19 Ağustos 2015 01:00

Ben Kürt'üm

Ben Kürt'üm

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yaşamımda ilk kez gördüğüm Kürt, 1974 yılında Cengiz olsa da, ilk gördüğüm Kürt evi Cengizlerin evi olsa da, konuşması farklı olmasa aynı annem diye içimden geçirdiğim ilk Kürt kadını Ayşe Teyze olsa da ben bir Kürt’üm.
Bu yazıyı sabaha karşı 03.49’da yazıyorum. Uykumdan uyanıp herkese haykıracak kadar “Ben bir Kürt’üm” deme gereksinimi içerisindeyim. Evet ben Kürt’üm.
Cengiz’in yüzüne bakıp birlikte yaşayabiliriz diyebilmek için bugün ben Kürt olduğumu açıklama gereksinimi duyuyorum.
Yarın Türk olduğumu, Çerkez, Abaza, Laz, Yahudi, Mecusi, Ermeni, Süryani, Sünni, Alevi olduğumu açıklayabilmem için, bugün bu saatte Kürt olduğumu söyleme gereksinimi duyuyorum.
Ben Kürt’üm.
Ben 1980’de Diyarbakır Cezaevinde Kürtlere insanlık dışı işkenceler yapıldığında Kürt olmuşum da farkında olamamışım.
Dün korkup söyleyememişsem, korkutanlar utansın. Farkına varamamışsam, ben utanayım.
Kürtçe bilmiyorum. Tipim Kürtlere benzemez. Trafikte, mahallede, işyerinde kızdığım, söylendiğim birçok Kürt var. En küçük tartışmada “Biz Diyarbakırlıyız”, “Biz Mardinliyiz” diye efelenmelerine fena gıcığım. İki kişi kavga ettiğinde otuz kişinin toplanıp gelmesinden ürküyorum. Buna rağmen söylüyorum, ben Kürt’üm.
Sık sık “döndük mü” dediğimiz 1990’lı yıllarda, Kürtlerin evlerinden alınıp cinayet izi kalmasın diye atıldığı asit kuyuları açıldığında...
Polis tarafından gözaltına alınıp günler sonra cesedi bir köprü altına atılmış bulunan Vedat Aydın bulunduğunda....
Devlet tarafından infaz edildiği itiraflarla ortaya çıkan ama devletin üstünü örttüğü Musa Anter cinayetinde ben Kürt olmuşum da ya söylemeye yüreğim yetmemiş ya da farkına varmamışım, belki de Kürt olmayan çok kişi gibi farkına varmak istememişim.
Devlet, 1984-2012 yılları arasında “ölü olarak ele geçirilen” PKK’li sayısını 22 bin 101 olarak, sivil sayısını 5 bin 557 olarak açıkladığında ben Kürt oldum.
Devlet sonunda faili meçhul cinayetleri kabul ederek,“2 bin ile 17 bin arasında” dediğinde ama sorumluları bulmak için kılını kıpırdatmadığında ben Kürt oldum.
1990-2008 arasında 40 bin kişi çatışmalarda hayatını kaybetti. Buradaki “kişi” sözcüğünü siz “Kürt” diye okuyun. Öyleydi. 4 bin 500 köy boşaltıldı ki bu 3 ile 4 milyon kişi göç etmek zorunda kaldı demektir. 350 bin kişi gözaltına alındı, 54 bin kişi tutuklandı, 24 bin 200 kişi ise işkence gördüğü için resmi kurumlara başvurdu.
Tüm bunlar benim gözümün önünde oldu. Sustuk, başımızı çevirdik, görmezden geldik. Ben böyle Kürt oldum.
Bugün devlete bağlı özel timlerin rastgele ateş açtığı Silopi’de yaralanan komşusunu hastaneye getiren insanların arabalarında kurşunlandığı andan beri yine Kürt’üm.
Ağrı Diyadin’de fırında çalışan Çocuk İşçi Muhammed ile Orhan’ın terörist diye sığındıkları kömürlükte kurşunlandıklarında, üzerlerine terörist elbisesi giydirdiklerinde tekrar Kürt oldum.
Ben Nusaybin’de inşaat işçisinin evinin bahçesinde vurulduğu an Kürt’tüm.
Muş Valisi açıklayana kadar inanmak istemediğim, bir kadın Kürt savaşçının, öldürüldükten sonra çırılçıplak soyulup resmi çekilerek bir halktan öç alınmaya çalışıldığında, ölüye zulmederek bir halk korkutulmaya çalışıldığında, bir halka karşı duyulan öfke bir kadının ölüsü üzerinden devletin resmi görevlileri tarafından teşhir edildiğinde, insan olmaktan utandırıldığım o anda bütün kimliklerimden utandım, sadece Kürt oldum.
Biliyorum tüm bu zulüm Kürt halkının sabrını taşırmak için yapılıyor. Biliyorum doğuda-batıda Kürt avı başlatma, batıda sivil halkı birbiriyle çatıştırma oyunları sırada bekliyor.
Biliyorum Alanya’da olduğu gibi yarın bir başka ilde ilçede, gelirini, ekmeğini Kürtler yüzünden tehlikede gören, milliyetçilikle kafası bulandırılmış birileri çıkıp linç kampanyaları başlatsın istiyorlar.
Biliyorum daha dün şehit cenazesi gelmiyor diye övünenler barış sürecini oya tahvil edememenin hırsına kapıldılar.
Bu nasıl bir hesap verememe korkusuysa, gözlerini döndürdü. “Milli irade” diyen, partisiz olması gereken Cumhurbaşkanı, AK Parti tek başına iktidar olamadı diye resmen darbe yaptığını ilan etti.
Cumhurbaşkanı darbe yaptığı günden beri ben Kürt’üm.
Bir gün silah gücünü kullanarak, emir komuta zinciri içerisinde darbe yapanlar da, ben fiili durum yarattım, kabul etseniz de etmeseniz de sistemi değiştirdim, Anayasa’yı değiştirip yeni duruma hukuki çerçeve çizin diye darbe yaptığını itiraf eden Cumhurbaşkanı da darbe yapmanın hesabını hukuk önünde verdiğinde, bu ülkede herkes ne ise o olduğunu göğsünü gere gere söyleyebilecek.
Bugün ben Kürt’üm.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...