13 Ocak 2014 00:17

O parayı onlara borçlusunuz!

O parayı onlara borçlusunuz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kötü bir filmde, en doğru cümleyi filmin ‘kötü adam’ı kuruyorsa, oturup düşünmek lazım.
Açayım.
Bir kere film alt metinlerle, ters köşelerle, felsefi mesajlarla uğraşamayacak kadar kötü.
‘Kötü adam’ hiçbir karizmaya sahip değil, aşağılığın önde gideni. ‘Kötüce’ de olsa izleyiciyi etkileyecek parlaklıkta bir cümle kurması için şartlar alabildiğine olumsuz anlayacağınız.
Ve tüm bunlara rağmen, en doğru cümleyi o kuruyor...
Bu denklemde elimizde kalan, filmin dert edindiği mevzu... Sorun orada, kötü adamın ‘kötü’lüğünde değil.
Bahsettiğim film, 1994 yapımı basketbol filmi ‘Blue Chips’. Nick Nolte, Bill Simmons’ın tanımıyla Bobby Knight çakması bir NCAA koçunu oynuyor. Shaquille O’Neal ve Penny Hardaway onun kötüye giden kariyerini kurtarabileceği genç yıldız adayları. Bu iki ismin dışında da Larry Bird’ünden Bob Cousy’sine birçok basketbol efsanesi filmde boy gösteriyor.
Film, 1995-1996 civarı ülkemizde de gösterilmişti. O dönem epey beğendiğimi hatırlıyorum(Büyümüşüz demek). Bi’ ‘White men can’t jump’ doğallığında olmasa da(Her iki filmin senaristi de Ron Shelton) basketbol sahneleri hakikaten iyidir. O dönem Shaq ve Penny’i bu kadar fazla izleme fırsatı bulmak kolay değildi tabii.
Her neyse...
Yıllar sonra yeniden izlediğim filmde Western Üniversitesi koçu Pete Bell(Nick Nolte) ilk ‘losing season’ının(mağlubiyetlerin galibiyetlerden fazla olduğu sezonun Amerikancası) ardından, üniversitenin futbol takımını “pis işlerine alet eden” cebi şişkin ‘kötü adam’ Happy’nin (J.T. Walsh) ocağına düşer.
Malum, Amerikan Kolej Basketbol Ligi’nde (NCAA) oyuncularla herhangi bir profesyonel ilişki kurmak yasak. Yani oyunculara para ödenemez. Oyuncuların cebine bakarsanız her şey tamamen “amatör”. Buna karşılık herkes gelecek vaat eden oyuncuların kolej tercihini yaparken birtakım mali ilişkilerin devreye girdiğini bilir. Bunların çok azı açığa çıkarılır ve açığa çıkanlar da ağır cezalarla karşı karşıya kalır. Çok ayıptır yani. Büyük ahlaksızlıktır.
Bu ‘ahlaksızlığı’ işleme noktasında devreye kolejlerin spor programlarının “dostları” girer. Happy gibi “dostlar” üniversite mezunu zenginlerden müteşekkildir.
ABD’de kolej basketbolu bir hayli popülerdir. Taraftarlar, NBA takipçilerinden çok daha ateşlidir ve NCAA endüstrisi de bu tip kalantor “dostlar”ın gerekirse kanunları çiğneme pahasına devreye girmesi açısından son derece caziptir.
Filmde Happy, takımın yeniden eski günlerine dönmesi için Bell’i yetenekli oyunculara açıktan para ödenmesi konusunda ikna etmeye çalışmaktadır. Bu ikna süreci sırasında Bell’in “Ben asla hile yapmam, ahlaksızlık yapmam” salvolarına karşı da “Onlara bu parayı borçluyuz” der ve sonrasında da 6 haneli kontratını nasıl kazandığı sorusuyla öldürücü darbeyi vurur. İşte filmin en doğru cümlesi!
ABD’de kolej sporları yukarıda vurguladığımız gibi devasa bir endüstridir. On milyonlarca fanatik takipçisi vardır, endüstride milyar dolarlar döner. Ve bunların hepsi spor bursu dışında sıfır maliyetli atletlerin emeği üzerinde yükselir.
Sözde amatör olan ama her akşam müthiş bir rekabetin, medya ve taraftar baskısının altında kendini bulan oyuncuların büyük yetenekleriyle yoksul ailelerine bir ev dahi alamadan sakatlıkla kariyerlerini noktalama riski hiç de az değildir. Örnekleri de çoktur zaten.
Ama yok! ‘Kötü adam’ Milyoner Happy ve ‘Ahlaklı Spor adamı’ Milyoner Bell gibiler amatörizmin namusuna halel gelmesine göz yumamazlar. Bu böylece sürüp gider.
40 yılda bir Ed O’Bannon gibi cesur atletler, NCAA’in kendi isim haklarını izinsiz olarak kullanmasıyla piyasaya sürülen bilgisayar oyunlarına dava açarsa da yine köşebaşını tutmuş bu amatörizm sevdalılarını ve onların demagojisini bulurlar karşılarında.
Bahar yaklaştıkça NCAA ikiyüzlülüğüne ve amatörizm aldatmacasına daha çok değineceğiz şimdilik ana temamızı vurgulamakla yetinelim: “O parayı onlara borçlusunuz.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...