17 Nisan 2011 07:55

Demokratik kazanım seçeneği

Demokratik kazanım seçeneği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin genel siyasal iklimi, esas olarak egemen sınıf ve iktidar güçlerinin kendi içlerinde yaşadıkları gerilim ve çekişmelerin yansımalarıyla şekillendiriliyor. Kürt siyasal mücadelesinin kendi kulvarında açtığı ve giderek güçlenen ‘politik alan’ı ayrı tutmak gerekiyor elbette. Ama ülke siyasetinin AKP ve CHP ile temsil edilen iki blok arasına sıkıştırıldığı gerçeği değişmiyor. MHP ise önümüzdeki süreç açısından her iki tarafın tabağına da iliştirilebilecek ‘yarım porsiyonluk’ bir garnitür durumunda…

12 Haziran seçimleri, bu egemen siyasal iklimin dayatıldığı ve iktidar ilişkilerinin buna uygun olarak belirlenmek istendiği bir eşik olacak. Siyasal saflaşmalar bütün boyutlarıyla daha bir görünür olacak. Ama bu süreç doğal akışına bırakıldığında, dayatılan saflaşmanın seyri nasıl şekillenirse şekillensin, ortaya çıkacak toplam tablo, egemenler arasındaki “iç meseleye” dair anlamlı olacaktır sadece. Bu durum, yönetilen ezilen ve emekçilerin de bu “iç meseleye” göre saflaştıkları ve fakat iki tarafı olan aynı egemen cephenin dolgusu olmaktan kurtulamadığı anlamına gelecektir. Öyleyse devrimci politikanın sorunu, dayatılmış egemen eksene karşı görünür, az çok etkili  olabilecek bir seçenek oluşturmaktır.

İki taraflı hegemonik seçim saflaşmasına mahküm olunmadığını gösterebilecek bir seçenek… Yaratılmak istenen saflaşmayı, esas mecrasına yönlendirmeye çalışmak… Ülke gerçekliğini çarpıtarak sermaye sınıfı ve onun iktidar güçlerine uygun bir seçim saflaş(tırıl)masına  karşı bir seçenek… Böylesi bir saflaştırmanın karşısına bir başka saflaşmayı, demokrasi, emek ve özgürlük ekseninde saflaşmayı öneren, sadece öneren değil, az çok bunu görünür kılabilecek nitelik ve niceliğe de sahip bir seçenek… Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, pratik çalışma ve mücadele içerisinde tamamlanabilecek bütün eksikliklerine karşın, devrimci-demokratik politikanın ürettiği böylesi bir seçenektir işte. Esasında sermaye sisteminin kendi iç çekişmelerinin temsilcisi durumundaki AKP ile CHP arasındaki hesaplaşmada taraf olmamaları için oluşturulmuş bu blok, kitlelerin siyasetle en çok ilgilendiği bu seçim döneminin de heba olmaması için yapılmış en önemli hamledir. Seçim sürecinde geniş kitlelerle buluşabilecek tek aykırı ses buradan yükselecektir. Sadece Kürt halkının temsilcilerinin değil, işçi ve emekçi sınıfların sesinin de meclis kürsüsüne taşınmasını da öngören bu blok, sınıf siyasetiyle Kürt mücadelesini bütünleştirmeyi görev bilen ve Meclis’te bulunmayı bu dava için önemseyen herkes için başlıca olanaktır. Evet, başka şeyler bir yana, yüzde 10’luk faşist 12 Eylül barajını tarihin çöplüğüne gömeceği için, şimdiden büyük bir demokratik kazanım hareketi olarak selamlanmaya hak kazanmıştır bile. Umudun, cesaretin ve vicdanın hareketini selamlıyoruz…

AKP’NİN ‘KAPANIM’ LİSTESİ!

AKP’nin Kürt bölgesindeki aday listesi, hükümet partisinin artık Kürt sorununu çözüm anlamında bütün iddiasını bir tarafa bıraktığını gösteriyor. O ‘açılım’ gürültüsü ve yalanı artık iflas etmiş, olacağına varmıştır. Kürtlerin karşısına, bölgede doğmuş olmak dışında Kürt sorunuyla en ufak ilişkisi olmayanlar çıkarılıyor. Bakar mısınız? Britanya kraliçesine sadakat yemini etmiş bir “Kürt kökenli” Bakan, Batman’dan… Ahmet Türk’ün karşısında ise gazseverliğiyle ünlü büyük Türk valisi Muammer Güler, Mardin mebusu olma yolunda! Bu iki örnek bile gelinen noktayı anlatmaya yeter… Geçen dönem, biraz Kürdi tonlamalar yapabilen isimlere bile yol gösterildi. Artık anlaşılmayan bir şey yok, Kürde vaat edilen ‘açılım’, böyle isimleri bile tölare edemeyen bir ‘kapanımla’ nihayete erdirilmiştir. Ortalık Diyarbakır’ın ünlü genç zengini Ensarioğlu’na kalmıştır. Ama onun da, “Sayın Başbakanımız’ın 2005 Diyarbakır konuşmasında dediği gibi…”  diye başlayan cümlelerden başka anlatacak bir şeyi kalmamıştır… 2005 yılından bu yana 6 yıl geçmiştir… Ve hala onu anlatmaktadır… Oysa, marifetse eğer, Demirel ondan 15 yıl önce Diyarbakır’da, “Kürt realitesini tanıyoruz” dememiş miydi sanki? Lafla peynir gemisinin yürümediğine gösterilecek bu örneklerle Diyarbakırın genç patronu hala AKP’yi pazarlamaya çalışıyor… Anadilde eğitime ne diyorsun? Özerklik meselesine nasıl yaklaşıyorsun? Anayasa’daki tekçiliğe, vatandaşları Türk gören düzenlemeleri değiştirecek misiniz? Sorular ve talepler nettir, yanıtlar da net verilmelidir. Oysa yüzde 10 barajını bile koruyan yeni statükocu AKP’den bu sorulara verilecek yanıt bellidir. İşte AKP listesi Kürtlere verilmiş en net yanıttır! Ve öyle görülüyor ki, askeri olarak başa çıkılamayan Kürtler karşısında politik yenilgi de şimdiden kabul edilmiş gibidir…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa