05 Haziran 2015 00:56

Evet kabul, haddimizi bileceğiz, hadlerini bildireceğiz!

Evet kabul, haddimizi bileceğiz, hadlerini bildireceğiz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

13 yıldır iktidarda hükmedenlerin biz yönetilen fanilerle kurduğu ilişki tarzının, en özlü ifadesidir o tek cümle: “Sen önce haddini bil”! 

Ya da, “Siz önce haddinizi bileceksiniz”!

Gündelik hayatımızın her anında tepemize dikilen, hep peşimizdeki gölgesiyle “aman ha” diye parmak sallayan ve evet o mağrur mu mağrur tonuyla artık rüyalarımızda bile eksik olmayan o sesten yediğimiz “fırçaların” toplamının özeti de budur.

Bu her daim teyakuzda, sürekli bir ‘ayar verme’ halini anlama kılavuzu gibidir:

“Haddini(zi) bileceksin(iz)!

***

Haddimizi bilince n’olacak peki? 

Karşında kim olduğunun farkına varacak, kendine çeki düzen vereceksin… ‘İzin’li, biatlı bir ilişki zincirinin halkası olacak ve tıkıştığın o parantezde payına düşene rıza göstereceksin… 

Sürekli had bildiren muktedir, aslında kendisine biçtiği hikmetinden sual olunmaz, sınırsız, sorgusuz ‘haddin’ altını çiziyordur. 

Bize “haddini(zi) bil(in)” diyen, aslında kendi ‘haddi’ni gözümüzün içine sokmaktadır. 

“Haddinizi bilin” demek, “haddimi daha öğrenemediniz mi, öğrenin, bilin, unutmayın” da demektir!
Öyleyse?

Kabul; haddimizi bileceğiz; hadlerini öğrenecek, bilecek, unutmayacağız!…

Ve evet, herkesin haddini bilmesi gerektiği bir zaman dilimini yaşıyoruz. Şimdi, her daim haddimizi bildirme sarhoşluğuyla yerçekimsiz bir iktidarın dilinden konuşmaya alışmışlara tam da hadlerini bildirme zamanıdır!

***

‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dediğimiz ‘zat’ın şahsında, yaşamımıza çöreklenmiş ve bizden ölümüne sessizlik ve ‘biat’ isteyen bu despotizm arayışçılarına hadlerini bildirme ‘randevusuna’ sayılı saatler kaldı artık.

Herkes haddini bilecek! 

Biz de kendi “haddimizin” nasıl önemli ve değerli olduğunu göstereceğiz. 

Yüzde 10 barajını aşma olasılığının bile o had bilmez muktedir saltanatını nasıl titrettiğini görüyoruz işte. 
Demirtaş’ın deyimiyle “Saray’ın camlarının şimdiden zangırdaması” ne anlama gelmektedir?

“Ben 77 milyonun başıyım, milletin başıyım, siz kimsiniz?” diye, her daim haddimizi bildirenin, çok değil, o 77 milyonun ‘10’da bir’inin önüne konulmuş barajı yıkma yürüyüşünden nasıl korktuğu ortada…
Öğreniyoruz ki, bizim haddimiz uyku kaçırıyormuş meğer! Yüzde 10’dan korkup uykuları kaçan bir  iktidarın ‘kâğıttan kaplan’ haddini ise varın siz düşünün artık!

***
Evet haddimizi öğreniyoruz; bu ‘yüzde 10’, öylesine bir ‘yüzde 10’ değil demek ki. 

Koca saltanat düzenine haddini bildirecek denli ‘özgülağırlığı’ olan bir ‘yüzde 10’!.. 

Stratejik mi stratejik, taktik mi taktik, politik mi politik, değerli mi değerli bir ‘yüzde 10’!..

Ne 30’luk ‘ana’ boy, ne de 15’lik ‘orta’ boy muhalefetlerin yapamadığını yapabilecek bir ‘yüzde 10’!.. 
Hep söyledik; siyasal nesnellik ile onu iyi hesap etmiş bir siyasal taktiğin buluşmasından dolayı, cürmüyle kıyaslanmaz bir özgülağırlık kazanmış bu ‘yüzde 10’, (realize olur, kuvveden fiile geçerse eğer) ülke siyasetinin çok önemli bir dinamiği olacak. 

13 yıllık Erdoğanist-AKP hegemonyasının çözülmesinde eşik aştıracak dev adımı, işte bu ‘yüzde 10’ atacak…

Yeter ki ‘haddimizi’ bilelim!

***

Bakın, ‘hadlerini iyi bilen’ Kürtler bu hegemonyayı çoktan çözdüler, şimdi de paramparça ediyorlar artık.
“Ah benim Kürt kardeşlerim, biz size sevdalıyız, ama siz bizi anlamakta zorlanıyorsunuz” sözlerindeki çaresiz kabullenme, işte bu yenilmişliğin sonucudur. 

Onu görmek istemeyip, (ne yani herkes seni görmek zorunda mı?!), sırtlarını dönen Kürt kadınlarına “edebim müsaade etmiyor” deyip ‘fıtratınca’ küfretmek, kaybetmiş bir ruh halinin dile gelmesidir.
Bir hikâyesi vardır elbette…

“Çocuk da olsa, kadın da olsa…” diye başlayıp, “Kobanê düştü düşecek”e kadar uzayan bir hikâye…
Fikrinle, zikrinle, bu kayda geçmiş sözlerinle haddimizi bildirirken, önce haddini bilecektin derler adama! 
Kürtler, o ‘yüzde 10’un içinden konuşurken tam da bunu diyorlar işte.

Ve bu dilden, bu tondan konuşmak için herkesin yeterince hikâyesi var artık… 

Yeter ki ‘özgülağırlığı’ çok büyük ve değerli haddimizi bilelim ve bir iki demeden herkesi ortak edelim… 
Haddimizi büyütelim!

Tek bir oyun bile ne kadar önemli olduğunu bilmek için tek başına şu bile yeterli sebeptir:
Bilelim ki, yüzde 10’u aşamazsak, sabah akşam, gözlerimizin içine baka baka bize küfredip duran birine haddini bildirememiş olacağız!

Haydi öyleyse, haddimizi bilelim, hadlerini bildirelim!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...