Savaş gibi, barış da somuttur!
Şimdi de son Dağlıca baskınının “şifreleri” çözülmeye çalışılıyor.
“Neden bu saldırı?” diye soruluyor, hayret ve hayal kırıklığıyla…
Her şey ne kadar da yolunda gidiyordu oysa!
Kılıçdaroğlu’nun “bir araya gelelim”ci açılımının ardından, Leyla Zana da “Başbakan’a güvenelim” demiş, Avni Özgürel’in Murat Karayılan’la yaptığı ve ama gazetesinde yayınlatamadığı röportajın satır araları da köpürtülerek dolayıma sokulmuştu.
Bu arada, Kürtçe, “bilinmeyen dil”den “seçmeli dil”e evrilmiş, (“silah bırakılırsa” gibi çok küçük (!) bir ayrıntı koşulla birlikte) Öcalan’a ev hapsinin tartışılabileceğinin de sinyalleri verilmişti…
Barış, gürül gürül üzerimize akmaktayken böyle, çaresizce!
‘Çözüm’ün eli kulağındayken…
Nerden çıkmıştı bu Dağlıca işi yine?
…
Savaş gibi, barışın verileri de somuttur oysa.
Ve bir şifre aranacaksa, bu, ülkede tarihsel-siyasal bir sorun üzerinden boy veren bir savaşın sürdüğü gerçeğidir…
Savaş var ve ocaklara ateş düşmesinin yıllara dayanan bir öyküsü mevcut arkamızda, hiç de yeni değil.
Yitirilen asker sayısının niceliği artınca, “eyvah savaş başlıyor” havasına girmek, öncesine dair müthiş bir duyarsızlığın ve vicdansızlığın da dışa vurumu oluyor aslında.
2012’nin ilk dört ayında 121 asker, 79 gerilla hayatını kaybetmiş!
Şifrecilerimize çok somut bir ‘şifre’ işte.
Gerçekçi olalım; burnumuzun dibinde, gözlerimizin önünde canlı, kanlı bir savaş sürmekteyken böyle, cümleler ve sözler arasına sıkıştırılan sanal hayallerle köpürtülen barış rivayeti, hayatın gerçeğine ne kadar değebilirdi ki?
Gerçek, somuttur ve ortada adil bir barış adına rahatlamamızı gerektiren tatmin edici hiçbir somut veri yok maalesef.
Yaşadıklarımız, tanık olduklarımız başka bir şeyi, savaşı anlatmaktadır ve savaş somuttur, sürmektedir.
Roboski katliamı, KCK operasyonları, 8 bin siyasetçinin mapuslara tıkılması, en son Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın önce tutuklanıp sonra görevden alınması ne kadar somutsa…
‘Dağlıca’ da o kadar somuttur…
Barış ve barışa dair veriler de en az bu kadar somut olmalıdır işte!
Somut dayanağı olmayan, sözgelimi, “güveniyorum, güvenmemiz lazım” gibi irasyonel ön kabuller de, “silahları bırakın ki konuşalım” ön koşulları da, sorun çözen gerçek bir barışın değil ama çözüm adına ötelemenin verileri olabilir ancak.
…
Hükümetin hazırlığını yaptığı iddia edilen “çözümün yol haritası”na dair Radikal’e konuşan “bir hükümet yetkilisi” bakın ne demiş:
“Anadilde eğitim, mevcut anayasa ve atmosferde imkânsız. Ancak PKK tarih olursa bütün bunlar sağduyu içinde konuşulur…”!
Rivayet edilen ve “güvenelim” diye salık verilen ‘çözüm’ün en özet, en yalın hali bu cümlenin içindedir işte.
Koşula bakar mısınız?
Anadilde eğitim için bile, “tarihe gömmek”!
“Kapı” da böyle açık tutulmuş oluyor demek ki.
O kapıdan gireceklerin kolu kanadı kırılıyormuş, ne gam!
Sen karşındakine, “seni tarihe gömdükten sonra kapıyı açabilirim” diyorsan, içinden geçecek kimsenin kalmayacağı boş kapıları murad eden bu yaklaşımın barışın mı, savaşın sürmesinin mi yol haritası olacağı tartışılır zaten.
Barışın şifresi diye sunulanın, derininde bir savaş şifresi barındırması da bu oluyor işte…
…
Yol haritası, bu işin taraflarca müzakere edilmesi üzerinden şekillendirilebilir oysa.
O çok sözü edilen “silah bırakma” da bir müzakere konusu olabilir elbette.
Silah bırakma da dahil, çözüm, müzakerelerle bir yol haritasına bağlanır.
Teslim alma değil de sonuç alma niyeti taşıyan öneri, silah bırakmanın koşullarını müzakerelerle belirleyebilmektir.
İşi tersinden okumak ise, “silah bırak ki bazı şeyleri konuşmaya başlayabilelim”dir.
Bu, bir tür teslim almanın, neden ve sonuçlarının üzerinden atlayarak bir büyük tarihsel sorunu ve ona dair şekillenen bir toplumsal gücü “tarihe karıştırma” kestirmeciliğinin ifadesidir.
Cincedir, kuşatıcıdır, muhatapsızlığa ayarlıdır, barışçı değildir…
Gerçek muhatabı gereksizleştirmenin stratejik denklemidir.
Sonuç alacak mı?
…
“Biz bugüne güvenerek değil direnerek geldik” diyor ya BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş; direnen bir halk, sadece bugünü değil, geleceği de kazanacaktır…
Bu kesindir.
Somut savaşın bitmesinin de, somut barışın inşasının da yol haritası da bu, tek kelimelik “direniş” formülündedir işte!
Evrensel'i Takip Et