04 Nisan 2015 00:56

Avukatlar neden hedef gösterildi?

Avukatlar neden hedef gösterildi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adliye binasında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınması, sekiz saat sonra yapılan bir operasyon sonucu rehin alanlarla birlikte yaşamını yitirmesi acı ve vahim bir olaydır.

Toplumda tepki yaratan bu tür olaylardan sonra, olayın nedeni olarak hak ve özgürlüklerin gösterilmesi, İç Güvenlik Paketi gibi temel hakları sınırlandıran düzenlemelerin meşrulaştırılması da ne yazık ki yakın tarihte sık görülen bir yöntemdir. Hitler’in, Anayasal haklarını kullanarak iktidar olduktan sonra Parlamentosunun toplandığı ’da çıkan şüpheli yangın sonrası anayasal özgürlükleri kısıtlaması, siyasi partilerin faaliyetlerini yasaklayıp komünist milletvekillerini tutuklaması, kişi hak ve özgürlüklerine ilişkin anayasal güvenceleri ortadan kaldırması klasik bir örnektir.

12 Eylül darbesine giden yolların, Devletin Savcısı Doğan Öz dahil, onlarca aydın gazeteci, bilim adamının öldürülmesiyle döşendiği unutulmamalıdır. Maraş, Çorum, Sivas katliamları sonrası, ilan edilen sıkıyönetimin dahi yeterli olmadığı inancı halka aşılanarak özgürlüklerinin yok edilmesine razı olmalarının sağlanması da bizim örneklerimizdir ne yazık ki.

Bugün de İç Güvenlik Paketi’yle özgürlüklerin ortadan kaldırılması için halkın rızasının alınmasında Çağlayan Adliyesinde yaşanan olay kullanılmaya çalışılmıştır.  Cumhurbaşkanı, Başbakan olayın ardından yaptıkları ilk açıklamada avukatları hedef göstermiştir. İktidar destekli medyayı geçtik, ana akım medya da talimat almışçasına buna odaklanmıştır.

AVUKATLAR NEDEN ARANMAZ?

Avukatların fiziki aramadan geçirilmemelerinin nedeni, avukatlara imtiyaz sağlamak için değildir. 
Avukatın sır saklama yükümlülüğü vardır. 

Avukat, müvekkilinin aleyhine hukuki sonuç doğuracak hiçbir bilgi veya belgeyi alenileştiremez. Avukatlar, müvekkillerinin haklarını korumakla yükümlüdür. Avukatın savunmasını yaparken iddia makamı olan savcıdan sakınabileceği belgeler olabilir. Avukatın savunmasına esas aldığı belge veya bilgilerin zamanından önce alenileşmesi savunmada zaafların doğmasına neden olabilir. Avukatların üstü, güvenlik geçişlerinde bile olsa bu nedenle aranmaz, sadece kimlik gösterirler. Bu durum 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. Maddesiyle düzenlenmiştir. Maddeye göre; “Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.“

Hukuk bilincinin yeterli düzeyde gelişmediği toplumlarda avukatlar, sık sık savundukları müvekkilleriyle bir tutulurlar. Bu nedenle avukatlar savundukları müvekkilleri üzerinden yeri gelir katil, yeri gelir bölücü, yeri gelir tecavüzcü gibi gösterilirler.

Oysa, dava hakkı diğer tüm hakların varlığının güvencesini oluşturan temel bir haktır. Avukatlar ise dava hakkının yaşama geçirilmesini, hukukun gerçekleştirilmesini iş edinmiş, hakları kadar yükümlülükleri de olan bir meslek grubudur. 

Avukatın üstünün aranması avukatın sır saklama yükümlülüğünün yok edilmesi, müvekkilinin özel yaşamının korumasız bırakılmasıdır.

Bu nedenle avukatın sınırlandırılan her hakkı özünde bireyin dava hakkının, adil yargılanma hakkının sınırlandırılması anlamına gelir.

Avukata, iktidar gücünü sınırsız kullanmaya çalışanların karşısına hukuku çıkardığı için, iktidar sahiplerince iyi gözle bakılmaz. 

İç Güvenlik Paketi’ne ısrarla karşı çıkan en örgütlü kesimin Barolar olduğu düşünüldüğünde avukatların olay sonrası derhal hedef gösterilmiş olması tesadüf değildir. 

İç Güvenlik Paketi’nin sindirilmesi için terbiye edilmesi, sesi kesilmesi, toplumsal desteği yok edilmesi gerekenler avukatlar olduğu için avukatlar hedef alınmıştır. 

Avukatlar İç Güvenlik Paketi’ni meşrulaştırmanın malzemesi yapılamaz.

Sorun, avukatların haklarının çok olmasından kaynaklanmamaktadır.

Sorunu yavaş işleyen, bağımsızlığını yitirmiş, maddi gerçekliği belirlemekte zorlanan, verdiği kararlarla vicdanları rahatlatmayı başaramayan yargılama sistemini düzeltmek yerine İç Güvenlik Paketi’yle yargılama hakkını ortadan kaldıran anlayış içerisinde aramak gerekmektedir.

IŞİD’le 101 gün pazarlık yapan hükümetin, iki eylemciyle üstelik adliyede 8 saatten fazla pazarlık yapmaması asıl sorgulanması gereken konuların başında gelmektedir.

Çağlayan Adliyesinde yaşanan acı olayın avukatların sahip oldukları haklarla bir ilgisi yoktur. İç Güvenlik Paketi gibi hakları sınırlandıran düzenlemeleri savunanların, avukatları hedef alması da tesadüf değildir. Avukatlar savunma hakkından ödün vermeden dün olduğu gibi bugünde müvekkilleri için haklarına sahip çıkmaya devam edecektir. Bunu kısıtlayacak her girişim savunma hakkının yok edilmesine yönelik olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...