08 Ekim 2011 09:51

Siyaseti hapsetmek!

Siyaseti hapsetmek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘KCK operasyonu’ ile murad edilen nedir?
Kürt siyasetini hapsetmektir!
Soruya verilecek en dolaysız yanıt budur…
Siyasetin hapsedilmesinden kastımız, siyasetçilerin hapsedilmesi değil sadece.    
Evet, 6 Ekim 2011 itibariyle (ki bu yazı okunduğunda, çok muhtemeldir ki bu “bilanço” da eskimiş olacaktır); son iki yılda 7 bin 748 kişi gözaltına alınmış, 3 bin 895 kişi tutuklanmıştır.
Çoğu BDP üyesidir bu insanların ve hiç kuşku yok ki siyasi bir operasyondur söz konusu olan.
Bir yandan “çözüm yeri Meclis’tir” deyip yana yakıla Meclis’e çağrılan BDP’yi, diğer yandan böylesine hırpalamak, kolunu kanadını kırmaya çalışmak bir çelişki mi oluyor?
Devlet aklınca, hayır!
Çünkü, Kürt siyasetçi hapsedilirken, Kürt siyaseti de BDP’ye bile değil, adeta nefessiz bırakılmaya çalışılan “BDP Meclis grubu”na hapsedilmek isteniyor sadece.
Dışarıdaki varlığı “KCK” diye muhasaraya alınan, tırpanlanan, faaliyetleri kriminalize edilen, fiili olarak ‘ilegal’ bir parti muamelesi gören BDP’ye dayatılan, Meclis’teki varlığıyla yetinmesi oluyor.
Bu hapis siyasetidir, evet, BDP’nin ve Kürt siyasetinin de Meclis’te hapsedilmek istenmesidir.
Bütün ruhuyla savaşa kilitlenmiş Başbakan’ın, o malum entegre liberallerce adeta yastık altı ilacı olarak sürekli kullanılan, “terörle mücadele, siyasetle müzakere ederiz” kelamı da işte bu ‘hapis siyaseti’ni ifade etmekten başka bir şey değildir aslında.
Hangi siyasetle, neyin müzakeresi yapılacak?
Sorun bunun şekillendirilmesidir; KCK operasyonları da dahil, bahsettiğimiz hapis siyaseti, devletin “münasip” göreceği ‘müzakere’ koordinatlarını ve istenilen kıvama getirilmiş müzakereci formatını şekillendirmek içindir zaten.
“BDP’siz yeni Anayasa tartışması olmaz”  şeklinde “nezaket” ve “duyarlılıklarını” eksik etmeyenlerin, aynı BDP’ye yönelik zaptiye kuşatması karşısındaki suskunlukları neyi anlatır mesela?
Şimdi Başbakan’ın “siyasetle müzakere ederiz” söyleminin bu Anayasa tartışmaları süreciyle bağlantılı olduğunu göremeyecek kadar saf mıyız yani?
Kestirmeden söyleyelim ki, “müzakere”den kastedilen, Meclis’teki Anayasa tartışmalarından ibarettir.
Dışarıdaki siyaset yapma kanalları KCK operasyonlarıyla kapatılmış, gerçek siyasal alandaki gücü kırılmış ve Meclis grubuna hapsedilmiş BDP’yi yeni Anayasa yapım sürecine katacaksın, BDP de daha komisyonlarda reddedilmiş önerileriyle “müzakere” sürecine katılmış olacak!
“Siyasetle müzakere” etmenin AKP’cesi bu işte!
Böylesi bir siyaset ve müzakere haritasının ‘terörle mücadele stratejisi’nin bir unsuru olduğu açık değil mi?
Sorun, “terörle mücadele” saplantısında.
Bu saplantı tedavi edilmedikçe, çözüm denkleminin değişmeyen elemanı olarak kaldıkça, müzakere edilebilecek ‘münasip siyaset(çi)’ imal etme karın ağrısıyla debelenip durulacaktır böyle.
‘Terörle mücadele’ stratejisi, Kürt meselesinin doğasına uymuyor çünkü.
Tarihsel bir sorun üzerinden şekillenmiş bir toplumsal hareket var ortada.
Bu hareketin dinamiklerini biribirinden ayıklayıp yalıtamazsınız.
Mümkün değildir…
Bakın, 12 Eylül’den bu yana bir buçuk milyon kişi PKK’li diye gözaltına alınmış ya da tutuklanmış.
Bir buçuk milyon “terörist” muameleden geçmiş yani!
Ne olmuş, hedef büyütmekten başka ne halledilmiş?
Bugün, “Terörle mücadele, siyasetle müzakere” diye formüle edilen de siyasetin alanını daraltmanın, ‘terörle mücadele’nin alanını genişletmenin güncel parolasından başka bir şey olmuyor işte.
Başbakan’ın parlatılan sözlerinden Kürt siyasetinin payına düşen, Meclis grubuna sıkıştırılmış bir BDP ve Meclis’teki Anayasa tartışmaları parantezine hapsedilmiş bir ‘müzakere’ sürecidir.
Yıldırım Türker’in deyimiyle, “terazinin bir kefesinde oturup hakemlik yapmaya kalkan” AKP’ye entegre türünün dezenformasyonları da bu gerçeği örtmeye yetmiyor.
AKP’den gerçek bir barış niyetinin kırıntısına dair hiçbir emare görünmüyor.
İçerde ve dışarıda savaşa koşullu bir kaygan zeminde frenlerinden boşalmış koşturuyor.
Gidilen yol, yol değildir…
Barışa, çözüme, demokratik bir anayasaya gitmez bu yol…
Barışçı bir çözümün de, demokratik bir anayasanın da yolu giderek daha bir netleşmiştir artık.
O yolda AKP’yle uzlaşmak, ona dair hayaller kurmak yok, mücadele etmek vardır!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa