28 Mart 2015 01:00

HDP barajı aşmalı

HDP barajı aşmalı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürtler, sosyalistler, komünistler Meclise giremesin diye kondu seçim barajı ve şimdi Kürt siyasal hareketi bu barajı aşmak üzere...
Türkiye halen 12 Eylül askeri darbesi sonrası Kenan Evren başkanlığında beş generalin belirlediği siyasal koşullarda ve yasalarla yaşıyor.
Evren’in belki de en büyük eseri, Sendikalar ve Siyasi Partiler Yasası’yla uyumlu “Milletvekili Seçimi Kanunu” oldu. Bu yasa 10 Haziran 1983 tarihinde kabul edildi, 3 gün sonra Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 33. maddesiyle “Genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde, geçerli oyların yüzde 10’unu geçmeyen partiler milletvekili çıkaramazlar” hükmü getirildi.
O günden bugüne, yani 32 yıldır Türkiye’de seçimler 12 Eylül paşasının emriyle çıkarılan bu yasaya tabi olarak yapılıyor.
Kenan Evren’in başında yer aldığı cunta, Anayasa’yı askıya aldığını ilan ederek, 3 yıl fiili olarak bu devleti sıkıyönetim altında yönetti, sözüm ona demokrasiye geçiş için hazırlıklar yapıldı. Darbenin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra Kenan Evren’in buyruğuyla1983’te 45 gün içerisinde 3 temel yasa yürürlüğe konuldu.
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası, 14 gün sonra çıkarılan 2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası.
Sayı numaralarından da görüleceği gibi, darbe koşullarında oluşturulan Danışma Meclisi, siyasi partileri ve sendikal yaşamı kıskaca alacak yasaları bir bütün olarak, araya başka yasa bile almayarak ardı ardına çıkardı. Çünkü bu yasalar Evren’in kalıcılaştırmak istediği yasaklı, şekli demokrasinin, varlığını sürdürmesi için gereken ve birbirleriyle uyumlu yasalardı.
Devlet tarafından kolayca kontrol edilebilir sendika ve siyasi parti yaratmak bu yasaların ortak paydasını oluşturdu.
Kenan Evren, kurduğu bu yasaklı sistemi “bize özgü demokrasi” olarak adlandırmıştı.
Kenan Evren, siyasi alanda her görüşün partileşmesini, siyasi partilerin oyları oranda Mecliste temsil edilmelerini siyasi istikrarsızlık olarak görüyordu. Siyasette istikrarın büyük siyasi partilerin dışındaki partilerin dışlanacağı bir sistemin kurulmasıyla sağlanacağını buyuruyordu.
İşçilerin ucuz işçiliğe itiraz etmeleri, toplu iş sözleşmeleriyle iş güvenliğini öne çıkarmaları işverenlerin maliyetlerini artırmak olarak görüldü ve bu vesayet altına alınmış, siyasetten bağları kopartılmış sendikal hareketle engellendi. 2821 sayılı Sendikalar ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası, sendikaları güçsüzleştirerek işçilerin yasal haklarının uygulanıp uygulanmamasını işverenin keyfine bıraktı. Her iki yasa da makyaj niteliğinde birkaç değişiklik geçirerek adı ve sayısı değiştirilerek halen sendikal hareketi şekillendirmeye devam ediyor.
Sendikaları iş kolu sendikacılığı üzerinden vesayet altına alan 12 Eylül rejimi, siyaseti Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasaları üzerinden vesayet altına aldı.
Siyasi parti liderini, tek adam olarak güçlendirip, siyasi partileri lider üzerinden kontrol etmek, sendikaları sendika başkanı veya en fazla genel merkez yönetim kurulları üzerinden kontrol etmek olanaklı hale geldi.
Bugün hiç kimse bu ülkede sendika içi demokrasinin olduğundan, işçilerin sendika yöneticilerini özgürce belirleyebilmelerinden söz edemez. Sendika içi demokrasi yoktur. Aynı şekilde hiç kimse bu ülkede siyasi partilerde lider sultasının olmadığını söyleyemez. Dolayısıyla parti içi demokrasi de yoktur.
Yıl 1983, Kenan Evren: Bize özgü demokrasi.
Yıl 2015, Cumhurbaşkanı: Bize özgü başkanlık sistemi.
Kenan Evren, bu sistemde sadece makbul sendikaların olmasını, Meclisin sadece iki siyasi partiden oluşmasını, 5 generalin şekillendirdiği sistemin sınırlarını zorlayan partilerin baraj yoluyla sistemin dışına çıkarılmasını istiyordu. Özal, Evren’in bu isteğini “Mecliste siyasi parti sayısı 2.5 olmalı” diye destekledi: Mecliste 1 iktidar, 1 muhalefet, 1 de anahtar rol oynayacak ama küçük bir parti yeterli diyordu.
Seçim barajları 1990’lı yılların başından itibaren siyasallaşan Kürt hareketini dizginlemenin bir yolu olarak görüldü, Kürt hareketinin siyasallaşması tehlikesiyle meşrulaştırıldı.
Kenan Evren’den sonra iktidara gelen hiçbir parti, onun[RTF bookmark start: _GoBack][RTF bookmark end: _GoBack] çıkardığı, yasaklı düzenin bekçisi bu yasalara dokunmadı. Barajın kaldırılması için göstermelik girişimler dışında sonuç alıcı bir hareketten her zaman uzak durdular. Bugün de dokunulmuyor. Kenan Evren yasaklı sistemine “Bize özgü demokrasi” diyordu. Kenan Evren’in yasalarını savunan bugünkü Cumhurbaşkanı “Bize özgü başkanlık sistemi” istiyor.
İlk kez yasaklı düzenin demir çekirdeğini oluşturan bu yasalar demetinden biri olan Seçim Yasası’ndaki barajın, baraj yoluyla etkisizleştirilmeye çalışılan, barajın kalmasına gerekçe olarak gösterilen bir hareketin temsilcisi olarak HDP tarafından aşılması güçlü bir olasılık haline geliyor.
12 Eylül’ün yarattığı “bize özgü demokrasi” garabetinden sonra ilk kez “bize özgü başkanlık sistemi” istemine karşı çıkmak, her üç yasadan muzdarip olanların bir politik çizgide buluşmasını olanaklı hale getiriyor.
İş kolu barajlarıyla makbul sendikalara mahkum edilen işçi sınıfıyla; lider sultasından bıkmış, her seçimde önüne konulanı onaylamak zorunda kalan demokratların bu seçimde seçim barajı yoluyla siyasetin dışına itilmeye çalışılan Kürt siyasal hareketiyle iş birliği yapması demokratik bir gelecek inşa etmek için zorunlu görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...