkılabilir ancak” diyerek Gezi’ye işaret etmek de garip bir anlayamama hali oluyor. Kaldı ki, seçimlerle geriletilmesi/yıkılması imkânının bu kadar öne çıkmasının nedeni AKP iktidarının Gezi’de yıkılmamış olması değil miydi zaten? Şimdi, böyle oldu diye “gördük işte faşizm sokakta yıkılmaz” sonucunu çıkarana ‘deli saçması’ der geçerdik herhalde. Demek ki artık gına getiren böylesi ‘sokak mı, sandık mı’ ikilemlerine dayalı parantezlere sığdırılamayacak kadar zengin ve çok boyutludur politik mücadele. Koşullar ve tarihin şekillendirip önümüze koyduğu imkân ve olasılıkları değerlendirmek dışında, sihirli kalıplara pek de ihtiyacı yoktur. “Yüklenelim, bu zalimleri geriletelim, bunun için de HDP en uygun imkândır, oylarımızla destekleyelim” demenin neresi parlamentarizmdir? Devrim için ayağa kalkmış kitleleri parlamenter rüyalarla alıkoymadık herhalde. “Faşizmi sokakta yeneceğiz” diyerek sakin sakin seçimleri izleyenlerin elini kolunu da bağlamadık ayrıca! İmkânı değerlendirmek gerekiyordu, çalıştık, başardıklarımız var, başaramadıklarımız var.

Buradan devam edeceğiz daha... 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...