09 Ağustos 2014 00:28

Hukuk da hukukçu da taraftır

Hukuk da hukukçu da taraftır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1 Ağustos Cuma günü Kabataş’ta 2’si ağır 13 kişinin yaralandığı kazaya neden olan İETT otobüsünün sürücüsü Eyüp Er’in kazadan önceki son 72 saatin 60 saatini direksiyon başında geçirmiş olduğu haberleri basında yer aldı.
...
E. şirketinde çalışan N.’ye, Aralık 2012’de 173,5 saat, Ocak 2013’te 122,5 saat, Şubat 2013’te ise 158,5 saat fazla çalışma yaptırıldı. N, bel fıtığı oldu. İşveren bel fıtığı tedavisinin 138 gün sürdüğünü ve işlerin aksadığını ileri sürüp, N.’nin iş sözleşmesini sona erdirdi.
4857 sayılı yasanın 41. maddesindeki “Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda iki yüz yetmiş saatten fazla olamaz” hükmü de, aynı yasanın 63. maddesinde yer alan “Günlük çalışma süresi 11 saati aşamaz” hükmü de İETT sürücüsünü ve N.’yi koruyamadı. N.’nin rahatsızlığının işyerindeki çalışma koşullarından kaynaklandığını ve tedavi olmak için rapor almasının bir hak olduğunu belirtmesi de onu işten atılmaktan kurtaramadı.
Peki işçi, yasalarda var olan bir hakkı bile neden kullanamıyor? Çünkü bireysel iş yasaları, sendika toplu sözleşme ve grev hakkıyla güçlendirilmeden işçiye hiçbir güvence sağlamaz. İşçilerin etkili bir şekilde uygulayacak grev hakları yoksa, yasal hakları da kağıt üzerindedir; fiilen yoktur.
Tam da bugünlerde üç yüksek mahkeme; Anayasa Mahkemesi, Danıştay 10. Dairesi ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, grev hakkına ilişkin birer karar verdiler.
Anayasa Mahkemesi, “Bu sektördeki grevlerin milli ekonomi, şirketler, bankalar ve vatandaşlar üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alındığında, stratejik öneme sahip olan sermaye piyasasında yer alan faaliyetlerin grev yapılamayacak işler kapsamına alınmasında kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır “dedi. (An. Mah. 2013/24 E., 2013/133 K, 14.11.2013 T. Sayılı Kararı)
Anayasa Mahkemesinin çoğunluğu oluşturan değerli üyeleri, farkında olsalar da olmasalar da 72 saatin 60 saatini direksiyon başında geçirmek zorunda kalan İETT sürücüsünün, fazla çalışmadan bel fıtığı olan işçi N.’nin bu “çağdışı çalışma koşullarının sürmesi doğrultusunda taraf” oldular.
Anayasa Mahkemesi üyelerinden azınlıkta kalanlar, karara karşı oy yazdılar ve “Demokratik bir toplumda temel hizmet sayılamayacak bir sektörde, sırf iktisadi kaygılarla anayasanın tanıdığı grev hakkının yok edilmesi kabul edilemez. Üstelik grev hakkı olmadığında toplu sözleşme hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün de bir anlamı kalmamaktadır” dediler.
Anayasa Mahkemesi kararına karşı oy yazan bu üyeler, İETT sürücüsü ve işçi N.’nin “insanca çalışma koşullarına sahip olması doğrultusunda taraf” oldular.
Danıştay 10. Dairesi de Türkiye Şişe ve Cam Fabrikalarına bağlı işyerlerinde, Kristal-İş’in uygulamakta olduğu yasal grevin ertelenme adı altında yasaklanmasının yürütmesinin durdurulmasını reddetti. Ret gerekçesine göre “Grev uygulanan işyerlerinde, ülkemiz cam üretiminin yüzde 90’ının gerçekleştirilmiş olması” grevin erteleme adı altında yasaklanması için yeterliydi. (Danıştay 10. Dairesi 2014/3628 E, 16.07.2014 T. Sayılı Kararı)
Danıştay kararına karşı oy yazan üyeler ise, “Türk hukukunda, grev hakkının kullanılması da dahil, bir çok temel hak ve özgürlüğün kullanımının sınırlanmasına veya yasaklanmasına sebep olarak gösterilen milli güvenlik ve genel sağlık kavramlarına ilişkin bir tanım bulunmamaktadır. Soyut ve belirsiz olan bu kavramların çok geniş bir şekilde yorumlanması,hemen hemen bütün grevlerin sonuçları bakımından ülke sağlığını veya milli güvenliği bozabileceği sonucuna ulaşılmasına ve böylece bütün grevlerin ertelenmesine yol açacaktır...” dediler.
Grev yasaklanmasının durdurulması talebini reddeden Danıştay çoğunluğu, İETT şoförünün, fazla çalışmadan bel fıtığı olan işçi N.’nin bu “çağdışı çalışma koşullarını sürmesi doğrultusunda taraf” olurken, karşı oy yazan üyeler “insanca çalışma koşullarına sahip olması doğrultusunda taraf” oldular.
Oysa Danıştay kararından sadece bir gün önce 15.07.2014’te Yargıtay 22. Hukuk Dairesi yine grevle ilgili bir karar verdi: “...grev hakkı ile toplu pazarlık hakkı ise ayrılmaz bir bütün”dür dedi. Uluslararası hukuka, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına referans vererek “grev hakkı vazgeçilmez ve korunması gereken bir hak olarak karşımıza çıkmakta iken, zorunlu tahkim ise kısıtlı olarak başvurulacak bir yoldur” diyerek grev hakkının geniş kullanımından yana hüküm kurdu. (Yar. 22. HD. 2014/16453 E. 2014/2244 K. 15.07.2014 T. Sayılı Kararı)
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi oybirliğiyle vermiş olduğu bu kararla, İETT sürücüsünün ve işçi N.’nin “insanca çalışma koşullarına sahip olması doğrultusunda taraf” oldu.
Er ya da geç 72 saatin 60 saatini direksiyon başında geçirmek istemeyen işçiler, fazla çalışma nedeniyle bel fıtığı olup üstelik işten de atılan işçiler, grev hakkını kazanacaktır. Elbette hukuk tarihi de yazmış oldukları kararlarla grev hakkını sınırlandıran hukukçularla, karşı oy yazıları veya kararlarıyla grev hakkının özüne uygun olarak kullanılmasını savunan hukukçuları aynı kefeye koymayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...