Herkes saftirik, bi\' siz cinsiniz!
Demirtaş’ın adaylığına ilgi genişleyerek sürüyor. Bunu, “birilerinin siyaset mühendisliğine” bağlayan komplocu fesadı bir kenara bırakalım, konuşmaya değmez. Bekleneni bile aşan bu ilgi, kuşku yok ki ‘ihtiyaca yanıt’ın bir sonucu en başta. Bir de, ‘konjonktür’ nihayet bize de gülmeye başlıyor galiba! İki neo-liberal ve de ‘siyasal İslamcı’ya karşı tek seçenek olmak, değişik kesimlerde oluşmuş yarılmaların sonucundaki arayışlara hitap edebilme şansını güçlendirdi. O söylediklerini hep söylüyordu aslında Demirtaş. Ama toplumsal algının pencereleri yeni açılıyor sanki. Kulaklar yeni duyuyor değil, yeni algılıyor. Bir eşik aşılıyor gibi. ‘Batı’ ile Kürdistan gerçeği arasında az çok demokratik nitelikli bir geçişkenlik ve ortak payda açısından isabetli bir isim olduğu açık Demirtaş’ın. Ama sadece Demirtaş’ın uygunluğu ve inkâr edilmez belagati değil; bir ihtiyacın artık kendisine yanıt üretmeden duramayacak bir ‘kıvama’ gelmişliğidir bu sonucu yaratan. Seçim sonuçlarına da yansırsa, sadece Kürtlerle sınırlı kalmayan, daha geniş bir skalaya sahip bir başka siyasal ağırlığın da toplumsal-siyasal hafızaya çentik attığını görmüş olacağız. Her şeyin bir ilki var; örneğin, yüzde 10 ve üzerinde bir ‘çentik’ yiyecek toplumsal hafıza, bunu eninde sonunda hatırlayacak, tazelenecektir. “Demek ki olabiliyormuş”un sağladığı özgüven kaçınılmaz olarak kendisini yeniden var edecektir. Gerçeklik ve olanaklar denklemi içerisinde önümüze çıkan böylesi bir siyasal mücadele alanına ilgisiz kalınabilir mi? Kalınıyor maalesef! HDK-HDP dışında kalan ‘sol’, bu durumda. Demirtaş’ı desteklememek için keşfettikleri gerekçeler, bu siyasal mücadelenin içinde yer almamanın gerekçeleri oluyor sonuçta. Çünkü, gerçekliğin teorisini yapmıyorlar, kendi gerçekliklerinin teorisine saplanıp, orada idare etmeyi seçiyorlar. Birçok şey söylüyorlar görünüşte ama söylenenlerin örttüğü söylenmeyenlerdir asıl önemli olan. Boykottan sokağa, yapılan tumturaklı vurguların asıl siyasal karşılığı işte o söyleyemediklerinde cisimleşmekte. Bu da, bütün itirazlarına karşın, önemli ölçüde, fiili bir CHP destekçiliği oluyor yine. CHP’nin Ekmeleddin’i aday göstermesiyle hayal kırıklığına uğrayan ve “geri çek” çağrısı yapanlar örneğin, şimdi “adayımız yok ama sokağımız var” gibisinden parlak bir reklam spotuyla hangi siyaseti yapıyorlar dersiniz? Demirtaş kapsayıcı değilmiş! Kapsayıcılık CHP’ye mahsusmuş, bir kez daha anladık ama CHP eliyle içine düşülmüş siyasetsizliği, böyle ‘sokaklar bizim’ ajitasyonuyla ikame etmeye çalışmak da neyin nesi? Demirtaş’ın seçim çalışmalarına bakın, daha fazlasını mı söylüyorsunuz o sokaklarınızda? Sizin geçtiğiniz sokaklarda elli kez geçmiyor mu diğerleri? Ama bir farkla, bu “sokakçıların” sokağı, nedense her seçimde CHP sandığına çıkmakta! Haksızlık değil, “belgeli” konuşuyoruz; yerel seçimlerde Ankara örneği ortada. Gösterdikleri ortak adaya oy vermeyip Mansur Yavaş’ı tercih eden bir ‘kategori’ bu! Aynısı olacak yine. Diller “sokak sokak” diye bağırırken, Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle “tıpış tıpış” Ekmeleddin pusulalarına uzanacak yine eller! Böyle “adayımız yok, kimseye oy vermiyoruz” çağrılarının da, ÖDP’nin ki gibi “kime oy verirseniz verin” mealindeki ‘dernek modu’nda çağrı(sızlık)ların da gerçeği budur, yazık ki.
Gerekçeler bol! Kürtlere güvenmiyorlarmış... İkinci turda Kürtler Tayyip’i destekleyeceklermiş... “Her koşulda HDP’nin oyları eşittir AKP’ye verilecek oylar(mış)”... (Bu sonuncuyu diyen açık sözlüler, en ileri “cephe”den konuşmuş oluyorlar!)
Dedik ya, kendi adaylarını bile desteklemeyenlerin Kürtleri hep böyle güven testinden geçirmeye çalışmaları ilginç oluyor gerçekten de. Bu tutumun “özgülağırlıklık” yoksunluğu, çiğliği bir yana; yine o “koftiden” üsttencilik bangır bangır ‘ben buradayım’ diyor! Evet, kim kime güvenmek durumunda? “İkinci turda kimi destekleyeceksiniz?” diye pres yapanlara sormak lazım: Bırakın ikinci turu, siz ilk turda kimi destekleyeceksiniz? Bu soruya tatmin edici yanıtınız yoksa, güven sınavından baştan çakmışsınız demektir. Kalekollara karşı halk hareketine, Rojava’ya, cihadçı kuşatma ve can pahası direnişe, sınıra yığılan kitlelere, sınırı aşarak silahlı direnişe koşan Kürt gençlerine, seçim çalışmalarına, Demirtaş’ın mesajlarına, ısrarla verilen sözlere,... bu ateş hattındaki pratiğe bakın, bir de “ııh, güvenemiyoruz” diye burun kıvıran elitist dogmatizme... Kim kime güven verecekmiş!
Belki de doğrudur; bütün bu devasa emek, mücadele, direniş pratiği... Hepsi bizim bu solcu arkadaşlarımızı kandırmak içindir, kimbilir? Tayyip’le anlaşmanın kozları hazırlanıyordur ‘derinlerde’! “Sosyalistler kimsenin garnitürü olmaz” değil mi efendim!?
Bilmez miyiz, ne cinsiniz siz! Yalnız arada böyle CHP’nin garnitürü olunabiliyorsa da, biz fani saftrikleriz ya, yutar geçeriz işte!
Yazık, bu kadar yabancılaşma, bu arkadaşlar için bile çok değil mi artık?
Evrensel'i Takip Et