'Bulaşıcı' taktik ve 'dezenfekte' komiklik!
Seçim tartışmaları iki eksende yoğunlaşıyor: Tayyip Erdoğan’ın AKP’yi angaje ettiği ‘tek adamlı’ Başkanlık rüyası ve HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı… Önemli ölçüde biribirini koşullayan bu iki eksen, siyasal hesaplara ‘kendiliğinden’ içkin bir nitelik taşıyor. Şimdiden açığa çıkan bu durum, seçime doğru daha da dayatacak kendisini. Toplumsal-siyasal birçok kesimin Tayyiban AKP iktidarından duyduğu korku ve kaygılarla birlikte düşünüldüğünde, HDP ve barajın aşılması, duyarsız kalınamayacak bir ‘siyasal nesnelliğin’ parçası oluyor adeta. Bunları hesaba katmayan pozisyon alışların, istediği kadar gürültü çıkarsın, kendi mecrasında tutunamayacağını, ‘fireler’ vereceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Örnek mi? CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, gazetemize verdiği mülâkatta, “CHP sadece milletle ittifak yapacaktır” diyor. Müthiş taktik doğrusu; kim ilgisiz kalabilir ki böylesi bir kapsayıcılığa?! Yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki Cemaat ve MHP’yle yapılan gizli-açık ittifaklar için de böyle denildiğini hatırlayınca, ‘hangi millet bu, Tayyip Erdoğan’ın ‘tek milleti’ mi?’ vb. soruları tartışmanın bir anlamı kalmıyor. Amacımız da bu değil zaten. Belirttiğimiz gibi; siyasetin, böyle açıklamaların peşinatlı parantezlerine sığdırılamayacak bir nesnelliğinin de olduğunu hatırlatmak istiyoruz sadece.
Birincisi, ‘millet’li hamasetin (hele ulusalcı kanadın düşürüldüğü sıkıntılı pozisyondan sonra), MHP ve AKP dururken CHP’ye pek bir hayır getirmeyeceği açık... İkincisi, AKP’nin durdurulması kaygısından hareketle, bu seçimlerde geleneksel pozisyonlara uymayacak ‘ilginç’ geçişkenliklere tanık olabileceğimizi baştan öngörebiliriz. Açıkça söyleyelim; “CHP ille de HDP’yle ittifak yapmalıdır, isteriz isteriz“ iştahındaki solculardan değiliz. Dediğimiz nesnelliğe işaret etmek üzere, böyle bir ittifak olmasa da CHP’lilerin, demokrasi güçlerinin yüzde 10 barajını geçme mücadelesine büsbütün bi’gâne kal(a)mayacağıdır asıl önemlisi. CHP MYK’sının “HDP, barajı geçebilmek için CHP’nin tabanından oy çalmaya çalışacak. Bu konuda seçim sürecinde önlem alınmalı” uyarısının da bu gelişmenin önüne geçemeyeceğini göreceğiz. Yakın tarihte, özellikle bazı yerellerde “baraj altında kalmasın, kalırsa AKP daha da büyür” kaygısıyla MHP’ye oy veren CHP’lilere bizzat tanık olmuşluğumuzu hatırlatıp geçelim şimdilik.
Yalnız CHP de değil; “seçim değil sokak önemlidir” diyen solcudan laiklik kaygısıyla hep CHP’ye koşmuş Aleviye, AKP’yi durduramayan ulusalcıdan AKP’ce hırpalanmış cemaatçiye, “yeşil sermayenin” yükselişinden kaygılı bazı sermaye çevrelerine kadar… birçoklarının ilgi alanına girecek bir ‘bulaşıcılık’ var ortada. Sadece demokrasi ve özgürlük hedefli kendi ‘organik-doğal’ bileşenlerine değil, AKP düzeninden kaygı duyan herkese sorumluluk ‘bulaştıran’ bir taktiktir, yüzde 10 barajının geçilmesi. Kürt hareketine ya da onun eksenindeki cephelere bugüne kadar çok uzak durmuş olanlar da bu ‘imkan’dan yararlanmak isteyeceklerdir.
Yıllardır Cemaat mevzisinden mesai yapan Nazlı Ilıcak’ın “HDP’ye oy vereceğim” demesi, söyleyenin niteliğinden öte bahsettiğimiz bu ‘bulaşıcılığı’ yansıtması açısından bahse değer bulunmalıdır. “Nazlı Ilıcak’ın oy vermesi bizim oy vermememizin doğruluğunu ispatlar” diyerek solculuk yaptığını zannedenlerin böylesi ‘küçük ayrıntıları’ gözetmemeleri, kendilerinden başka kimseyi güldürmeyecek komikliklerdir sadece. Solculuk adına yapıldığında, bahsettiğimiz bu “bulaşıcılıktan” özellikle korkmak ve daha baştan kendisini korumaya alacak duvarlar örme çabası da öyle… Haziran hareketinin yürütmesindeki Merdan Yanardağ örneğin. Şu kestirmeciliğe bakar mısınız: “BHH ile HDP ittifakı düşünülemez, Türk bayrağına sahip çıkmazsak tükeniriz…”! Allah muhafaza, arkadaş nasıl bir yanar dağmış da kükremiş böyle! Büyük bir hışımla sallarken bayrağı, nasıl komik bir yamukluğun içinde olduğunun farkında mıdır acaba? Bilerek yaptığı kesindir ama. Bayrak sopasıyla güçbirliği tartışmalarına bilerek dalmakta, sopa sallamaktadır.
Ama boşuna, bahsettiğimiz siyasal nesnellik ve barajın aşılması taktiğinin gücü ve bulaşıcılığından kurtulamayacaktır. Ya da şöyle söyleyelim; hararetli çabaları Yanardağ’ın kendisini kurtarabilir, koruyabilir, hatta CHP’de vekillik de kazandırabilir de Haziran hareketinin bütününü kendisi kadar ‘dezenfekte’ tutmaya yetmeyecektir!
Göreceğiz…
Evrensel'i Takip Et