Cumhuriyetçilerin cihadı ve 'memurlaşma'
ABD’li Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in Suriye ziyareti aslında Türkiye’nin Suriye politikalarını da daha görünür kıldı. Türkiye, geçtiğimiz günlerde hem ABD yönetimi hem AB ülkelerini Suriye’de daha aktif silahlı destekçi kılmak için yoğun çaba sarf etti. Suriye’de ÖSO mensuplarının, ABD’li ziyaretçilerinden hava saldırısı talebi, Irak’ta yaşanan senaryoya çok benziyor. Uçuşa yasak bölge ilanı için alt yapı oluşturuluyor.
Yazının konusu ABD politikaları olmadığı için işin bu boyutunu daha fazla uzatmayalım. Bence daha dikkate değer olan, Türkiye ve Suriye’de desteklediği güçlerin ABD içinde cumhuriyetçilerle daha yakın oluşudur.
Cumhuriyetçilerin Ortadoğu politikalarının, Demokratlardan hangi noktalarda ayrıldığını biraz açtığınızda, Türkiye’nin düştüğü pozisyon da daha net ortaya çıkıyor.
Osmanlı’nın son yıllarında Alman askerlerinin cihada olan ilgisini hatırlatan bir tablo ile karşı karşıyayız.
Türkiye siyaset tarihini doğru okumak, hem iç hem dış politikada olan biteni sağlıklı analiz etmeyi sağlamakla birlikte, doğru yerden itiraz etmeyi de mümkün kılar. İktidarı, değişimin niteliğini, iktidar içi gerilimleri dikkate alan bir siyasal tutum, tutarlı ve anlamlı bir tarih hafızasını gerektirir.
Orhan Gazi Ertekin ve Faruk Özsu’nun hazırladığı Nika Yayınevi tarafından basılan “Türkleşmek, İslamlaşmak, Memurlaşmak” isimli çalışma, Ak Parti, Cemaat ve yargının hikayesini ele alıyor.
Hakikati söyleme sorumluluğunu aydın olmanın gereği olarak kabul edenler için, net bir bakış ve açık bir dil son derece önemlidir. Kendi kafa karışıklığını aşamayanların topluma yol göstermesi beklenemeyeceği gibi, sözlerinin kamuoyunda karşılık bulması da söz konusu olamaz.
Demokratikleşme barış ilişkisinin yoğun biçimde tartışılacağı bir dönemde, hem gündem karşısında doğru yerde konumlanmak, hem kendi gündemini toplumsallaştırmak, dikkatli olmayı gerektiriyor.
Toplumsal muhalefeti Taksim Gezi Parkı’na toplayıp, zararlı haşarat ile mücadele etme alışkanlığına dönen gazla müdahale yöntemi elbette utanç verici ve insanlık dışı bir uygulama. Ancak Suriye sorununda karşı karşıya geldiğimiz tablo ile kıyaslandığında sadece gündem değiştirme işlevi bile üstlenebilir.
Üçüncü köprüye verilen ismin, çok düşünüldükten sonra üzerinde ortaklaşılarak ‘Yavuz Sultan Selim’ olarak seçilmesi, aslında kamplaştırma siyasetinde ısrar edilmeye devam edileceğini göstermeye yetiyor.
Sadece bu iki örnek bile Türkiye iktidarının tavrını ve bunun karşısında muhalefetin sergilemesi gereken performansı göstermeye yeter sanıyorum.
Evrensel'i Takip Et