22 Temmuz 2015 00:36

'Korku Cumhuriyeti'

'Korku Cumhuriyeti'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gencecik çocuklardı. Savaşa değil, savaşın yaralarını sarmaya gidiyorlardı. Yanlarında silah değil, çocukların yüzlerini güldürmek için oyuncak taşıyorlardı. Suruç’ta bombayla katledildiler.
Uçan kuştan, karıncanın yuvasındaki stoktan haberi olan devlet, Maraş, Sivas-Ali Baba, Çorum, 1 Mayıs 1977 Taksim, tekrar Sivas-Madımak, Gazi, Başbağlar, Güçlükonak, Roboski, Reyhanlı, Diyarbakır’da sağır, dilsiz, kör olmuştu, dün de Suruç’ta gözümüze soka soka geleceğini söyleyen katliamı görmedi, duymadı.

Ne zaman bir alışveriş merkezine, belediye otobüsüne, miting alanına, çay bahçesine, kültür merkezine bomba atılır, insan öldürülür, hemen aklıma Gazeteci Ahmet Kahraman’ın “Korku Cumhuriyeti” isimli kitabı gelir oldu.
Ahmet Kahraman’ın anlattığı İstiklal Mahkemeleri hikayeleriydi ama korkunun kaynağı bizim yaşadıklarımızla aynıydı. Bizim kuşak ona tanık olduğu Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler pratiklerini ekledi. Bugün de var olma mücadelesi veren bir halkın komşu sınırları içinde hayatı yeşertmelerine bile düşman olmayı, yardıma giden gençlerini öldürtmeyi ekliyoruz.

Suçüstü yakalandığı, devletin savcısını öldürdüğü halde beraat ettirilenleri, aranırken devlete çalışanları, hukuk dışı, “rutin dışı” eylemleriyle ünlenen tetikçileri kanıksadık. Dosyalarının kaybolmasına, davalarının zaman aşımına uğramasına, zaman aşımı süresince sözde aranırken aranmamalarına şaşırmamaya başladık.
İsimler değişti, örgüt adları değişti kural değişmedi. Aynı mantıkla planladıkları eylemleriyle, cinayetleriyle dediler ki: Devletten icazet almamış hiçbir toplumsal proje bu ülkede uygulama alanı bulamaz. Devletten icazet almamış bir toplumsal projeyi savunanlar her zaman hain, bölücü olmaya razı olmak zorundadır.

Devlet sadece sağır, kör de olmadı. Gün geldi, devletin emekli korgenerali “Arkadaş, dikkat et, onu yapma demek için, vazgeçirmek, ikaz için” bomba atılabileceğini açıkladı. Kendisinin de batıdan gelen “memurlar, hakimler ...bir hizaya gelsin diye evlerine yakın iki yere” bomba attırdığını, bu şekilde onları eğittiğini anlattı.*

Daha yakın zamanda MİT Müsteşarı, komşusuyla savaş çıkarmak için “Gerekirse Suriye tarafından birkaç bomba atarız” dedi ve bu sözü, istihbaratın deyişiyle “rutin dışı”na çıkılmanın yadırganmayan örneği olarak kabul edildi.
Bugün yine korkuyoruz, analar babalar korkuyor, çünkü Ahmet Kahraman’ın ifadesiyle “Cumhuriyet var, ama hukuk yok.” O zamanlar günlük kararlardan doğan emirler hukuktu. Ne yazık ki bugün de öyle… En çok da bu nedenle korkuyoruz.
Suruç’ta yaşanan katliam korkunun kaynağını yok etmeden yaşamanın bize daha çok bedel ödeteceğini bir kez daha gösterdi.  Korku ekenlere bir kez daha lanet olsun.

* Emekli Korgeneral Altay Tokat, “Ben de bir-iki bomba attırdım

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa