14 Haziran 2015 01:00

9.8'den 13.1'e; Bu dalga erken seçimle durulmaz!

9.8'den 13.1'e; Bu dalga erken seçimle durulmaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçimlerden çıktık… Tartışmaya değer muazzam siyasal sonuç ve dersler var ortada… Çeşitli boyutlarıyla tartışılacak daha. Ama seçim sonuçlarının bugün yapılmaya çalışıldığı gibi salt koalisyon tartışmalarına konu edilmesinden uzak durmak gerek. Böylesi sınırlı bir yaklaşım, başta AKP’nin yutturmaya çalıştığı “aman istikrarsızlık kapıda” manipülasyonunun etki alanını genişletir sadece. Oysa koalisyon tartışmalarına heba edilmeyecek çok çok önemli veri ve gelişmeler var ortada. Geleceğe dair çizilebilecek siyasal yol haritasında konumlanabilmek, seçim sonuçlarının yansıttığı bu veri ve gelişmelere yoğunlaşmaktan geçiyor. Sadece dikkat çekmek açısından düşülebilecek bir not niteliğindeki bu yazı böylesi bir iddia taşımıyor elbette. Yeri geldiğinde sürdürmeye çalışacağız 7 Haziran notlarını…
***
Seçim sürecinde HDP’nin alması gereken ‘yüzde 10’un siyasal özgül ağırlığından bahsettik sıkça. Yüzde 13’ü aşan büyük bir siyasal zaferle taçlanan bir ‘özgül ağırlık’ var şimdi Türkiye siyasetinin orta yerinde. İlk sonucunu da vermiştir; R(ecep) tipi Başkanlık arayışı tuz buz olmuştur. “Tayyip, ‘istikrarsızlık’ korkuluğuyla Başkanlık arayışını yeniden ve daha ilerden tazeleyecektir” gibisinden tahminler de boştur. Konumuz bu değil ama ‘Saraylı’nın halktan önce AKP’yi ikna etmesi gerekir artık. Geçmiş olsun, bitti o iş!

Evet, nasıl ki seçim sürecinin siyasal kilidi ‘yüzde 10’u aşmak idiyse, bundan sonrası için de yüzde 13’lük birikim öyle. Yanlış anlaşılmasın; ‘kilit pozisyon’ derken öyle koalisyon denklemlerinde HDP’ye atfedilen rollerden bahsetmiyoruz. Daha önemli bir boyut var: Bir başka siyasetin hareket noktası niteliğinde bir birikim bu. Ucu açık ve hep kendisini aşmaya zorlayan ‘siyasal nesnellikler’le kuşatılmış durumda.
***
Seçim sonuçlarına dair belki de en önemli saptamalardan birini İhsan Çaralan yazmıştı: “(HDP’nin aldığı oy) “babadan dededen kalma partilerle siyasete devam” takıntısının geride kaldığını, halkın ülke çıkarları doğrultusunda diğer partilerden kişilerle, kendi partilerinin yönetimlerine karşın birleşmekten geri durmayacağını göstermiştir. Bu, ülkede siyasetin yeniden yapılanması imkânını göstermesi bakımından çok önemlidir.”

Çok umut vericidir bu değişim. Daha 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisini gösteren, değişim içine giren siyasetin hem bir yansıması ve hem de dayanak çıtasıdır şimdi bu yüzde 13! Öyle ‘emanet oylar’ ya da  ‘konjonktürel’ vb. parantezlere alınabilecek bir geçicilik de değil. Böyle diyen, ya darbeyi yemiş bir AKP’li, ya HDP’ye oy kaybetmişlerden biridir, ya da siyasetin aynı zamanda bir ‘süreç işi’ olduğunu bilmeden konuşuyordur.

Evet, konjonktürel avantajlar vardı elbette, ama hatırlansın, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 9,8 de öyle değil miydi? O zaman da “geçicidir, bir daha tekerrür etmez” denilmişti. Bugünle bağını kurmak açısından uzunca aktaralım, şunları söylemiştik seçim sonrasında:  

“Demirtaş’ın adaylığı üzerinden ortaya çıkan yüzde 9.8’lik sonucun hakkı verilmelidir. Küçümsenemez bir birikimdir. Kuşku yok ki, ilgi çok daha büyüktü. Hakkı verilmelidir derken, edinilen birikimden hareketle, onun şekillendiği zemindeki bu ‘ilgi’ye doğru kanallar açıp kalıcı bağlar kurmaktan da bahsediyoruz. Asıl mesele budur artık. Edinilen başarıyı, sadece üç adaylı bu seçimde, özellikle Ekmellettin’in adaylığının yarattığı ‘konjonktürel’ avantajla açıklamak ‘kasıtlı’ değilse eğer, büyük yanılgıdır. Payı var elbet, ama asıl dinamik siyasal nesnelliktir… Epey zamandır kalıcılaştırılmaya çalışılan ve AKP ile CHP-MHP arasında kilitlenen ikili blokajın, bir başka alternatifin toplumsallaşmasını ömür billah engellemesi mümkün değildi…

Siyasetin yeniden şekillendirilmesi sürecine ezilenler cephesinden de müdahil olunması ihtiyacı, daha ne kadar karşılıksız kalabilirdi ki?.. İkili blokajın değişik kesimlerde oluşturduğu yarılmaların sonucu arayışlara hitap edebilecek bir yol ve siyasal alan açılmıştır.

‘Demirtaş rüzgarı’ denilen, sadece Demirtaş’ın inkâr edilmez o olağanüstü belagatinden değil. Söylediklerini de ilk kez söylemiyordu. Ama bahsettiğimiz siyasal nesnellik, toplumsal algının pencerelerini yeni açmaya başladı. Kulaklar eskiden de duyduklarını şimdi yeni algılıyor. Evet, bir eşik aşılıyor. ‘Batı’ ile Kürdistan gerçeği arasında az çok demokratik nitelikli geçişkenlikler içeren bir siyasal alan demlenmiş, seçim sonuçlarına da yansımıştır. Toplumsal hafıza bunu yazmıştır bir kenara, tazelenecektir, “demek ki olabiliyormuş”un sağladığı özgüvenle daha da büyüyerek kendisini yeniden var edecektir.” (17 Ağustos)
***
Evet, ‘demek ki olabiliyormuş’ diyen ‘toplumsal hafıza’ harekete geçmiş, kendisini aşarak ortaya koymuştur. Bu, giderek yükselen bir siyasal mayalanmanın toplumsal ölçekli dalgasıdır. “Erken seçimde emanet oylar gider, bir şey kalmaz” diyenler, birçok dip akıntıyla beslenmiş bir büyük dalgayla karşı karşıya olduklarını bilmeden, hayal kuruyorlar sadece. Blokajlanmış geleneksel siyaset alanında bir bahar temizliğini yansıtan bu siyasal değişim dalgası olası bir erken seçimde bırakın gerilemeyi, daha da yükselecektir…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...