19 Kasım 2011 15:10

Göç yolları…

Göç yolları…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Devletin ‘siyasal afet’ hali bu…
Yaşadıkları depremden sonra zemheri soğuğuyla baş başa bırakılan Vanlılara gösterilen çözüm, gurbet yolları oluyor.
Derme çatma çadırlarda zatürreden ya da çıkması mukadder yangınlarda ölümü beklemek istemiyorsanız “göç edin” deniyor, yoksul Vanlılara…
Bir şehir göç yollarında şimdi…
Depremden değil, çaresizlikten.
Yaşatmaya değil ama yıkmaya kodlanmış 88 yıllık bir birikim ve maharetle ölçülüp biçilerek yoksulların, ezilenlerin sırtına yıkılmış o malum çaresizlikten…
Dayatılmış bir çaresizlik bu.
Dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisiyiz diye, utanmadan, sıkılmadan atılan nutuklar eşliğinde, ekranlardaki enkaz görüntüleri göç yollarındaki Vanlılara bırakıyor yerini şimdi.
Elbette dayatılmış bir göç bu.
En iptidai çadırlar için bile ihtiyacı karşılayamayan, yana yakıla çadır isteyen insanlara günlerce adeta işkence çektiren, bu karakış koşullarında “konteynır siparişi verdik, bir ay sonra tamamdır” diye “müjde” veren, kalıcı konutlar için Ağustos 2012’ye kadar “sabır” dileyen, o burnundan kıl aldırmaz hükümetin en son bulduğu “isteyene Van’ı terk ettirebiliriz” formülü neye işaret ediyor acaba?
Dayatılmış bir çaresizlik, dayatılmış bir göç değil mi bu?
Hem, tepeden tırnağa, her anlamıyla “tüccar” bir AKP ise karşınızdaki, siyasal hesap ve kaygılardan hareket edilmediği kolay kolay söylenemez herhalde.
Bu anlamda, Kürt siyasal çevrelerinde yapılan, “Önemli bir ulusal merkez olma potansiyelini dağıtmak için özel bir planın parçası olarak, Van özellikle boşaltılıyor…” şeklindeki değerlendirmeler hiç de “abartılı” değildir.
“O kadar da değil, bu afet koşullarında AKP bile böyle hesaplar yapmaz”, diye düşünecek olanlara, çok naif olduklarını hatırlatmak gerekiyor.
Başından bu yana AKP Hükümeti’nin Van’daki tutumu tamamen siyasi değil midir zaten?
Belediye’nin ve yerel örgütlerin deprem koordinasyonundan dışlanması bundandır.
En önemlisi de Van’ın “afet bölgesi” ilan edilmemesidir. Gerekçesi bellidir ve Başbakan da açıkça itiraf etmiştir: Afet bölgesi olursa, BDP belediyesine kaynak aktarmak gerekecektir! Bundan kaçınılmaktadır.
Alın size “siyasal hesap” işte!  
Şimdi Van’ın boşaltılmasının bu ‘afet bölgesi’ reddiyesiyle bağının olduğunu düşünmek, hiç de garip olmasa gerek.  
Bir diğer “pişkin” örnek daha:
“Erciş ve Van en güvenli yerlerdir, evlerinize girebilirsiniz” şeklindeki açıklamasıyla, 5.6’lık depremde enkaz altında kalan 40 kişinin ölümünden birinci elden sorumluluğu olan Bakan Bayraktar, istifa edeceğine, gözümüzün içine baka baka, “Bugün seçim olsa Van’da en az 6 milletvekilini alırız” diyebilmektedir.
Azıcık vicdanı olan, ar damarı tamamen çatlamamış bir insan, o yediği halttan sonra utanır, sıkılır, sokağa çıkamaz, içi içini yer, kendisiyle hesaplaşır; ama badem bıyıklı Bakan olmak kolay mı, o halde bile toplama çıkarmaya kafa yorulmaktadır.  
Bunlar siyaset esnafıdır zira; fikirleri, zikirleri hesap-kitap üzerinedir.
Bundandır ki; Van’ın boşaltılmasının da siyasal hesaplardan tamamen bağımsız olduğuna dair, AKP esnafına kefil olmak için ya çok saf, ya aptal, ya da “taammüden yalaka” cinsinden olmak gerekir herhalde.
Başından bu yana politize edilmiş bir “afet yönetimi”yle karşı karşıyayız.
Kürt direncini kırma amacı, her aşamaya, atılan her adıma, alınan her önleme yedirilmiştir.
Ve böylesi bir “afet yönetimi”nin kendisi de bir başka afettir işte!
Siyasal afet, Cem kardeşimiz de dahil onlarca insanımızın canını almış, şimdi de siyasetten “Van’ı almak” için onu boşaltmaya girişmiştir.
Deprem korkusu ve zemheri soğuğuyla baş başa bıraktığı yoksul Vanlıları göç yollarına çıkartmış, gurbet ellerin sonu belirsiz karmaşasının tam ortasına savurmuştur.
Yerinde çözümden kaçanların, başımıza sardıkları kaçıncı çözümsüzlüktür bu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...