25 Ocak 2013

Başbakan Nobel için daha ne yapsın?

Kürt sorununun bu sefer diyalog yolu ile çözüleceği umudu hiçbir somut gerekçeye dayanmadığı halde yayılıyor. Tarihteki isyanların bitiriliş yöntemlerine baktığınızda bu umudun son derece işlevsel olduğunu görürsünüz. Muhatabı masaya oturmaya mecbur etmenin bir yolu zor kullanmak ise diğer yolu beklenti oluşturmaktır.
ABD’nin yeni sürece kol kanat gererken, Öcalan’ı devre dışı bırakma arzusu gittikçe kendini hissettirmeye başladı. Bu süreçten rahatsız olan ülkeler kategorisinde özellikle İran, Suriye ve İsrail’i saymayı tercih edenler, bir süre sonra içine çekildiğimiz zeminin bir tarafı diyalog ise diğer tarafının suikastlar olduğunu görecekler.
Kürt sorununun varlığını bile kabul etmeyip, bir de üstüne üstlük İmralı Adası’na giden milletvekillerini kendisinin gönderdiğini ifade edecek kadar ileri giden bir Başbakan, sizce sürecin nasıl seyredeceğini ilan etmek için daha ne demeli, Nobel ödülünü almak için  ne yapmalı?
Orta ve uzun vadede Kürtlerin bütün parçalarda daha ileri bir konum elde etme imkanının yükseldiği bir dönemin başındayız. Kürt sorununun çözümünde geciken ve hâlâ ayak diremeyi deneyen Türkiye’nin bu süreci erken doğuma zorlama niyeti gayet net biçimde görülmektedir. İlerde İran ile köprülerin tümüyle atılması durumunda, Körfez sermayesinin Türkiye ekonomisine katkısına denk bir katkı unsuru olarak Kürt petrolleri gözükmektedir.
Bu katkıdan mahrum kalmamak için Kürt sorununun çözümü yolunda adımlar atılması zorunludur. Bu adımları daha akılcı ve vicdani yöntemlerle atmadan önce “tasfiye ve terörün kökünü kazıma” yöntemlerinin bir kez daha deneneceği kesindir.
ABD’nin kısa bir süre sonra ağırlık merkezini Ortadoğu’dan Orta Asya’ya taşıma hesabı, içinde bulunduğumuz bölgede yeni bir statünün gecikmeden kalıcılaştırılmasını gerektirmektedir. Bu hesabın Türkiye için büyük bir fırsat oluşturacağını, sadece Filistin sorununda değil Kürt sorununda da ABD’nin aktif sorumluluk üstleneceği beklentisi içine girilmiştir.
Böyle bir projenin hayata geçirilebilmesinin önünde kim engel teşkil ediyorsa onların sahneden silinmesi için girişimler başlatılacaktır.
ABD yönetimini yer yüzü ilahı, kadiri mutlak olarak gören Türkiye siyasetçileri gibi kimi Kürtler de akıntıya uygun kürek çekmek gerektiğini dillendirmeye devam edecekler.
Suriye tehdidi bitince NATO’ya ait Patriotların gideceğini iddia eden Dışişleri Bakanının hayalleri bu teslimiyetçi denklem içinde sadece gaz alma işlevi üstlenecektir. Suriye Kürtleri ile ilgili düşüncelerini bu konuşma vesilesi ile gayet açık ifade etmiş olması ise memnuniyet vericidir.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et