AKP'nin askerileştirilmiş politik savaş stratejisi

Hayır, PASS ile karıştırmayın…
PASS: Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi…
O, Mahir Çayan’ın formülasyonu… idi.
Hedefi açıktı:  
Halk savaşını örgütleyecek, önünü açacak gerilla mücadelesi…
Bu; APSS: Askerileştirilmiş Politik Savaş Stratejisi…
Hedefi açık:
Sivil dikta sürecinin selametini sağlamak… Çomak sokacak güçleri bertaraf etmek.
Elebaşı Recep Tayyip…
Ve APSS… 7 Haziran’da hırpalanan AKP’nin politik stratejisi olarak “iş” görüyor…
PASS, gerilla mücadelesi temelli… idi.
APSS, kontrgerilla konsepti…
Yani?
Biraz daha mı açayım?.. Pekala…

TAYYİP ‘ZOR’TLAMASI

Gördüğüm o ki:  
Kontrgerilla taktik ve stratejilerinin, Tayyiban AKP’sinin politik çizgisi haline gelmesidir, APSS…
AKP’nin organize ettiği kontrgerillasıyla iç içe geçmesi…
AKP’nin giderek kontrgerilla partisine dönüşmesidir.  
Hani “İster kabul edin, ister etmeyin” meydan okumasıyla…
Bi’kez daha ilan etti ya ağır çekim sivil darbesinin “zaferini”….
Ha işte… O Tayyiban zaferinin korunma ve kollanması…
“Dava”nın nihai hedefine… Ummanına ulaştırılması…
Bu “ulvi” şemsiye altında yalan ve talana dayalı vurgun düzeninin selametle devamı…
‘Milli reis’in dahilde ve hariçte… Hukuka ve insanlığa… karşı işlediği savaş suçlarından yargılanmaması…
17-25 Aralık nev’i dosyalardan hesap sorulamaması…
Yeni müesses düzenin ebedi diktatörü olarak sabah akşam ahaliye parmak sallayabilmesi için…
Tayyiban politikası askerileştirildi…
Süregelen psikolojik harp, açık-sufli sıcak savaşla tahkim edildi…    
7 Haziran sonrası ifade ettiğim savaş hali eksenli sürecin temel politikası oldu APSS…

KANLI FATURA

Amaç?
“Çözüm” ile çözülmeyen…
Kesede keklik görülen Kürtleri…
“Seni başkan seçtirmeyeceğiz” diklenmesiyle kendisine ihanet ettiğini düşündüğü HDP’yi…
Cezalandırmak/baskılamak ve hizaya sokmak…
Kürtlerin siyasi temsili sürecinden AKP’yi büyük ölçüde dışlaması…
Buna mukabil… Siyasi temsilde Kürt birliğinin dikkate değer ölçüde HDP çatısı altında sağlanmış olması…
Ve bunun… Seçimde oluşan ‘Kürt blokunun’ tezce bölünüp parçalanarak tarumar edilmesi ihtiyacı…
Kürt siyasi hareketini domine eden devrimci-demokratik dinamiğin toplumsal siyasal damarlarını koparmak/kötürümleştirmek…   
Ve elbette yeni Tayyiban merkezli oligarşinin uykusunu kaçıran yakınlaşmanın…
7 Haziran’da göz kırpan laik demokrat Türklerin Kürtlerle yan yana gelebilme ihtimalinin sabote edilmesi…
AKP’nin askerileştirilmiş politik savaş stratejisinin amaçları bunlar…
Ama… Yetmez…
Askeri, Kürt’ün üstüne süren el, Fırat’ın batısına da gözünü belertip kaş kaldırıyor …
İslamcı zeminde milliyetçi/şoven dalgayı köpürtme patinajı yapıyor…
Zira gözünü karatmış… İcabında ‘iç savaş’ tehdidi savuruyor…
Karanlık planın odağında ise iktidarın elde tutulması geliyor…

İKTİDARA MECBUR

Murat Belge… Ertuğrul Özkök… Vesairelerin bile görüp ifade etme gereği duyduğu üzere…
Artık çokça yazılmaya başlandı:
Tayyiban AKP’sinin asla vazgeçmemeye çalışacağı ana hedef... Ne pahasına olursa olsun iktidarı teslim etmemek…tir.
Geçen yıl başında Harfiyat’ta bunu yazdığımda (: AKP sandıkta yenilse de iktidarı vermez/29 Ocak 2014) aynı gün mail kutuma enteresan bi’tepki düşmüştü:
“Allah selamet versin diyecem ama, senin Rabla aran yoktur. O halde, su temennide bulunayim : “DOGA” seni islah etsin.”

SANDIKTAN ÇIKMAK YETMİYOR

Olan bitene baktıkça…
Tayyip’in koalisyona bile tahammül edemediğini gördükçe…
İktidarı paylaşıma ve denetime açacak her türlü formülün Reis’i paniklettiğine şahit oldukça…
“Rabla” arası iyi olduğu anlaşılan o okurumu hatırlıyorum…
Ne düşünüyor acep?..
Fakat asıl merak ettiğim şu:
“Tekrar” seçimleri de kaybetse iktidarı vermemek için elinden geleni ardına koymayacaksa Tayyip…
Giderek aşikar hale geliyorsa bu faşist otoriter tutum…
Buna karşı ne yapmalı?
Sandıktan çıkacak yenilgiyi Tayyip’in hazmetmesi… İktidarı “milli irade”nin temsilcilerine devretmesi/paylaştırması için nasıl bi’yol tutmalı?
Şimdi olduğu gibi olmayacaksa… Gelecekte de onun iki dudağına bırakılamayacaksa mesele…
Yasa - Anayasa tanımaz keyfiliğine terk edilmeyecekse hükümet…
İcabında koparıp almak… Ya da vermeye/seçim sonucuna uymaya mecbur kılmak için işe nereden başlamalı?
Ve galiba bugünden… Seçim çalışmasının parçası haine getirerek yapmalı bunu…
Seçim güvenliği ve şeffaflığı için sandık başı örgütlenmeler gibi…
Sanırım sandıktan çıkacak ve AKP’ye sevimsiz gelecek sonuca da sahip çıkmak için halkın örgütlü inisiyatif almasına ihtiyaç var…
Madem muhatabımızın sıradan bi’parti iktidarı olmadığının sonunda farkına vardık…
Öyleyse… Ona göre davranmakla yükümlüyüz… Hepimiz.

SATIR ALTINDAN NOTLAR…

DARBE ELEBAŞISINI GÖRMEZDEN GELEN YARGI, SIRADAN YUTTTAŞI NASIL YARGILAR Kİ!?

Bi’süredir cumhurbaşkanlığı sarayında ikamet eden zat…
Daha önce de zikretti benzer açıklamaları…
Baktı ses çıkaran yok; evet evet halletmişti…
Ve devam etti…
En son Rize’den seslendi:
“Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir..” (15 Ağustos 2015)
İtiraf etti:
Ağır çekim… Pasif darbe yaptığını… Rejim değiştirdiğini…
Meydan okudu:
“İster kabul edilsin ister edilmesin...”
Ödev verdi:
“Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.”
Devrimciler 12 Eylül mahkemelerinde “Anayasal düzeni….” değiştirmeye teşebbüsten yargılandılar, yıllarca hapis yattılar…
Şimdi daha netleşti:
Devrimcilerin yıllarca eziyet çekmelerine neden olan asıl suçları teşebbüs aşamasında kalmaları…
Tayyip, teşebbüs aşamasını geçip muradına ermiş:
Anayasal düzeni değiştirmiş…
Fiilen… “Fiil”ini engelleyen yasaları ve Anayasa’yı çiğneyerek… Rafa kaldırarak… Buzdolabında bekleterek…
Demek ki neymiş?
Teşebbüs suç… Eyleme dönüşmesi ve değiştirmesi…
Yargıdan tıs yok…
Oysa itiraf var:
Buna göre AKP suç örgütü… Suç örgütü çünkü ele başı RT Erdoğan’ın fiilen Anayasa’yı AKP iktidarı sayesinde ve bu partiyi yönetirken rafa kaldırdı…  Yönetim şeklini değiştirdi…
Şimdiii..
Tayyip’i görmezden gelen yargı, yurttaşlarını yargılamaya devam edebilir mi?
Bence edemez… Vicdanen ve hukuken…
Sahi yasaların “ana”sı rafa kaldırıldı… Ve fiilen yok sayıldı ise mahkemeler neye göre yargılayacak?
Hükmünün meşruiyetini nereden alacak?
Karar veremedim… Şunu mu anlamamız isteniyor?
At binenin kılıç kuşananın…

MARKAR ESAYAN YANAŞMASININ BEYİN İSHALİ DEVAM EDİYOR…

Selahattin Demirtaş hedef tahtasında ya…
Tayyip’in kalemli erkanıharp elemanları serbest atışta…
Markar Esayan da nöbet kulübesinden taciz ateşini sürdürüyor…
HDP Eş Başkanının o sözüne…
Tayyiban’ın kin kustuğu “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesine nişan almış…
Markar Esayan Yeni Şafak’ta parmak sallamış:
“ ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü millete parmak sallamaktır…” (9 Ağustos 2015)
Şimdiii…
“Millet” 7 Haziran’da bu sözün çağrısına uydu… İcabını yaptı… Tayyip’e başkan olamazsın, dedi…
Bu iradeyi gösteren ‘millet’ ne yapmış oldu?  
AKP Vekili Esayan’ın aklına kalırsak, millet millete…
Kendine parmak sallamış oldu…
Aynanın karşısında mı?
***
Tayyip ne diyordu; “Tekrar seçim”…
Erken değil tekrar seçim…
Sandık sonucunu kabul etmiyorum mızıkçılığının “tekrar”en ifadesi…
“Yanlış yaptı eyy millet… Tekrar seçim ile bana yaptığın yanlışı düzeltme şansı veriyorum” demenin hülasası idi bu “tekrar seçim”…
Yeni Şafak Yazarı Esayan da izinde atası Tayyip’in…
Esayan da Tayyip gibi… Reisi Erdoğan ile milleti bir ve aynı telakki ediyor…
Dahası… RT Erdoğan’ı milletin kendisi olarak tarif ediyor…
Milletin varoluş ve çıkarlarının… Memleketin bekasının cismani hali olarak görüyor…
Erdoğan, milletin vücuda gelmiş halidir… Kutsalımızdır…
Ona uzanan el millete uzanmış sayılır…
Faşizm budur (da…).
***
Bilinir zira… Faşizmde lider her şeydir…
Milletin mucizevi kişilikte ete kemiğe bürünmüş ilahıdır lider…  
Kutsaldır… Tıpkı Hitler, Mussolini gibi… Erdoğan gibi…
Erdoğan’ın kutsallığı, Esayan’ın defaten yazdıkları üzerinden yaptığım çıkarsama değil… Sadece.
Şu ifadeler Markar Esayan’dan…
- “100 yılda bir gelen milli bir lideri linç ederek, muhafazakarlara değil, bu ülkenin tüm gelecek nesillerine ihanet ediliyor.” (Yeni Şafak, 28 Haziran 2015)
- “AK Partibuülkeiçintarihinbahşettiğibirmucize (- E tabiilideriRTE’de/ea)” (YeniŞafak, 27/07/2015)
Yeterdeğil mi?