09 Haziran 2012 10:44

CHP, aynı hizaya razı mı?

CHP, aynı hizaya  razı mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CHP’nin Kürt meselesine ilişkin ‘diyalogcu’ girişimi tartışılıyor. Diyalog arayışı önemli elbette. Hele bunu, bugüne kadar devletin savaş siyasetinin tereddütsüz destekçisi olmuş bir parti dillendiriyorsa…
Ama konu Kürt sorunu ve net olmak gerekiyor. Neyin sonuç verici olup olmadığının sayısız örneği, deneyimi var çünkü. Niyet, yöntem ve içerik net olmalı. Ve bu üç unsur aslında birbirinin içine geçmiş, birbiriyle bağlanmış durumda. Biri bile diğerlerini ele vermeye yeter. Hadi önceden niyet okumayın diyenleri dinleyip niyeti sorgulamayalım. Peki  yöntem ve içerikteki, en iyimser ifadeyle, o muğlaklıklar?
Yöntem önemlidir diyor CHP. Mesela isimlendirmenin önemli olmadığını söylüyor Kılıçdaroğlu. Terör sorunu ya da Kürt sorunu! Basit bir isimlendirme meselesi midir? Çözümün eşiğinden geçip geçmemek tam da buradan geçiyor aslında. Yılların çözümsüzlüğünün temelinde “terör ve güvenlik” paradigması yatmıyor mu zaten? İşin matematiğidir bu. “Terör”den hareket edildikçe, çözüme ilişkin tek bir santim yol gidilebilir mi? Bu gerçeği bir tarafa yazalım ve unutmayalım. Ama buna rağmen, CHP’nin “güvenlik politikasıyla sorun çözülmez” tespiti önemlidir yine de. Dedik ya, söz konusu CHP’dir çünkü.
Evet, denildiği gibi yöntem de önemlidir. Peki belirlenen yöntem, içeriği kadük kılacak bir seyirde kurgulanıyorsa? MHP’ye endeksli bir yol haritası mesela? MHP’nin savaş dışında herhangi bir çözüm arayışının içinde olmayacağı, bugüne kadar şişirilmiş ırkçı-milliyetçiliğin adresi olma fırsatını kaçırmayacağını kim bilmez ki? CHP de, AKP de bilir bunu. Buna rağmen, “MHP’siz olmaz” demek ne anlama geliyor? İşte burada, AKP’nin tutumu tam da tüccarlıktır. MHP’nin kaygılarını aynen AKP de duymaktadır çünkü. O piyasayı MHP’ye bırakmak istemediği için, CHP’ye, “git MHP’yi ikna et” diyor. İkna olmayacağı açık olan MHP’yi ikna işinde bile görünmek istemiyor ve bunu CHP’ye havale ediyor.
En önemlisi de, MHP’nin olmayacağı zaten bilindiği için, MHP’siz süreci de şimdiden şekillendiriyor: “MHP olmazsa, iki parti (CHP-AKP) yürüyebiliriz”!
Neden iki parti? BDP de yok mu? Yok! MHP yoksa BDP de olmasın! Neden? Milliyetçi tabana BDP’yle birlikte fotoğraf vermek istemiyor AKP! “Bakın AKP, BDP’yle elele” dedirtmek istemiyor MHP’ye. Yani, MHP’nin olmadığı koşullarda bile MHP yine kilit halka oluyor, AKP için. Ve tabii ki, çözüm için BDP’yi asli unsur olarak görmüyor, ona ancak MHP kadar misyon biçiyor. Düşünsenize; ortada Kürt sorununun  çözümü konuşulacak ve burada BDP gibi asli bir tarafın katılıp rol alması, MHP gibi çözümsüzlüğün asli unsurlarından bir partinin tutumuna endekslenecek! Yani baştan itibaren ötelenmek, tali plana itilmek isteniyor BDP. “Anlamak lazım, böyle diplomatik atraksiyonlar zorunludur” gibisinden argümanların ise anlaşılır bir yanı kalmamıştır artık. Kürt meselesinin geldiği aşama açısından böyle hesapların, çözümü ötelemek dışında hiçbir anlamı yoktur. Hatırlansın, seçimler dönemi de AKP’nin milliyetçi söylemler kullanması birçok AKP’perver tarafından “normaldir, MHP oylarını almak için yapılan geçici bir taktiktir” denilerek meşrulaştırılmıştı. Sonuç? Zaman zaman MHP’yi sollayan, AKP’ye entegre bazı çevreleri bile hayret ve hayal kırıklığıyla baş başa bırakan bir İdris Naim AKP’sine gelindi işte. Zira milliyetçi-şoven iklim öyle yaratıldığı yerde kalmıyor. Sonuçları oluyor. Ve kitleler zehirlendikçe, zehirleyenler de daha bir gericileşip saldırganlaşıyorlar. AKP de bugün saplandığı milliyetçi-şoven bataktan beslenerek önümüzdeki seçimler dönemine yelken açıyor. Roboski’de de gördüğümüz üzere, MHP’yle kolkola yürümeği çok önemseyen bir pozisyondadır AKP. Kaç zamandır üfledikleri milliyetçilik balonundan kolayca vazgeçme niyetinde değildir. O balonun havasıyla şekillendirdikleri kitle tabanını MHP’ye terk edip BDP’yle çözüm arayışına girerler mi hiç! Çünkü çözüm niyeti yoktur.  
Bu hesaplar olmasa, gerçekten çözüm niyeti olsa, AKP, CHP ve BDP yan yana bir arayışa girişse, önemli adımlar atılabilir elbette. Ama, bırakalım başka şeyleri, onbinlerce insanımızın yitip gitmesine neden olan Kürt sorununun çözümünde bile, oy ve cumhur-başkanlık hesapları daha bir öncelikli oluyor işte.
Sonuç itibariyle; AKP’nin meseleye dair en gericileşmiş (Roboski, zirvedir) haline bakıp bir hamle yapmıştır “yeni” CHP. AKP ise reddetmemiş, en azından CHP’den geriye düşme görüntüsü vermemiştir. Ama bunu yaparken, öyle bir yol haritası (“MHP olmazsa BDP de olmasın”) önermiştir ki, bu çerçeveyi kabul ederse, BDP’yle genişletmeyi zorlamazsa tam bir tuzağa düşecektir CHP.
Bu durum, CHP’nin ulusalcı-katı kanadı için istenilirdir ama CHP’yi değiştirmekle meşgul imajı veren Kılıçdaroğlu ekibi için, evet, tam bir tuzaktır. Sadece AKP’yle birlikte yol arkadaşlığı yaparak zaten gericileşmiş AKP’nin aksesuarı olacak, onunla aynı hizada yürümekle, aynı durakta beklemekle yetinmiş olacaktır. AKP’nin istediği de budur zaten. Bugünkü sıkışmışlığına, CHP’nin elini tutarak destek bulmuş olacaktır. CHP de ava giderken avlanacak, yaptığı hamle onu daha da geriye çekecektir.
Yani sürecin ilerletilmesi, sanıldığı gibi ne MHP’nin ne de AKP’nin elindedir. Onlardan daha çok CHP’nin sorumluluğu öndedir. Süreci o başlatmıştır. Samimiyse, mazaretlere sığınmadan AKP’yi zorlamalıdır. “Neden BDP de olmasın?” sorusunu sormalıdır. Sormazsa eğer, CHP’nin de meseleye AKP gibi baktığı, en azından BDP’yle yürümeye istekli olmadığı ortaya çıkacaktır.
Öyle olursa ne olur? Hiçbir şey olmaz! Yani çözüm adına bir şey çıkmaz. Hem öyle ki, bu, oyalanma bile sayılamayacak kadar etkisiz, baştan kadük bir sürece dönüşür. Bir de, CHP’nin yapmak istediği hamle, AKP’nin CHP’yi kendi hizasında tutması sonucunu doğuran bir karşı hamleye dönüşmüş olur.            

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...