24 Kasım 2012 16:49

'Silahhh bırak!'

'Silahhh bırak!'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“İçişlerimize karışma, sen önce kendi içini düzelt” !
Türkiye ne çok karşılaşır oldu bu hatırlatmayla. “Oyun kurucu”, “Model ülke” söylemiyle afra tafra yapmanın, gerçek siyaset düzleminde bir değerinin olamayacağının şifresi gibi. Açmazını yüzüne vurmakta Türkiye’nin. Bölge devletlerinin Kürtlere dair ‘doğal’ ittifakı dağılmaya yüz tuttuğundan beri, daha bir yüze vuruluyor. Kürt sorunu kastediliyor elbette. Türkiye nereye bir hamle yapsa, nerde müdahilliğe soyunsa, yanıt hazır. İran ve Suriye’den sonra, Irak Başbakanı Maliki’den geldi en son ‘tavsiye’: Buradaki Kürtlerin durumuyla ilgileneceğine kendi Kürt sorununu çözmesini tavsiye ediyoruz sayın Erdoğan’a…
Özetle; önce kendi içine bak sen!
Bakalım…
Kürtler açısından yeni bir ‘serhıldan’a dönüşen açlık grevlerinin, Öcalan tarafından bitirilmesiyle, ‘çözüm’ tartışmaları yeniden başladı. Öcalan’ın kilit rolü sanki yeni keşfedilmiş! Sanki Kürt tarafında böyle bir sıkıntı varmış gibi, “kim muhatap?” sorusu sorulmakta yeniden. Kürt siyasetçilerin özenle uzak tutulduğu bu tartışmalar neden yapılıyor diye şikâyetçi değiliz. Ama, dışarıda ‘kendi işine bak’ denilen Başbakan’ın söz konusu tartışmalara adeta ‘eksen’ belirleyen son (aslında hiç değişmeyen) ‘çözüm’ formülü, daha baştan ‘ölü doğum’u işaret etmekte. Umutları boşa çıkarıcı, sabote edici bir yaklaşımın bilmem kaçıncı tekrarıyla karşı karşıyayız yine:
“Silah bırakmaları halinde başka ülkelere gidebilirler”!
Ne pratik çözüm değil mi; silah bırakırsanız, ülkenizi terk etmenize, izin verebiliriz! Yani? ‘Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur’!
Bu silah bırakma konusunun, bu aralar Öcalan’ın önüne de yeniden konulduğundan şüphe etmeyelim. Ve yine, o Oslo görüşmelerindeki asıl beklentinin de bu olduğunu, karşılıksız kalınca da Öcalan’a tecritin daha da ağırlaştırıldığını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Meseleyi tartışırken hareket noktanız nedir? Silahsızlandırma ya da silah bıraktırma mı, çözüm mü? Nasıl edeyim de silahsızlandırayım cinliğiyle alınacak yol yoktur. Arabayı atın önüne koşarak süreci baştan tıkamak, son aşamayı, en önce dayatmaktır. “Silah bırakman lazım, silahhh bırak!” türü bir askeri-talim mantığıyla siyasal-tarihsel sorunlar çözülemez. Hele sayısız bağlamla düğümlenmiş, boyutlanmış Kürt sorunu hiç çözülemez.
Elbette silahlardan kurtulmak, meseleyi silahsız bir çözümle halletmek lazım. Ama nasıl? Hangi yolla? Hangi dolayımlarla? Silaha ihtiyaç duyulmayacak bir güvenli-güvenceli ortam nasıl yaratılabilir? vb. sorular atlanarak olabilecek iş mi bu?
Silah değil siyaset! Olması gerekendir, evet ama siyasetin sınırlarını adeta ‘siyasetsizliğe’ indirgedikçe, nasıl olacak? İki yılda 8 bin siyasetçinin içeri tıkıldığı bir siyasal harita varken orta yerde, “silahları bırakın, siyaset yolu açıktır” demek, kimi ikna edebilir? Siyaseti yasaklayıp, siyasete davet etmek bir söylem olabiliyor ama bir ‘çözüm siyaseti’ olamıyor maalesef.
Açık konuşalım, evet, bugün bir silah problemi vardır. Ama bu Kürtlerin silah bırakması değil, Türk devletinin silahla bu ölçüde haşır neşir olmasıdır öncelikle. Şimdi, ‘devlet silah bırakmaz’ denilecektir hemen. Evet ama devlet silahın başat olduğu politikaları bırakabilir. Ağzını silahla açıp, ölümle kapatmayabilir. İran’a, Irak’a, Suriye’ye, Kürtlere silah göstermeyebilir. El Kaideci, Selefi çeteleri sınırdan geçirip Serêkaniyê’de Kürtlerin üzerine sürmeyebilir. “Burası NATO toprağıdır” deyip, patriotlara açtığı ülkenin geleceğini savaşa sürüklemeyebilir…
Olmaz değil mi? Devlete sual edilmez! Öyle ise eğer, ‘kendi içine bak sen’ alın yazısıyla dolaşmaya, çaldığın her kapıda yüzüne vurulacak ayıbınla yaşamaya devam edeceksin demektir. Ve cebelleşeceğin daha çok işin olacaktır.
Bir söz de ‘ana muhalefet’ Kılıçdaroğlu’ya. Malum, açlık grevleri için de, “Arzu ederim ki bu ölüm oruçlarını bıraksınlar” demiş ve eklemişti: “Umalım ki Hükümet bu konuda daha duyarlı olsun…” ! Şimdi de “Silah bırakıp giderlerse memnuniyet duyarız” demiş! Hesap uzmanı ya, hesaplı bulmuş anlaşılan…
Ne diyelim, herkes hesabını iyi yapmalı, hayat ve sorunlar bu bakkal hesaplarıyla denkleştirilmeyecek kadar karmaşık ve kapsamlı çünkü…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...