Henüz vakit varken…
Bağırdım kan gibi aktı sesim.
Özdemir Asaf
Gelecek biz nasıl yaparsak öyle olacak.
Andre Malroux
Adlı adınca, iç savaştan bahsetmemin üzerinden bir yıl bile geçmemiş.
Tayyiban rejimi iç savaş istiyor (5 Haziran 2013) başlığını atmış…
Ama hemen ikinci satırda eklemişim:
“Olabilir mi?..
Soru, temkini elden bırakmamak adına…”
‘Gezi’ ile başlayan haziran isyanı günlerinde iktidarın ceberut tutumundaki tehlikeli istikamete…. Polisi ağır silahlarla filan donatma acelesine dikkat çekmiştim…
“Bu TOMA’ kratik harekat nereye?..”sorumu yinelerken bile kesin yargı vermekten imtina ediyordum…
Lakin… Hükümet aynı temkinliliği göstermedi…
Mahcup edeceğine, ‘olabilir mi?’ sorumunu ortadan kaldırdı…
‘İç savaş’ ihtimalini artık TV ekranlarında tartışılacak siyasi ‘şık’ haline getirdi…
Zira alametler arttı…
***
YENİ TAHAKKÜM TERKİBİ
Açacağım… Önce…
Evrensel’in manşeti:
Soma’ya 1125 polis, 405 sağlıkçı (22 Mayıs 2014)
Başlığın sınırlayıcılığı olmasaydı, belki arkadaşlar şu rakamı da eklerdi:
428 imam…
Gazetemizin geçen haftaki manşetini anmamın sebebine gelince…
Sadece Soma’ya değil, Tayyiban rejiminin memlekete yaklaşımını anlatıyor bu rakamlar…
AKP iktidarının ideolojik-politik terkibini ele veriyor…
Hükümetin yönetme tarzını deklere ediyor…
Pekâlâ… Şöyle devam edeyim…
Biliyoruz ki, en kanlı diktatörlükler dahi sittin sene baskı ve şiddetle ayakta kalamaz…
Ya gider… Ya da yaptıklarını meşruiyet zeminine oturtacak toplumsal kabul (rıza) üretir...
Ama öyle ama böyle:
Din, millet, devlet… Hatta (Pol Pot gibi) sınıfsal mazeretler yaratmaya ihtiyaç duyar…
Olmazsa olmaz, bunlar…
Bu, tersi için de geçerli…
En demokratik burjuva rejimlere bakın; bütün o şaşaalı özgürlükçülüğün… Görünürdeki ‘yumuşak’lığının altında çok ‘sert’ bi’doku var: Tam teşekküllü ‘zor’ aygıtı…
Bunu görmek için tarihe müracaat etmeye lüzum yok…
Tahammül sınırlarını zorlayacak toplumsal eylemlere karşı takındığı tutumda, bunun emarelerini görürüz…
Kapitalist devlet gerçek yüzünü, sınıfsal meşrebini, karşıtının tavrına göre ortaya çıkarır…
Zor ve rıza arasındaki öncelik ilişkisi, devletin tahammül kapasitesine, düzen karşıtı güçlerin tavrına filan bağlıdır…
ABDESTLİ ‘ZOR’ TEMELLİ İKTİDAR TARZI
Bunlar malumumuz…
Tıpkı Türkiye’de devlet iktidarının hep ve esas olarak ‘zor’ aygıtına dayandığının aşikarlığı gibi…
Fakat AKP iktidarı içinde filizlenen Tayyiban rejimi ‘yeni’ vaziyetlerle karşı karşıya bıraktı… Sanırım…
O da evrensel’in andığım manşetine, sembolik olarak, ‘428 imam’ girdisini ilave etmemle ortaya çıkan Tayyiban terkibi…
Şunu demek istiyorum:
Gelinen nokta itibariyle AKP egemenliği, ‘zor’un hep önde geldiği geleneksel iktidar biçimini, dinsel temelde yeniden inşa ediyor… İslami referanslar üzerinde yeniden kuruyor… Buna gayret ediyor…
Nilüfer Göle de önceki gün bu yeni hali kendi argümanlarıyla özetledi:
“Sosyal mühendislikle abdestli kapitalizmin birlikteliğinde yeni bir iktidar biçimi doğdu.” (Hürriyet’e verdiği mülakat, 26 Mayıs 2014)
Nilüfer Göle’nin (de) “Yeni bir iktidar biçimi doğduğu” noktasına işaret etmesini mühimsiyorum…
O bunu nereye bağlar bilemem…
REFERANS DEĞİŞTİ: İSLAMCI TÜRKÇÜLÜK
Uzatmadan söylersem… Bana göre, bu ‘Yeni iktidar biçimi’ esas karakterini İslamcı hedef ve referanslardan alıyor…
Giderek şekillenen Tayyiban rejiminin hepimizi pek şaşırtan uzlaşmaz tutumu…
Kutuplaştırma siyasetindeki asap bozucu inatçılığı…
Zart zurt halleri…
Tayyiban, kabaca şu kabullere dayanıyor:
- İktidar olarak kapsayabileceğim en geniş kesimleri içerdim…
- Bunun dışında kalan, kalmaya aday kimlikleri (Hizaya gelmeyecek Kürt ve Alevi kesimleri filan) sınıf katmanları, solcuları artık ikna etmem zor…
- Bu nedenle dayandığım kesimleri tahkim ederken, İslamcı-Türkçü vaatlere dayanarak karşı tarafı baskı altına almak durumundayım… Aksi halde yönetemem…
TAYYİBAN İÇ SAVAŞI GÖZE ALDI
Elbette bunun kolay olmayacağını yeni rejim de biliyor…
Lakin… Bi’nevi İttihatçı Enver Paşa hülyasıyla, bölgesel İslami bi’merkez yaratma peşinde ele geçirdiği iktidarı mutlaka elinde tutması gerektiğini farkında, Tayyiban…
Ki, onu her veçhesiyle tehlikeli kılan da bu…
Zira ‘Tam ele almışken, bırakırsak sadece hayallerimiz, siyasi geleceğimiz değil… Yolsuzluklarımızla, savaş suçu iddialarıyla filan hepimizin hayatı biter’ kuruntusu artık, AKP siyasetine yön veriyor…
Ve Tayyiban bu yolun iç savaşa çıktığına giderek daha fazla inanmaya başladı…
Soruyla bağlayım:
Tayyiban iktidarının, tahakküm yöntemi olarak devreye sokmaktan geri durmayacağı giderek aşikar hale gelen iç savaşı, muhalefet nasıl karşılayacak?
Belki daha öncelikli doğru soru: İç savaş şartlarının hızla bertaraf edilmesi için ne yapmalı?
///////////////////////////////////////////////////////////////////////
Satır altından notlar...
SABAH’TA ‘PUŞTLAR’…
Tayyiban rejiminin ‘havuz’ medyasında mesleki-ahlaki ‘rakım’ düştükçe, dil de tepetaklak gidiyor…
Misal. SABAH.
Ersin Ramoğlu adlı yazar döşemiş… Gazetesi iftiharla sunmuş:
Puştlar eli boş döndü (26 Mayıs 2014)
Mevzu Başbakanın Köln gezisi ve protestocular olunca… Ve…
Yazının başlığına bu sıfat layık görülünce...
Gerisini tahmin etmek zor değil…
Ayıklayabildiğim ifadelerden:
RTE protestocularına: Hainler (de bir başka sokakta pusuya yatmıştı)…
Puştların umduğu olmadı…
Nezaketi ‘popo’da: Popo korkuları (olmasa…)
Zekâ:AMK’nın Sözcü’sü(nde…)
“Eleştiri” yönelttiği gazeteciye:Karanlık adam, Eski kaşar, Fitneci başı… Ulan angut… Düşman… Hain… Hastirin oradan…
Gurur ve güvence: (Bu sessiz çoğunluk sen ve senin gibileri) tükürükle boğar…
Son söz:Sıra içerideki puştlara geldi.
Adaletli: Zorla değil tabii..
… ve demokrat: Yine oyla canım…
Siz “Ağzı bozuk ama… Her şeye rağmen milli iradeye saygılı canııım” çekerken…
Meraka gark oldum: Engin Ardıç, ardılları ile övünüyor olabilir mi?
Yoksa: ‘Bu keratalar benim bilem pabucumu dama atacak!..’ hasetiyle panikliyor mudur?
Zira ‘puşt’ nevi sıfatları kullanmayı severek teşvik ve tahrik eden bu muhterem…
Bi’ bakıma “Puştlar”ın babası olarak…Yerinmek de… Övünmek de (eserleriyle) hakkıdır…
TGRT HABER YALAR: EYLEMCİ EYLEMCİYİ VURDU
22 Mayıs 2014… İstanbul Okmeydanı…
Gösteriye müdahale eden polis, cemevinin bahçesinde başsağlığı dileyen Uğur’u başından vurarak öldürür…
Vali Mutlu gibi biri bile, “Olay araştırılıyor…” derken…
TGRT Haber’in web sitesi, Okmeydanı’nda terör! Eylemci eylemciyi vurdu başlıklı haberle çıkar (evrensel.net)
Sonradan kıvırtıp, değiştirmesi kaç yazar!..
Arsızlığıma verin… AKP medyasının her türlü ucuz numaralarına rağmen şaşırarak soruyorum:
Bu nasıl bi’reflekstir ki, olayı duyar duymaz, kafadan “Eylemci eylemciyi vurdu’ başlığı atabiliyorsun…
Bunu sadece izansızlık ve yalakalıkta doz aşımı ile izah etmek mümkün mü?
Havuz medyasının diğer elemanları mı?.. Beter hallerine göz atın: http://www.evrensel.net/haber/84795/tgrt-haberden-u-donusu.html#.U4O2eWxZo5s
ORHAN PAMUK BİLE AKP’YE ÇAKIYORSA…
Orhan Pamuk, France İnter Radyosu’na mülakat vermiş:
“Dürüst biri olup bu hükümeti eleştirmemek olanaksız.”(22 Mayıs 2014)
Âlâ… da… Ne yalan söyleyim, okurken, Pamuk’un Nobel kazanmasını ‘edebiyat mühendisliği’ başarısına bağlayanları hatırladım…
Şimdi de ‘dürüst’lüğü ve ‘hükümet eleştirisini’ gündemine alınca…
Acaba, dedim… AKP sahiden gidici mi?
Orhan Pamuk bile Hükümeti suçluyorsa, var bu işte bi’iş hissine kapıldım…
Lakin şunun cevabını veremedim:
Orhan Pamuk siyasi mühendislik marifetiyle havayı koklayıp, ‘Bunlar gidici… Şimdi dürüstlük vakti’ geldiğine mi inandı… da…
AKP’ye çakmaya başladı…
Yoksa… Evet evet galiba… Leb demeden leblebiyi anlayacak zekaya sahip yazarımız muhalifliğe soyunur ve…
BİTKİSEL BİBER GAZINDA EŞİTLİK HAREKETİ
Sağlık Bakanı, “Biber gazı tamamen bitkisel bir ürün” demiş (25 Mayıs 2014)
Madem öyle bu nimetten herkes yararlanmalı…
İktidar yandaşları da desteklerinin semeresini görmeli… Diyen…
Adalet duygusu gelişmiş bi’yurttaş, AKP mitingine gül suyu niyetine iki tane ‘bitkisel’ sallasa…
Yazık, onlar da mahrum kalmasın hesabıyla bi’tane de AKP Meclis Grubuna yollasa… Ortalık burcu burcu bitkisel gaz koksa…
Ne olur?
Bakan Bey meftun olup, “Hadi… Biraz daha” deyu inler mi ki?!
Evrensel'i Takip Et