01 Aralık 2013 07:54

Hayal ve hayat!

Hayal ve hayat!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’ın, Barzani’li-Şıvan’lı Diyarbakır buluşmasının “çözüm sürecine katkı” için yapıldığına inanan var mıdır daha? En kurgusal, en ‘hayali’ yaklaşım buydu çünkü. Başbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın yazılarına şöyle bir bakmak bile yeter, ‘çözüm süreci’yle ilgisinin olmadığına. “Algı kırılması”ndan bahsediyor mesela; “Kürtler üzerinde tekel oluşturmaya çalışan bir hareketle karşı karşıyayız” diyor ve AKP’nin “KDP’yi zemine çekerek (…)Kürt siyaseti üzerinde oluşturulmaya çalışılan mecburiyet ve mahkumiyet algısı(nı)” sarstığını ekliyor. Çözüm kaygısı, bu sözlerle ifade edilen amacın neresinde? Diyarbakır buluşmasının akabinde dillendirilen Kuzey KDP’sinin kurulmasının da, sözü edilen ‘tekel’in kırılmasına dönük bir hamle olduğu o kadar açık ki. Başbakan, yanında Barzani varken hem de, boşuna “burada tek parti yönetimine izin vermeyeceğiz” dememişti. Kürt hareketinin karşısında, ondan bir şeyler de koparabilecek, bunun için de ‘ortak paydaları da olabilecek’  bir başka Kürdi ağırlık çıkarma ihtiyacı vardı. Barzani’li-Şıvan’lı bir gösteriyle, bu ihtiyaca yanıt oluşturmanın psikolojik zeminine katkı sunuluyordu.
Buradaki sorun, yeni bir Kürt partisinin kurulması değil; elbette herkesin parti kurma hakkı vardır, kurabilir. Hangi bağlama oturduğudur mesele. KDP’yi kuracaklar elbette “ulusal özgürlük” diyorlardır. Her biri “Kürt davası” ile soluk alıp vermişlerdir hayatları boyunca. Sözümüz yok. Ama kuşku götürmez ulusalcılıklarının da, dava adamlıklarının da devlet ve AKP iktidarı nezrinde neden daha “makul” ve “makbul” göründüğünü açıklamak durumundadırlar. Evet, PKK’yi, BDP’yi yeterince ‘Kürt’ olmamakla, yeri geldiğinde ‘Kemalist’ olmakla eleştirenler, ironi bu ya, devletin PKK karşısında kendilerine olan ilgisini yine PKK’ye borçlu olduklarının farkındadırlar herhalde. O halde, kuracakları partinin de Başbakanın Şıvan-İbo düetinden murad ettiğine paralel bir ‘kullanım değeriyle’ iç içe yaşayabileceğini de seziyorlardır. Neylersiniz, alma verme dünyası işte?!  
Belki de bizim fesatlığımızdandır, böyle değildir ve karşımızda Kürdistan’ı “demokratikleştirmeye” kararlı bir Başbakan vardır sadece! Batı’da kanırta kanırta tek partiye oynadığı halde, Kürdistan’da “tek parti olmaz, ille de çoğulculuk isterim” diyor!    Ne mutlu Kürtlere mi diyelim, şu Türkler de şanssızlıklarına yansınlar mı diyelim!
Yanıtını Leyla Zana’dan istesek mesela, ne dersiniz? Malûm, Diyarbakır buluşmasından en çok heyecanlananlardan biriydi ve iddialara göre şimdi de “çözüm sürecinin selameti” ve Rojava için arabuluculuk yapıyormuş, Barzani’yle. Kim “arabuluculuk” önermiş kendisine bilemeyiz ama Barzani’yle AKP Hükümeti’nin Rojava konusunda arabuluculuğa bile gerek duymayan bir uzlaşma içinde olduklarını biliyoruz. Barzani’nin “Rojava devrimi diye bir şey yoktur” sözleri de, Başbakanın “Irak Kürdistan Başkanı Barzani, Rojava Kürtlerinin de facto yönetimine izin vermeyecek”  açıklaması da bir kenarda yazılı duruyor çünkü. Yine, danışman Yalçın Akdoğan, Diyarbakır buluşması için boşuna “algı kırmaktan” bahsetmiyor: “Rojava devrimi diye yutturulan hadiseyi sadece Türkiye’nin eleştirmediği Irak ve Barzani’nin de eleştirdiği görülmüştür.”!..
Hesaplar, angajmanlar bu kadar açık ortaya konulmuşken, hayalci olmaya gerek var mı?
Başbakan, “cezaevleri boşalacak” deyince ve Barzani de “evet, genel af gelebilir” diye destek atınca, “Diyarbakır’da çözüm pekiştirildi” diye AKP’ye ve Barzani’ye prim toplamaya çalışanların tutarlılıklarını bizzat Başbakan “teyit” etmişti oysa: “Ne genel affı? Ben hayalimden bahsetmiştim sadece…” !
Evet, hayal ile hayat iç içedir. Hayal kurulabilir, sakıncası yoktur. Ama Başbakan’ın hayalleri üzerinden hayal üretmenin, iflah olmaz bir ‘yandaşlık hukukunun’ ötesinde, hayatı hiç anlamamakla ilişkisi olsa gerektir. Dolayısıyla, O’nu az çok bilen biri asla hayal kırıklığına uğramaz. Bakın, “yetmez ama evetçiler” bile bunu becerebiliyorlar artık! Çünkü, bu hükümet üzerinden hayal kurmak için hiçbir dayanak ve veri kalmadı. Hayat, böyle bir lüksü sunmuyor kimseye.
Sadece Başbakan’a endeksli hayalperestler değil hayatı okuyamayanlar. Bugün gelinen aşamada, Barzani ile PKK eksenli hareket arasında giderek açılan mesafeye bakıp, “Kürtler arasındaki sorunlar abartılacak, Kürtlerin birliğini bozacak sorunlar değildir” mealinde iyimser dualarla yetinenler de öyle. “Hadi ya, n’olur uzlaşın” önerileriyle bir şey dediğini zannetmek, hayatın sert gerçeklerinin farkında olmamaktır. Bir ulusal kimlik mücadelesi sürecinde bile kendisini dayatan sosyal-sınıfsal aidiyetler görmezden gelinerek, “birlik” kelamları ile hayat arasında, hayalkırıklığından azade, nasıl bir senkron sağlanabilir ki?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...