13 Ağustos 2011 09:48

Burkay’ın ‘asimetrik’ dönüşü!

Burkay’ın ‘asimetrik’ dönüşü!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyasetin ‘derin’ yüzünün, yaşanan her şeye daha fazla, daha açıktan sirayet ettiği ‘özgün’ bir ülke burası. Her bir gelişme, göründüğünün ötesindeki boyutlarda gerçek anlamıyla buluşuyor genellikle. Anlamlandırmak için dolayımlara, derinlere bakmak gerekiyor.
Başka bir yerde olsa, yıllarca sürgünde kalan birinin ülkesine dönmesinde tartışılacak ne olabilirdi ki? “Hoş gelmiş, ailesinin, dostlarının, sevenlerinin gözü aydın” der, başarılar dilenir geçilirdi. Ama dedik ya, burası Türkiye ve göründüğü gibi değil hiçbir şey! Kemal Burkay’ın 31 yıllık sürgünden dönüşü de öyle…
Hayatı boyunca kaçak göçek yaşamaya zorlanmış bir siyasinin, kendisine bunları yaşatmış devletin yetkililerince bu ölçüde bir ilgiyle karşılanmış olmasının olağan dışılığıdır tartışmaya yol açan. Yoksa, Burkay’ın ülkesine geri dönüşüne kimsenin söyleyecek tek bir sözü bile olamazdı elbette. Ama devlet ilgisiyle donanmış böylesi bir dönüşün, başka şeyleri çağrıştırması, hatırlatması, tartıştırması da doğal sayılmalı, yadırganmamalı. Zira Burkay bir Kürt politikacısı ve öyle şiirleri yüzünden değil, Kürt politikası yüzünden sürgüne mahkum edildi yıllarca. Şimdi yine bir Kürt politikacı olarak dönüyorken ve bu ülkede Kürt sorunu aynen vakiyken, ona gösterilen resmi ilginin “devletin Burkay’a özeleştirisi” şeklinde okunması mümkün müdür? Hadi bir an “devlet değişti” diyenlere inanalım, peki Burkay’ı sürgüne gönderen Kürt sorununun hiç de değişmeden öyle dağ gibi ortada durduğunu görmezden mi geleceğiz yani! Bundandır ki, Burkay’ın gelişi, muhalif bir Kürt siyasetçinin sürgünden dönüşünün ötesinde, daha fazla (ya da daha eksik!) bir şeydir.   
Ona Bakanlar düzeyinde ilgi gösteren bir iktidarın bu tutumunu tartışmaya açan her kimseye, “niye tartışıyorsunuz ki bunu?” denilebilir mi? Diyenlere, Burkay’ın da doğru bulduğu legal siyaset içindeyken, yine Burkay’ın çok umutlu olduğu ‘açılım’ döneminde hem de, hapsedilen 3 bine yakın Kürt siyasetçi hatırlatılmaz mı? İktidar aynı iktidar, ve Burkay da siyasetçi, mapusa konulan 3 bin BDP’li de... Bu hiç de simetrik olmayan (asimetrik) devlet ilgisi nasıl göze batmaz, nasıl rahatsız edici olmaz?.
Örneğin Abdullah Demirbaş... Belediye Başkanı’dır... Burkay’ın da epeyce emeğinin geçtiğini kabul etmemiz gereken Kürtçe’yi de kapsayan ‘çok dilli belediyecilik’ pratiğinden dolayı başına gelmedik kalmamış, yetmemiş, şimdi ölümcül hastayken bile tedavisi için yurtdışına çıkmasına izin verilmemektedir. Burkay’a gösterilen yakın alakanın Demirbaş’a karşı ölümcül yasağa dönüşmesi hiç mi manidar değildir?
Yine, Devlet Bakanı Egemen Bağış, ona Kürtçe kitap hediye ederek “alınan mesafeyi” gösteriyorken aklınca… ”Bakın devlet artık Kürtçe kitap basıyor” raconuna karşı, Burkay’dan, “Kürtçe derken, şu KCK tutuklularının savunma yapmalarına izin verilmeyen anadilimizi mi kastediyorsunuz” mealinde, hiç değilse bir kırıntı dokundurma yapmasını beklemek hiç mi hakkımız değildir?
Sorulacak sorular, neden kötü niyetten olsun? Özerklik ilanını yapan DTK’ne bir operasyon olasılığından bahseden Selahattin Demirtaş’ın, “Burkay’a gösterilen bu ilgi hayırlı değildir” demesi neden ‘abes’ sayılsın? Ortadaki ‘asimetri’yi sorgulamak, (Taha Akyol gibi faşist eskilerinin ve AKP’ci liberallerin ısrarla dolaşımda tuttukları)  “çok sesli Kürt toplumu” parametresine aykırı olacaksa, bırakalım olsun! Muradı edilenin, gerçekten de ‘demokratik çok seslilik’ değil de ‘harekette çok başlılık’ olduğu gerçeği bu kadar sırıtıyorken…
“Kimse dönüşümü Hükümet ile ilişkilendirmesin” diyor ya Burkay. Bütün aksi verilere karşın hadi inandık diyelim. Ama yine de, 30 yıldır savaşılan PKK’yi ve 12 yıldır tecritte tutulan Öcalan’ı başından beri ‘derin devlet’le ilişkilendiren birini Hükümet’le ilişkilendirmenin çok ağır ve yadırgatıcı olduğu söylenebilir mi?
Ekliyor Burkay; “Bu ilgi şahsıma değil kırk yıllık mücadele hayatımadır…” Onun dönüşüne gösterilen ilgi, Kürt ulusal uyanışının ana gövdesi olan Kürtlerden ziyade Hükümet ve medyasından geliyorsa, ne demeli? Burkay’ın kırk yıllık mücadelesinin doğruluğuna mı ikna oldu devlet? PKK’nin “demokratik özerklik” önerisinden daha ilerisini, federasyonu savunması mesela, AKP Hükümeti’nde nasıl bir ilgi doğurmuş olabilir ki? Böyle olmasa gerek. Açıkçası, Burkay’ın mücadele hayatına değil, onun bugünkü politik pozisyonunadır gösterilen ilgi ve alaka. PKK karşıtlığınadır. İlle de PKK’yi savunması gerekmiyor elbette ama ‘kriter’ PKK karşıtı olup olmamak üzerinden belirlenmişse, devletin bu ‘tüketen’ ilgisi de yakanıza ilişiyor işte!
Özcesi, yılların “iyi Kürt-kötü Kürt” politikasının yeni kurban adayıdır Burkay. Sergilenen de tam bir imaj mizansenidir. “Burkay bile döndü, aldığımız mesafeyi görün” diyorlar ve asıl önemlisi de gerçek muhatabı ötelemeye çalışıyorlar yine. Nafile çaba!..
Aslında başından beri açmaya çalıştığımız ve daha onlarca örnekle kanıtlanabilecek  ‘asimetri’nin nesnesi olmak yeterince trajik zaten. Ve bu kukla tiyatrosunda rol almamak, başta Burkay’ın sorumluluğudur. Geç kalınmış değildir. Hayata Mehmet Metiner gibilerle aynı pencereden bakma zilletine düşmeyecek kadar feraset sahibi olsa gerektir. Umuyoruz ki, “iktidarın ilgisi ile halkının mücadelesi arasındaki” tercihini doğru yapacaktır.
Yapmazsa ne olur? Hiçbir şey olmaz! Birkaç ay sonra bu ilgiden eser kalmaz, unutulur gider; Burkay da yazmaya başladığı anılarını, ekleyeceği “sürgünden dönüş” bölümüyle, örneğin, Egemen Bağış ve Beşir Atalay ziyaretlerinin ayrıntılarıyla daha bir zenginleştirir! Bu arada, Taraf gazetesinde açılabilecek bir köşe de işin ekstrası olur elbette!
O kadar…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa