16 Şubat 2014 00:05

Kürt ‘yasallık’, AKP ‘illegalite’ peşinde!

Kürt ‘yasallık’, AKP ‘illegalite’ peşinde!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rüşvet ve yolsuzluk girdabında çırpınan AKP iktidarı için Kürt cephesinin en azından ‘hareketsiz’ kalması çok önemli. MHP-CHP muhalefetini gösterip, “bakın, beterin beteri var”  mesajına abanıyor ve Kürtlere “17 Aralık, çözüm sürecine karşı yapıldı” diyor. Sessizlik istiyor! Oradan gelen bazı sesleri de içeriğinden soyutlayarak algıla(t)maya kalkıyor. Çözüm sürecine dair, arada benzer sözler edilse dahi, Kürt hareketinin AKP’yle aynı hizada olması mümkün mü? Keşke AKP bu ‘hizaya’ gelseydi! Ama nerde; “çözüm süreci” onun için bir ‘rehine’ adeta! “Ben gidersem süreç kalmaz”, tam da bu ‘rehin alma’ yaklaşımının dili oluyor. Bu dilin Kürtleri “ikna” edeceğine, onları rehin alabileceğine inanıyor.
Öyle mi oluyor peki? Kürde hep kuşkuyla bakan, arasına koyduğu sonsuz mesafeyi ve ona dair kronik antipatisini unutarak, her daim “Kürtler AKP’nin müttefiki” diyerek aklınca rüşt eksperliği yapan taşkafalılar için, öyle tabii ki. Kürtlere tek santim bile yaklaşmayacaklar, ‘çözüm’ denince şeytan görmüş gibi ürkecekler, JİTEM yadigârı kasetler yayarak Kürtleri AKP’ye doğru itme taktikleri yapacaklar… sonra da “bu Kürtler de neyi  konuşuyorlar AKP’yle, neyi bekliyorlar?” diye hesap soracaklar!
Bu ucuz işportacıları geçelim… Gerçek politik fotoğrafa bakalım; AKP krizde diye Kürtlerin çözüm ısrarından imtina edeceği beklentisinin de, AKP’nin Kürtlerden aradığı sessizliğin de karşılığı olmaz! Olmuyor zaten.  
BDP’nin açıkladığı “Toplumsal Barış ve Müzakere Kanunu Teklifi” boşuna değil. Kapsamlı bir barış çerçevesiyle ve Hükümetin ölesiye kaçtığı ‘sürecin yasal güvenceye alınması’ tarif ediliyor.
‘Barış Yasası’ teklifini Hükümet dikkate alacak mı peki? Çocuktan al haberi derler ya, AKP’nin çocuğu ‘yandaş medyada’ haberi bile yapılmadı. “Alo Fatih” hatlarından vize çıkmayanın, Hükümet nezdinde ne ölçüde yanıt bulacağı tahmin edilebilir artık. ‘Süreç’ mi? Başbakanın iki dudağı arasındaki BDP-İmralı ziyaretleri yeterlidir. Seçim anketlerini etkilemeyecekse, Başbakan’ın ‘münasip’ gördüğü, en ‘soldaki’ sınırı Oral Çalışlar olmak üzere(!) “bir kısım” gazeteci ve “akil”den müteşekkil bir iki heyetin ziyareti de kotarılırsa, “şekil” tamamdır! Kürtler şimdilik bu “ziyaretler”le  idare edip beklesinler bakalım. Neyi? Seçim sonucunu elbette. Hünkârımızın selameti, ‘çözüm süreci’nin selameti demek ne de olsa!
“Erdoğan’ın gücünün test edilmesi, sürecin gücünün test edilmesi anlamına geliyor.”  diyor mesela, Yeni Şafak’tan Hilal Kaplan. Sağolsun, dış kapının ‘Kürt niyetine’ konuşlandırılmış mandallarından Miroğlu da ha bire “Başbakan düşerse felaket olur” çığlıkları atıp vatandaşı boşuna uyarmıyor! Hem AKP’ci bu iki numuneye inanmayıp da başka veriler mi arayalım? “Uludere’yi görmedik, Başbakan’ın gözüne girdik” diye övünen “Fatih”e bakıp da Başbakan hakkında kötü mü düşünelim mesela? Ya da malûm akçeli işlerde tıka basa zıkkımlanan ama kendi aralarındaki “Havuz”lu muhabbetlerde Kürtlere ağza alınmayacak küfürler etmeyi ihmal etmeyen alçak müteahhitlere kızıp, onların kankası Başbakan’ın Kürtlere dair “halisane” niyetinden mi şüphelenelim!? Hayır, böyle kötü niyetli olmayalım ve inanalım gitsin: “Süreç” için, hep olduğu üzere, AKP’nin seçimlerden güçlü çıkması gerekiyor! Kürt meselesi, iki seçim arasında çözülmeyerek bir diğerinin sonuna ötelenen bir mesele değil midir zaten?! Ama bu ‘ertelemecilik’ her zamankinden daha boş şimdi. İnsana sormazlar mı; yüzde 50’lik iktidarla yapamadığını, bundan daha güçsüz çıkacağın şimdiden belli iktidarında nasıl yapacaksın?!
Mesele güç sorunu değil oysa. AKP, ‘yasal’ bir ‘çözüm süreci’nden özellikle kaçıyor. Öncelikle, sorunu ‘rehin’ almanın bir yöntemidir bu. Yasal çerçeve devleti bağlar ve hükümet değişikliklerinden etkilenmez çünkü. AKP için ise sorunu kendi ipoteği altında sündürmek önemli; “ben gidersem süreç biter” demek için ‘yasallıktan’ uzak tutmak lazım!
Yasallıktan uzak, ‘İstihbarat’a emanet bir ‘süreç’ ise bağlayıcı bir yükümlülük doğurmuyor. Belgeleri ortalıkta işte; “süreci” yürüten MİT’in, en son Alman istihbaratının da işaret ettiği üzere, Paris suikastindeki rolü bu ‘illegalite’ dışında nasıl açıklanabilir ki?...
17 Aralık’tan bu yana Hükümetin ‘hukuk’ veya ‘yasallıkla’ ilişkisi, tam bir zücaciye dükkanına giren fil gibi. Cunta dönemlerine özgü bir keyfilik ve gözü karalıkla, Başbakana bağlı bir kişisel ‘hukuk’ düzeni arayışı bu. Kürtlerin ‘çözüm sürecini’ bu “Tayyip hukuku” parantezine ‘rehin’ bırakacaklarını düşünmek ise, ateşle, ölümle imtihan olmuş 30 yıllık bir halk hareketinin birikimini hesaba katmamaktır.
Abesle iştigaldir ve irili ufaklı AKP fedaisine ve JİTEM çocuğu sosyal faşistlere yakışır ancak!...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...