23 Ağustos 2015 00:53

‘Git öl’ demek, gidip ölmekten daha kolay nasılsa

‘Git öl’ demek, gidip ölmekten daha kolay nasılsa

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Daha 7 Haziran gecesi “olmadı, bunu saymam” diye alınmış bir karar açıklanmış oldu nihayet; ‘Saray’ın dayattığı erken seçim kesinleşti.
İstediği sonuçları alıp ‘tamamına’ erecek mi, göreceğiz.
Süreci olgunlaştırmak için araya sıkıştırılan “koalisyon kurmama” kumpanyasının ne kadar acemice ve komik olduğunu söylemeye gerek yok.
Oysa savaş öyle mi?
Can havliyle yapıştıkları iktidar korunaklarından “bir saniye bile” düşmemek için insan hayatlarını ortaya sürdükleri ‘ocak söndüren’ bir kumar bu.
Şimdi, oturdukları bu kumarda gayet pişkince yoksul hayatları üzerinden ‘rest’ çekip yine yoksulları ‘tavlamaya’ çalışıyorlar.
“Sizin evlatlarınızı feda ediyoruz” deyip oy istiyorlar!
Bu kadar cürretli, bu kadar özgüvenliler işte.
Tek ihtiyaç duydukları ise karanlık, zifiri karanlık...
Asker cenazeleri üzerinden dönen çarklar, istismarlar, güdümlü yaslar...
Akli bağlamlarından kopartılmış ‘salt öfke’yle kışkırtılan çözümsüzlük batağında kulaç atan medya tetikçileri, ne idüğü belirsiz “uzmanlar”, ıvır zıvırcılar, gak gukçular…
Hepsi, bu savaşın gerçeği görülmesin, bilinmesin diye mesaideler...
Toplumun algı ve muhakeme yeteneğini felç eden, gerçekle ilişkisini kopararak onu görmez, duymaz kılan bir nezarethane karanlığı için...
Sabıkalı iktidarlarına ve dahi savaşa ‘rıza’ arayışıdır bu.
Üzerimize boca ettikleri bu karanlıkta ‘toplumsal algı ve muhakeme’ felç olsun, sorgulamasın, ümitsiz vaka durumundaki hasta sistemin ateşiyle kavrulup yansın isteniyor.
Hırsızın hırsızlığına, katilin cinayetine, suçlunun suçuna ortak ettirilmeye çalışılan bir toplumsal idraktir düşlenen...
Bir savaş rejiminin ya da aynı anlama gelmek üzere faşizmin gereksindiği bir savaş iklimi...
Savaş rejimleri, ancak böylesi iklimlerde solumaya alıştırılmış bir toplum tarafından tölare edilebilir zira.
Sorgulama kapıları kilitlenmiştir çünkü.
‘Şehitler’ üzerinden estirilen ama asıl gerçeği gizleyen o ajitasyon sağanaklarının en önemli nedeni de bu değil midir zaten?
Çözüm bulamamanın ya da çözümden kaçmanın bütün suçu ve günahı, acı ve öfke üzerinden “bölücü terörist” üzerine yıkılır ve olup bitenin sorgulanmasının önüne geçilir.
İç burkan çatışma ve ölüm öyküleriyle ağlatılan toplumdan, bir yandan gözyaşlarını silip ‘linç’ biriktirmesi ve diğer yandan da gözyaşları içinde daha yakıcı bir savaşa göz yumması istenir.
“Daha, daha çok şehit”e ‘rıza’ isteyen bir vicdansızlık halidir, kuşatılmaya çalıştığımız...
“Bu ülke toprakları şehit kanlarıyla yoğrulmuştur, bundan sonra da şehit kanlarıyla yoğrulmaya devam edecektir” diyen Cumhurbaşkanı da; “Şehit olmak istiyorum” diyen Enerji Bakanı da...bütün enerjilerini bu ‘hal’den alıyorlar işte!
Şehit olmak istiyormuş... Git ol öyleyse, tutan mı var seni?!
Yoksul çocuklarına “git öl” demek, gidip ölmekten daha kolay, değil mi?   
Fukara ocaklarından tüten acılara yeni acılar eklenmekteyken her gün, her saat; savaşın değil de savaşı dayatan vicdansızlığın neferi olmak böylesi bir ‘ayrıcalık’ bahşediyor insana demek.    
Şimdi, “kıyamete kadar şehadet” hamaseti eşliğinde, halkın oylarını çocuklarının alınmış canlarıyla tavlamaya çalışan bir ‘erken seçim’le kapımıza dayanmış bu savaş rejimi bütün bir toplumsal irademizi kurban istemekte…
Verecek miyiz?!
Saray durdurulmadıkça savaşın durdurulamayacağı gerçeği, üzerimize üzerimize gelen o karanlıktan çok daha güçlü oysa.
...
Oyunlarınız tutmayacak...
Evet, bizi kuşatmaya çalıştığınız yalannın, riyanın karanlığı, gerçeğinizi göremeyeceğimiz kadar güçlü değil artık.
Bir elinizde Kur’an sallayarak attığınız seçim nutukları nasıl tutmadıysa; tabut başlarında elinizde mikrofon, başladığınız ‘seçim çalışması’ da geri tepecek, sizi vuracak!
Duyduk duymadık demeyin; ‘Saray’ın seçimi ayağına dolanacak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...