07 Aralık 2014 05:31

Soğuk Savaş’tan Soğuk Savaş’a koşan adam: Putin

1999’da Rusya devlet başkanlığını Boris Yeltsin’den devralan Vladimir Viladimiroviç Putin, hiç şüphesiz, son 15 yıldır dünya siyasetindeki en etkili isimlerden birisi. Göreve geldiğinde dünya siyaset sahnesinin asıl aktörleri Bill Clinton, Tony Blair, Gerhard Schröder, Jaques Chirac.. çoktan silinip gittiler. Ama, Putin uyguladığı “tahterevalli modeli” sayesinde sanki iktidarının ilk yıllarını yaşıyor.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR

1999’da Rusya devlet başkanlığını Boris Yeltsin’den devralan Vladimir Viladimiroviç Putin, hiç şüphesiz, son 15 yıldır dünya siyasetindeki en etkili isimlerden birisi. Göreve geldiğinde dünya siyaset sahnesinin asıl aktörleri Bill Clinton, Tony Blair, Gerhard Schröder, Jaques Chirac.. çoktan silinip gittiler. Ama, Putin uyguladığı “tahterevalli modeli” sayesinde sanki iktidarının ilk yıllarını yaşıyor. Şimdiden 2018’de yapılacak başkanlık seçimlerinde bir kez daha aday olması gerektiği yönünde kamuoyu yoklamaları yapılıyor. Ve öyle görünüyor ki bir kez daha aday olacak. Putin’in kendisi de buna sıcak bakıyor. Böylece Putin’in 2022 yılına kadar Rusya’nın başında kalması büyük bir olasılık gözüküyor. 1997’de Boris Yeltsin’e en yakın ekip içinde yer alma, Rusya İç İstihbarat Servisi (FSB) başkanlığı, kısa süren ilk başbakanlık ve geçici devlet başkanlığını da dahil ettiğimizde, Putin 2022’ye kadar Rusya’nın son çeyrek yüzyılına damgasını vuracak ki, bu geçmişteki çarların, imparatorların iktidar sürelerini hiç de aratmıyor. Rus tarihi uzun süre tahtta kalan çar ve imparatorlarla doldu. “Korkunç İvan” olarak bilinen Ivan İvan 1547’te giydiği tacı öldüğü 1584’te birlikte mezara götürdü! “Büyük/Deli Petro” olarak bilinen I. Petro 1682-1725 yılları arasında imparatorluk yaptı. Ekim Devrimi’ne devrilen II. Nikolay da 23 yıl boyunca iktidarda kalmıştı.

Elbette; kralların, çarların, imparatorların ve devlet başkanlarının görevde kalma süresinin uzunluğu ya da kısalığı doğrudan o ülkenin iç ve dış koşullarıyla, çelişkilerin derinliğiyle bağlantılı.

Girdiği savaşları sürekli kaybeden çarların ömrü genellikle az olmuş. Ama savaşları kazananlar, ganimetleri artıranlar sürekli iktidarlarını perçinlemiş ve halk arasındaki desteğini artırmış.

PUTİN BU GÜCÜ NEREDEN ALIYOR?

Son seçimlerde Rusya’da halkın üçte ikisinden fazlasının desteğini alan, planlarını fazla sorunlarla karşılaşmadan hayata geçiren Putin, bu gücü elbette dayandığı Rus sermayesinden alıyor. İçeride ve dışarıda Rus burjuvazisinin çıkarlarını savunması, en önemlisi de dünyanın ve Rusya’nın içinde bulunduğu koşullar, Putin’i gün geçtikçe daha güçlendiriyor. ABD’de yayınlanan “Forbes” dergisi daha yeni ikinci kez Putin’i “Dünyanın en güçlü şahsiyeti” ilan etti. Onu ABD Başkanı Barack Obama, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Papa 4. Franziskus ve Almanya Başbakanı Angela Merkel takip ediyor.

Peki Putin’i “Dünyanın en güçlü şahsiyeti yapan nedir?”

Ülkesinin askeri, ekonomik, siyasi gücü diğer ülkelerden çok daha zayıf. Bu güç elbette Putin’in diğer liderlerine göre daha sportif, judo yapan bir savaşçı olmasından da kaynaklanmıyor.

Bugün Putin’i güçlü kılan, ülkesinin çıkarlarını diğer batılı güçlere karşı korumada göstermiş olduğu kararlılıktan başka bir şey değildir. Rusya’dan güçlü ve zengin Batılı emperyalist ülkelerine karşı yaptığı stratejik hamleler, Rusya ve Putin’e puan kazandırırken, rakiplerine kaybettiriyor.

Ukrayna ve Kırım’da olup bitenler bunun en somut ifadesi olarak görülebilir.

Ve gelinen aşamada, Batı’nın dayatmaları karşısında Putin’in attığı adımlar, izlediği politikalar dünyayı yeniden “Soğuk Savaş” sürecine getirmiş bulunuyor. Öncesini bir yana bırakacak olursak, Suriye ve Ukrayna’da izlediği politikalarda geri adım atmaması, Rusya’yı dünya siyasetinde yükselen bir aktör haline getirdi. 1989-90’da SSCB ve Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla birlikte iş başına gelen Yeltsin, kelimenin tam anlamıyla SSCB’nin bütün kazanımlarını, zenginliklerini ve kaynaklarını Batılı emperyalist devletlere peşkeş çekmenin derdindeydi. Yenilginin ve ideolojik çürümenin geldiği son aşama, ülkenin kapılarını talana açmaya kadar varmıştı.

Ancak, Yeltsin’den sonra Putin, dağılmadan geriye kalan Rusya’nın geçmiş bütün imparatorlukların varisi olduğunu hatırlayarak, bulunduğu coğrafyada güç olma mücadelesini başlattı. Bu aynı zamanda yeni Rus burjuvazisinin isteğiydi. Putin, bu isteğin siyasi temsilcisi olarak hareket ettikçe güçlendi ve kazandı.

DEDESİ LENİN VE STALİN’İN AŞÇISI

Bugün Batılı emperyalist devletlerin karşısında Rusya’nın başını çektiği yeni bir güç merkezi oluşturmaya çalışan Putin’in geçmişi ve kişiliği sürekli mercek altına alıyor. Neden bu tarz politikalar izlediği artık “psikolojisine” kadar indirgeniyor. Yöneltilen soruların yanıtları götürülüp geçmişteki kişisel yaşamına dayandırılıyor. Bu nedenle bugünkü uluslararası ilişkilerdeki karmaşıklık neredeyse Putin’in psikolojisine bağlanıyor.

Berlin Duvarı yıkıldığında Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR) Dresden kentinde KGB ajanı olarak görev yapan Putin, bu nedenle “Soğuk Savaş”ın ne olduğunu çok iyi biliyor.

2000 yılında devlet başkanı seçildikten sonra Rus gazetecilere özel yaşamı konusundaki soruları yanıtlayan Putin geçmişini şöyle anlatıyor: “Baba tarafından büyük babam Lenin ve Stalin’in yanında aşçı olarak çalışmış. Ailesi bunu istemediği halde. Kardeşim Leningrad’da hastalıktan öldü. Babam Alman faşizmine karşı savaştı. Bana göre savaşta çok fazla hata yapılabilir. Bu olabilir. Ama savaşta hataların neden yapıldığı üzerinde düşünülmüyorsa, o zaman hiçbir zaman savaş kazanılamaz. Bunun için pragmatik özellikler kazanmak gerekiyor. Zafer her zaman akılda olmalı. (Babasının dönemini kast ederek) O zamanlar zafer hep akıldaydı.”*

İlk “Soğuk Savaş”ta düşmana karşı cephenin en önünde bir ajan olarak yer alan Putin, ikinci “Soğuk Savaş”a ülkesinin lideri olarak giriyor. Ve bu savaştan zaferle çıkılması gerektiğini hep akılda tutuyor gibi görünüyor.

Zira, son Ankara ziyareti sırasında Güney Akımı’nı sürpriz bir kararla iptal ederek yeni bir hamle yapmaya hazırlanması da savaşı kazanmak için pragmatik davrandığını gösteriyor.

Bütün bu pragmatik hamleler Rusya’nın hanesine artı olarak yazıldığı sürece Putin hem içeride hem dışarıda güçlenmeye devam edecek. Pragmatik hamlelerin sonuç vermemesi ve zamanla fazla hata yapıldığı görüşü oluştuğu takdirde Putin’i tahtta tutmak artık kolay olmayacaktır.

 

 

ÖNCEKİ HABER

Ayılarla dans

SONRAKİ HABER

Papa ve Bartholomeos

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...