Durumdan vazife çıkarma vaktidir; Oylar HDP'ye!
Fotoğraf: Envato
Yarın 1 Kasım... Sonuçları ‘Saray’ca tanınmayan 7 Haziran seçimi sonrası ülkenin sokulduğu yolda, soluk soluğa bir yolculuğun vardığı ‘ara durak’...
Savaşı, tuzakları ve ölümleriyle dayatılan meşakkatli bu yolculuk, halkın oyuna ‘silah çekilerek’ başladı. HDP’nin yüzde 13’ünün alt üst ettiği ‘tek parti-tek şef’ hesabı, siyasetin silahla ve ‘sıfır hukuk’ bir yürütmeyle tanzim edildiği ‘fiili’ bir düzleme taşındı. Bütün bir toplum savaş ve ‘terörle mücadele’ aralığında kuşatıldı. ‘İstikrar için’ denildi!
Elinde sadece çekiç olanın herşeyi çivi zannetmesi gibi, ‘savaş ve terörle mücadele’ siyasetine yaslanıp her itirazı ‘terör’ parantezine hapsetmek... Erdoğanistlerin düşlediği ve vaat ettiği ‘istikrar’ bu oluyor; ‘kuzuların sessizliği’ demokrasisi!
Ya beni seçer kuzu kuzu yaşarsınız ya da size rahat yok!
Yarın, oylamamızı istedikleri bu savaş ve rehin siyasetidir...
***
7 Haziran sonuçlarıyla yaşadığı ‘iç’ travma ve en son Suriye odaklı ‘dış’ cephedeki rezil çöküş... Büyük bir sıkışma, derin bir iflas...
Tek bir saniye bile iktidardan düşmemeye zorunlu kalma hali...
O denli bir çaresizlik ve kırılganlık yani.
Bir o kadar da saldırgan ve gözü kara... ‘Çaresiz’ bir iktidarın saldırganlığı daha tehlikelidir.
Durdurulmalıdır!
1 Kasım, ‘frene’ basma günüdür.
Fren, HDP’dir!
Onun içindir ki; şu 5 aylık yolculukta başımıza açılan onca belanın bağlandığı stratejinin köşetaşlarından biridir, HDP’yi oyun dışına itmek... HDP’nin Meclis dışına itilmediği koşullarda, tek başına iktidar da, Başkanlık rolünün meşrulaştırılması da mümkün olamayacaktır çünkü.
HDP’siz bir ‘yerli ve milli’ Meclis önerilmesi o yüzdendir. Saray ve savaş bloku, HDP’nin Meclis dışı bırakılmasını, herkesin ‘durumdan vazife çıkaracağı’ bir ‘milli dava’ olarak sunmuştur. Sadece AKP’liler değil, ‘Türk milleti’ cepheye çağrılmıştır:
‘Milli’ ve ‘yerli’ kalmak istiyorsanız, “terör uzantısı” HaDePe’ye oy vermemek dışında bir yolunuz yok! Herkes bu durumdan vazife çıkarmalıdır; 7 Haziran’daki ‘emanet oy’ hatasına düşmeyin, ‘milli’ davranın, HDP’yi baraj altında bırakalım!
Yarın, bu çağrıya yanıt verme günüdür ve evet, daha önce de söylediğimiz gibi, durumdan vazife çıkarma zamanımızdır!
***
Bu seçim, zıvanadan çıkmış haliyle diktatörlüğe koşan ve buna mecbur bir zalim iktidar ile onu frenleyebilecek tek imkân durumundaki HDP arasındadır.
Ya biri, ya öteki!
HDP’nin olmadığı bir Meclis, AKP’nin tek başına iktidarı demektir, fiili Başkanlığın yasal meşruiyetine cevaz veren bir siyasal profil demektir. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.
HDP’siz bir Meclis’te, CHP’nin varlığı da öylesine bir teferruat olacaktır sadece. ‘Biz Kızılay değiliz...’ fodulluğuyla, CHP tabanı ile HDP arasına duvar örmeye çalışanlar, AKP’nin ördüğü ve kendilerini de kuşatan duvarın farkındadırlar herhalde!
Durumun farkında olmayan bazı solcular peki? Gak guk edenler, bir şey diyemeyenler, sayıklayarak uzak duranlar...
(Geçenlerde Hayat tv’de izlediğimiz) Gençlik temsilcilerine şunları belletenler mesela:
“Faşizm seçimlerle gelmedi seçimlerle gitmez, sokak mücadelesiyle gider, neden enerjimizi sokağa değil de seçime yoğunlaştıralım ki?”
Ve bir başkası: “Acilen sermayenin defedilmesi lazım ve bu seçimlerde başarılamaz. Biz seçimden hiç bir şey beklemiyoruz, ‘orak-çekiç’in o oy pusulasında olması için seçimlere giriyoruz...”!..
Yazık... İktidarın canhıraş telaşına, savaşına, kontrgerillasına, tam içimizde patlattığı bombalara bakıp böylesi ‘siyaset dersleri’ çıkarmak, ezberlerle yetinmek... Ne denir ki? ‘Allah kurtarsın’ deyip geçelim...
Biz ‘duruma’ ve ‘vazifemize’ bakalım.
***
Savaşa karşı barışa yaslanarak zorbalığın ve zulmün merkezine çelme takmak için sandığa gidelim... Önümüze kurdukları tuzakları, çevirdikleri dolapları, canlarımızın üzerinde denedikleri bombaları ayaklarına dolamak için oyumuzu kullanalım!
Demirtaş’ın dediği gibi, “büyük bedeller sonu kazanılmış oylardır onlar...”
Çok büyük bedeller hem de... Hayatta kalanlarımızı ‘borçlu’ kılan bedeller... Borcumuzu, ancak geleceğe ve hayata dair mücadele mevzilerinde ödeyebileceğimiz bedeller...
1 Kasım, o mevzilerden biridir işte...
Ya mevzimizi hakkıyla savunup, halkın istendiği zaman güdülen, yönlendirilen bir sürü olmadığını bir kez daha göstereceğiz; yenilgiyi kabul etmedin öyle mi, al sana daha güzel bir yenilgi, diyeceğiz. Ya da? Artık ‘mafyatizme’ muhtaç düşmüş, kokuşmuş bir devri saltanatın ağız kokusunu bir süre daha çekmeye devam edeceğiz…
Tarih böylesi bir ‘seçim’ koydu önümüze.
Durumdan vazife çıkarma vaktidir:
Oylarımız HDP’yedir!
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16
- Yarattığı enkazın altında kalan Akşener’in tarih bile olamama hali! 05 Mart 2023 04:53