Kapımız, birbirimize de mücadeleye de ARALIK olsun...
Dergimize göndereceğiniz yazılar bu ayki gibi çok, ellerimiz sımsıkı kenetlenmiş, kapımız mücadeleye sonuna kadar ARALIK olsun!

Malumun ilanını dinledik 25 Kasım’dan bir gün önce muktedirin ağzından. “Kadın ancak kadın ile eşit olabilir, diğeri fıtratına terstir” diyordu yıllardır iktidar olmanın verdiği özgüvenle. Neydi o fıtrat? Ya da biz bahsettiği bu fıtrattan dolayı mı yüzyüzeydik bunca eşitsizlik, şiddet, yoksulluk ve daha sürüsüyle? Her geçen gün daha bir cürret kazanan açıklamaları, zirvelerde, açılışlarda yaptıkları konuşmalar “Yeni Türkiye’nin Yeni Kadınları”nı yaratmak istiyordu evet, peki ya yeni mi aldılar bu elbisenin kumaşını? Yeni değil, hatta çok eski. Ak Saray’a tanesi neredeyse asgari ücret değerinde altın varaklı bardakları zamanında kim yaptırdıysa ondan mirastı bütün bunlar...
***
Onların tarihi eşitsizliği, ihtişamı, görgüsüzlüğün en alâsının egemen olduğu bir hayatı inşa ededursun. Bizim bambaşka bir “eşitlik”, bambaşka bir “yaşam” dan söz ettiğimiz açık. “Yeni Türkiye’nin inşasında atfettikleri rol mazbut ama bir o kadar özgüvenli, girişimci ama bir o kadar “adalet dağıtıcısı”olmaktı bizden istedikleri. Emine ve Sümeyye Erdoğan gibi. Çaldıkları her kapıda bunu anlatıyor, konuştukları her etkinlikte bunu öğütlüyorlardı. Her alanda eşitsizliğe giden sürecin zirvesini yaşıyorduk aslında. Kadın ile, adalet ile bir alakası yoktu! Olmazdı da... Eşyanın tabiatına ters bir kere...
Evet onların kestiği, biçtiği üzerimize diktiği bu elbiseyi giymiyoruz. Giymeyeceğiz. Bin çiçekli bir kumaşımız var ve onunla bizim işimiz. Üstelik dikişlerini dergimizin sayfalarını dolduran birbirinden mücadeleci kadınlar atıyor!
***
Eşitliğin eski bir yalan olmadığını gösteren, gerçek eşitliği neredeyse 100 yıl önce inşa eden Sovyet kadınları insanlığa neler kazandırmış? Merak etmiyor musunuz?
Bunca yıllık eşitlik mücadelesi tarihimizi “Sizin önce adalete ihtiyacınız var” diyerek unutturmaya çalışanın sözlerine cevabımız var. Milyar dolarların harcandığı AK Saray’dan önce kadınların ölmeden yaşayabilmesi için yapılacakların listesi var.
Fridevs’in, Gönül’ün vücudundaki izlere, ruhundaki yaralara merhem olan “dayanışma” denen şeyden var. Her şeye iyi gelen... Kayseri’den, Esenyalı’dan kadınların bir yılı geride bırakan dernek yolculuğu var. Atlayın arkaya!
***
Gericiliğin, emperyal hesapların yaşama geçirilmesinde bir silah olarak kullanıldığı bu batasıca dünyada yalnız olmadığımızı anlatacak kadınlar var dergimizde! Ferguson’da, Nijerya’da kadınların bir “tık” tan daha fazla yanımızda olduğunu ‘Sınırların Ötesinde’n hissedeceğimiz cümleler var.
Bir köprü üzerinde elele tutuşmuş kadınları görürseniz şayet, bilin ki Kız Kardeşlik Köprüsü kuruluyordur orada! Memleketin dört bir yanında savaşın, göçün, soğuğun vurduğu Kobanêli kız kardeşlerimizle dayanışmanın yolu, yöntemi var. “Ben ne yapabilirim?” diye düşünen kadınların çabası var. Antep’ten Kader’in satırları var; “Niyetimiz pembe bir tablo çizmek değil”diyen. E ayrışmanın da en gerçeğini biz yaşamıyor muyuz?
Mektuplaşmak ne güzel şey, değil mi? Yaşadığın karmaşanın, acının, dibin en açık ifadesi o satırlar. Kadın olana başka üstelik, yazmanın güzelliği. Ama derdimizin sadece yazmak olmadığının kanıtı Ayşe’nin sözlerini bulacaksınız. Hele bir çevirin sayfaları...
Torba yasanın mucizesi olarak önümüze koyulan, Kadın İstihdam Paketi’nin yarattığı fabrika evleri anlatıyor Ayşe. Adalet, vicdandan söz ediyor ya bizimki, Çağlayan’dan Leyla anlatsın size vicdanın ne olduğunu... “Yeni Türkiye”nin kadınlaşan işçi sınıfında çalışma koşullarının ne menem bir orta çağ vahşetine doğru yürüdüğünü.
***
Biraz da zap yapalım istedik fena mı yani? Tarzını aramaya çıkmış bir kadın var sayfaların arasında rastlarsanız telaş etmeyin. Kendi kendine buluyor zaten o. Kampüslerden kulağımıza çalınan Erbane sesi, liselerden kanatlarımız altında yanyana gelmiş kadınların neşesi. Dört bir yandan kadınların şiddete, öldürülmeye, eşitsizliğe öfkesi var dergimizde bu ay.
***
Hiç olmadığı kadar zor zamanlardan geçerken biz kadınlar, nasıl bittiğini anlamadan 2014’ü geride bırakıyoruz. Daha gelmeden söylenmişti 2014 yılının kötü geçeceği. Kahkahamızdan, hamileliğimizden, oturmamızdan, kalkmamızdan rahatsız olanlara cevap ürettikçe kazandık aslında. Fütursuzluk arttıkça, yanyana geldik çoğaldık!
“Bitmiş olan başlangıcın ilanıdır” derler ya, 2015’e azıcık zaman kala çıkan bu ayki dergimizde, yenileneceğimiz, umudu elden bırakmayacağımız, paylaşmaktan geri durmayacağımız ve bol bol mektuplaşacağımız bir yıl olsun önümüzdeki yıl. Dergimize göndereceğiniz yazılar bu ayki gibi çok, ellerimiz sımsıkı kenetlenmiş, kapımız mücadeleye sonuna kadar ARALIK olsun!
Evrensel'i Takip Et