YaSaK sökmedi, AKP gelsin!
Fotoğraf: Envato
Malum YSK vetosundan sonra yaşananlardan bahsedilecekse, ilk söz şu olmalıdır:
Müthiş bir demokratik direniş örneği sergilenmiştir!
Ve kazanılmıştır!
Bismil’li Kürt genci Halil İbrahim Oruç katledilmiştir…
Büyük kayıptır…
Yönetenlerin utancı ve gerçeğidir bu pek ‘ileri demokratik’ sistemin:
Seçme ve seçilme hakkını kullanmak için bile ölümle imtihan edilmektedir Kürtler!
Yüzde 10’luk baraj bir de böyle vetolar ve o dizginsiz polis zulmüyle tahkim edilmiş; Halil İbrahim’in bağrına saplanan kurşunlar, ‘demokratik seçme seçilme hakkı’nın en güncel, en ‘yaratıcı şifreleri’ olmuştur…
Bu kurşunlardan daha açık kanıt mı olurdu, cici demokrasilerinin eşitlik, adalet, özgürlük geçirmezliğe ayarlanmış o faşist akıl süzgecine?
Yakışmıştır doğrusu!
Bundan ötesi ise bize yakışandır…
Başta, kaç zamandır doğru dürüst yastık yüzü görmeden gecesini gündüzünü sokaklarda gaz yiyerek, coplanarak, kurşunlanarak geçiren, Bölge’yi baştan başa bir siyaset ve eylem alanına çeviren Kürt halkı olmak üzere, bu ülkenin aydınlık geleceğine dair sözü olan herkese yakışan bir direniştir, tarihe geçen…
Demokrasi mücadelesi böyle verilmektedir işte!
Örgütlü halk müdahil olmuşsa bir davaya, kaybetmek ne mümkün!
Şimdi, hükümetçi yarasalar zıkkımlandıkları karanlıklarından ötmeye başladılar hemen:
“Demokratik kanallar açıkken, demokratik tepki sınırlarında kalmak varken”, halkın sokağa çıkarılmasına ne gerek varmış!
Kürtler, sokağa çıkarak çözümü sabote etme alışkanlığından vazgeçmeliymiş! vs..vs..
Utanmazlık şıpır şıpır akarken yüzlerinden, asıl karın ağrılarını, asıl dertlerini de itiraf ediyorlar aslında.
Evet, halkın müdahil olması, sokaklara inmesi, “vetonuzu başınıza çalarız, bundan sonrasını iyi düşünün” diye hesap sormasıdır bunları asıl yaralayan!
Veto oyununu bozan da budur zaten.
Yüzbinlerce Halil İbrahim’in teslim alınmaz direnişi olmasaydı, vetoların kırtasiye işlemlerinden sonra zaten kaldırılacağı masalına inanacak kaç saftirik kaldı bu memlekette?
Kürtler demokratik tepkiyi öğrenmeliymiş!
Yüzde 10’cu hırsızların söylediklerine bakar mısınız…
Örgütlü halkın tepkisinden daha demokratik bir tepki olabilir mi sayın pek demokrat hırsız baylar!
Hırsızlığın, despotluğun turnusolü halkın tepkisidir; halk müdahil olunca adaletsizliğe, hukuksuzluğa, hırsızlıktan ve despotluktan geçinenleri bir sıkıntı basar ve de “cıscıbıldak” açığa çıkarlar böyle.
Bir de YSK vetosunu sadece YSK’yla sınırlı bir “yargı tasarrufu” olarak belletme çabaları…
Bütün bağlamlarından koparılmış, lokal, öncesiz ve sonrasız bir kararmış gibi!
9 yıllık Hükümet’in siyasi sorumluluğunu es geçme gayreti…
Başka şeyler bir yana, en görünür durumdaki yüzde 10 hırsızlığını sürdüren bir hükümetin, YSK vetosunun öncesiyle olan bağını nasıl görmekten gelebiliriz ki?
Peki, seçme seçilme hakkının gaspına tepki gösteren halka yönelik o polis terörünü gözünü kırpmadan uygulatan hükümet iradesinin, YSK vetosunun sonrasıyla ilişkisini kuramayacak mıyız yani?
Evet, kim yaptı, kim etti üzerine fal tutmaya gerek yok.
Yüzde 10 barajından YSK vetosuna, ordan da Bismil’li İbrahim’in katline uzanan bir hat çizin, bu hat üzerinde sorumluluğu, dahli olanların hepsi (başta işbaşındaki hükümet olmak üzere), faildir.
Kim ya da kimlerin yaptığı ortadadır ama kime yapıldığı da daha önemsiz değildir elbette.
Asıl önemlisi de budur belki de.
Özgürlük mücadelesinin siyasi boyutlarının daha da güçleneceği öngörüsünden hareketle başta Kürtlere ve emek, demokrasi ve özgürlük adına girişilmiş ortak yürüyüşe karşı yapılmış bir sabotajdı, YSK vetosu.
Vetoların kaldırılması ise bir “düzeltme” değildir aslında, bir yenilgidir.
Süreç, başlandığı noktaya dönmemiştir, önceki noktada değiliz artık.
Saldırı püskürtülmüş, ‘Emek ve Özgürlük’ yürüyüşü seçim muharebesinde şimdiden bir zafer kazanmıştır…
Evet, yanlış hesap halktan dönmüştür ama sadece bu değil.
Üzerine yanlış hesabın yapıldığı gerçekliğin ve de o gerçeklikten hareketle başlanmış ortak yürüyüşün de en doğru, en reel, günün verili koşullarında en devrimci yol haritasına işaret ettiğidir.
Yol haritamızın ‘sağlaması’ yapılmıştır bir anlamda.
Siyasi, vicdani, ahlaki, her he türden olursa olsun, vetolara yönelik ortaya çıkan toplumsal ölçekli tepki, ‘Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloğu’nun seçimlerdeki başlıca demokratik kazanım seçeneği olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Ve şimdi artık, “acaba?”larla kurulacak bütün kuşkulu, tereddütlü cümleleri lügatimizden silerek, bu yol haritamızın hakkını verme zamanıdır!
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16
- Yarattığı enkazın altında kalan Akşener’in tarih bile olamama hali! 05 Mart 2023 04:53
- Ferit Demir’e sallanan çekiç ve çekiçci! 26 Şubat 2023 04:40