13 Eylül 2015 00:56

İbrahim Çay’ın gözlerindeki Atatürk sevgisi!

İbrahim Çay’ın gözlerindeki Atatürk sevgisi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gerçek, onun üzerine yapılan bütün sahtekârlıklardan, söylenen bütün yalanlardan bağımsız bir şeydir. Hiç bir kuvvet, hiç bir ‘işlem’ gerçeği gerçek olmaktan çıkaramaz. Türkiye, kendisine dayatılmış bir ‘Saray’ stratejisinin kör kuyusuna itilmeye çalışılıyor. Gerçek budur! Ocaklara ölüm ateşleri düşüren, yürekleri linç ve intikam yangınlarıyla teslim almayı, komşuyu komşunun katili yapmayı göze alabilmiş uğursuz bir strateji bu.

Herşey çok açık; 7 Haziran’da beklentileri karşılamayan halk, savaş siyasetiyle rehin alınmıştır! Rehin alınan büroları yakılıp yıkılan HDP ya da 8 gün 9 gece kelle avcısı özel güçlerin kuşatmasında vurulan Cizre değil sadece. ‘Yasal diktatör’ yolunun tıkanmasında başroldeki Kürtler elbette baş hedef  hedef olacaktı. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Kışkırtılan savaş sonrası, Kürde dair beslenen, biriktirilen, saklanan bütün bir ‘inkâr’ birikiminin devreye sokulması ve bu birikime yaslanılarak ‘meşruiyet’ aranması en “efektif” yol elbette. Üstüne, çözüm denilen şeyin sadece ateşkesten ibaret olduğunu zanneden ve kapsama alanı oldukça geniş bir toplumsal algıyı da kattığınızda, rehin siyasetinin A planının 'Kürtlere vuralım' olması anlaşılır oluyor. 

Bundan ibaret değil ama. Silvan’a, Varto’ya, Cizre’ye vurarak Batı’da meşruiyet aramakla tamamlanan ve adına düpedüz ‘ırkçılık’ diyebileceğimiz bir alçaklıkla karşı karşıyayız. En tehlikelisi de bu zaten. Yoksa 30 yıldır teslim alamadığınız Cizre’yi 9 günde teslim almak zaten olası değil! Evet, en büyük acıları, en büyük zulümleri Kürtler çekti. En çok onlar öldü, ölüyor ama en direnenler, kendilerini en iyi savunanlar da onlar. Kürtler direnir ve hele bu saatten sonra asla teslim alınamaz. Yıkıntılar ve cenazeler arasındaki Cizre insanını, kadınını, çocuğunu dinleyin anlarsınız bunu. 

Evet, asıl tehlikelisi “bakın Kürde vuruyorum” diyerek ‘Batı’nın ‘rızasını’ almaya yönelmek. Şimdi ‘Saray’la eklemlenmiş özel savaş aklı şunu çok iyi biliyor ki; böylesi bir ‘rıza’, teslim olmak demektir. Cizre’ye, yakılıp yıkılan HDP binalarına bakıp da ‘rıza’ göstermek, kabullenmek, tam da rehin siyasetine, ‘Saray’a teslim olmaktır! “Neden bu savaş?” ve “nasıl bir barış?” sorularının yanıtını Cizre’ye bakarak bulabiliriz ancak. Sözkonusu Saray stratejisine ayna tutuyor Cizre. Kuşatılarak teslim alınmak Cizre’den bütün ülkeye teşmil edilmek istenen bir amaç oluyor. Diktatör, Cizre’ye rıza göstereni nasıl yöneteceğini de göstermiş oluyor aslında. 

Saray’ın savaşı, Kürt üzerinden herkesi teslim almak istiyor. En trajik olan da komşusu Kürdü lince koşarken bir esarete dolu dizgin koştuğunun farkında olmamak değil mi zaten? ‘Peşmerge kıyafetli’ fotoğrafını sosyal medyada paylaştığı için Muğla’da saldırıya uğrayan çiftçi İbrahim Çay’ın zorla Atatürk büstü öptürülürken çekilmiş fotoğrafına bakın... “Beni dövenler kapı komşumdu” diyor Çay! Komşusunu linç ederek, ona büst öptürerek “mutlu”  olan, “en mutlu Türkler”, en esir, en rehinler aslında... 

Bu esir zavallıların şahsında onları güdümleyen stratejinin sahiplerine soralım:

İbrahim Çay’ın gözlerine soktuğunuz o müthiş Atatürk sevgisini(!) sınamanız için bir 30 yıl daha zamanınız var mı sanıyorsunuz? 

Kırmızı çizgilerinizden size yadigâr o kahrolası şiddetiniz, burnunuzun dibinde daha kaç ‘Kandil’ yaratacak, göreceksiniz...

Biz görmek istemiyoruz mu diyorsunuz; iyi bakın o gözlere, oradaki dehşet, size gelecek olarak geri dönecektir, hiç kuşkunuz olmasın.

Eşyanın tabiatına inanın, hayattan öğrenin biraz, bu yol yol değildir!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...