Havagazı değil Kunter'in Beşiktaş'ı...
Fotoğraf: Envato
Takım sporlarında başarı planlamasının çeşitli etapları vardır. Eldeki bütçe ve mevcut oyuncu kadrosu dahilinde eksikleri tespit eder ve mümkün olan en verimli şekilde gidermeye çalışırsınız. Daha sonra takım kimyası ve oyun felsefesi üzerinden eldeki kadrodan maksimum faydayı sağlamaya uğraşırsınız. Kendinizin ve rakiplerinizin durumuna nispetle gerçekçi bir başarı hedefi koyar ve kısa-orta-uzun vadeli olarak bu hedeflerin ilerisine geçmeye çalışırsınız. Başarı sağlandığında ise bu başarının sürdürülebilir olmasına kafa yorarsınız. Önemli olan olanaklar dahilinde takımı olabilecek en iyi duruma getirmektir. Bu yapılabildiği sürece bir takım başarılıdır.
Başarının tanımını bu planlamanın dışına çıkarıp dışarıdan sermaye pompalayarak bir yılda her şeyi kazanmak ve sonra geride hiçbir şey bırakmayarak ortadan kaybolmaya çevirdiğinizde, işin içindeki sportif faydayı yok ediyor ve kaderi patlamak olan bir balon yaratıyorsunuz. Bu şekilde kazanılan başarı pozitif değil mastürbatiftir, yalnızca kitlelerin gazını almaya yarar. Geçtiğimiz yılki Beşiktaş basketbol takımının, gerçek adıyla Milangazspor’un durumu tam olarak budur. Bu nedenle, kazandığı tüm “başarı”lara rağmen bu takımın sportif bir tartışmanın öznesi yapılması abes olur.
Diğer taraftan bu yılki Beşiktaş basketbol takımı, çok yüksek ihtimalle geçen seneki takımın kazandığı başarıların hiçbirini tekrar edemeyecek olmasına rağmen bu tip bir tartışmaya konu edilmeyi yerden göğe kadar hak ediyor. Fikret Orman yönetiminin Euroleague katılımcısı ve yüksek seyirci rakamlarına ulaşmış takıma kalıcı ve yararlı bir sponsorluk anlaşması getirmeyi beceremeyerek inanılmazı başarmasına ve Cem Akdağ gibi bir basketbol feylezofunu Galatasaraylı diye veto etme amatörlüğüne rağmen, Erman Kunter ve ekibinin şu ana kadar kotardığı iş ciddi bir başarı planlamasının devrede olduğunu hissetiriyor. Geçtiğimiz yılın sloganlarının “benim babam çok zengin, çuvalla para verir, bütün NBA yıldızlarını alır” ve “ben sponsorun adamıyım, sponsor yoksa ben de yokum” olduğunu düşünürsek bu, siyah-beyazlılar için son derece umut verici.
Beşiktaş’ın kadrosu, gerçekçi olmak gerekirse, Türkiye Ligi’ni ve Euroleague’i bir arada götürebilmeye aday bir kadro değil. Geçtiğimiz yıl Fenerbahçe’de kazanmaya dair tüm yetilerini yitirmiş gözüken Jerrels, çok parlak sayılamayacak bir kiralık anlaşmasıyla gelen Vidmar ve son yıllarda bir sevilen, bir dövülen yıpranmış yerlilere sahip bir kadro. Ancak Kunter ve ekibi, ilk paragraftaki başarı planlaması üzerinden bu takımı kağıt üzerindekinden iyi bir yerde tutmaya çabalıyor. Şu ana kadar da gayet iyiler.
Demirören sermayesiyle sağlanan faydasız başarının yere göğe kondurulamadığı Beşiktaş’ta asıl kıymeti bilinmesi gereken Erman Kunter’in çabası olmalı. Senelerce siyah beyaz formayı ıslatan ve numarası Deron Williams’tan fersah fersah önce emekli edilmesi gereken Kunter’in Beşiktaş’a ve Türkiye basketboluna geri kazandırılması, Ergin Ataman’ın Demirörensiz Beşiktaş’la Galatasaray’ı saniye kaybetmeden değişmesinin ardından şans meleklerinin Kara Kartallar’a çok büyük bir kıyağı. Her fırsatta emekten yana olduğunu iddia eden Beşiktaş taraftarı, Kunter’in haybeden değil gerçekten “Beşiktaş’ın çocuğu” olmasını pas geçecekse bile, büyük hocanın zor koşullarda şu takıma harcadığı emeğe hak ettiği şampiyonluk değerini vermeli. Erman Kunter’in Beşiktaş’ı bundan daha azını hak etmiyor.
- Ak Gençlik'in doğum süreci 12 Ocak 2013 11:40
- Gençliğe Sarıkamış, spora vergi cenneti 06 Ocak 2013 03:44
- Madalya yoksa mama da yok 23 Aralık 2012 03:14
- Hakem neden öldürüldü? 15 Aralık 2012 10:08
- Yaşa Barcelona, Visca Kerimova! 01 Aralık 2012 09:27
- Herkes aynıymış hayatta ya la! 18 Kasım 2012 05:28
- Sporu ne çürütüyor? 03 Kasım 2012 11:54
- Armstrong olayı bisikletin Ergenekonu mu? 27 Ekim 2012 14:58
- Milli takıma ne oldu be? 20 Ekim 2012 12:51
- Ben bu hafta ne yazacağım? 13 Ekim 2012 09:11
- Bir ‘tek adam’ın bir heykelle olan derdi 06 Ekim 2012 10:56
- Dünya futbolunun kurtuluşu Yunanistan sokaklarında 30 Eylül 2012 08:01