06 Aralık 2014 11:30

Elden ele, dilden dile büyüyen bir ortaklığın meyvesi

Neredeyse 5. senemize giriyoruz Ekmek ve Gül dergisi olarak. Sadece kadınların derdini açacağı bir dergi olmak değil, mücadele fikrini büyüttüğü bir dergi olmaktı niyetimiz. Dergiyi ilk kez okuyan ve “Bir şeyler düzelecekse, biz kadınların daha çok emek vermesi gerekiyor” diyen genç bir kadın ile “Kadınlar ile yan yana durmanın gerekliliğini, beraber mücadeleyi dergimizden öğrendim” diyen Metal işçisi Ayşe’nin yazısını bir sayfada görebilmenin gururunu paylaşmak istiyoruz sizlerle. Bu gurur hepimizin, dergiye yazı yazan ve okuyan her bir kadının, mücadele fikrini elden ele kadınlara ulaştıran Sevgi’lerin, güçlendikçe etrafını da değiştiren Ayşe’lerin.. Tüm kadınların...

Paylaş

Bağcılar’dan bir Ekmek ve Gül okuru: “Sevgili Dostum Sevgi Abla,

Nasılsın iyi misin? Bu soruları sorarak sanki cep telefonu yokmuş gibi nostalji yapmak istedim. Bir türlü yazamadım sana. Fakat gönderdiğin her şeyi günü gününe okuyorum. Tenefüste, otobüste gazete ve eklerini okuyorum. Bu seferki Ekmek ve Gül baştan aşağı hoşuma gitti. İlk olarak kapak tasarımı çok güzel. Biliyorsun saçta örgüyü çok severim (belki de bilmiyorsun ama öğrendin şimdi). "Çözümü birlikte örelim" lafı da çok hoşuma gitti. Ve aslında anladım ki kadın her şeyin başı! En çok ezilen, evde işte emektar, sokakta bile ezilen hep biziz. Bir şeyler düzelecekse, biz kadınların daha çok etkin olması ve emek vermesi gerekiyor. Savaş da en çok biz kadınları vuruyor, bu yüzden anlıyorum Kobanê'de kadınların savaşmasını. Yanlış hatırlamıyorsam ismi Arîn yoldaştı, kendini canlı bomba yapmış. Okuyunca tüylerim diken diken oldu. Ne yürekli kadın! Gurur duydum. Gazeteyi okudukça aklımdaki her soruya cevap buluyorum. Bir sayfasını okumadan geçemiyorum. İçime sinmiyor. Bu yüzden haftada 3 kez istedim. Baştan aşağı okuyorum. Dersler yoğun, bir de Marksizm ile ilgili kitap ve dershane kitabı okuduğum için çok sıkışıyor elimde kalıyor.
Bu sayının Ekmek ve Gül’ünü çok beğendim. Dedim ya umuttan bahsetmiş, Maltepe ya da Gültepe hatırlamıyorum Kadın Dayanışma Derneği kurmuşlar. Çok hoşuma gitti. Yine 2. Dünya Savaşı'nda Nazi işgaline karşı az bir eğitimle çok şey başaran Rus kadın pilotların hikayesi hoşuma gitti. Esenyurt’taki olaylarla ilgili gönderdiğin yazı da kafamdaki birçok şeyi aydınlattı. (Geri istiyorsan göndereyim mi?) İşçilerin mektuplarını, işçi meselelerini dediğin gibi daha da dikkat ederek okuyorum. Görüşüp konuşamasak da böyle mektupta bazı noktalara değinilebilir. Ben mektup işini çok sevdim. Devam ettirelim isterim. Haftada 1 de olsa mektuplaşalım. Benim odaya gelip sohbet etmemizi hatta Burcu geldiğinde Sevinç’in bitmeyen burs işini konuşmayı özledim. Çayını da özlüyorum. En çok da sohbetini. Seninle gurur duyuyorum. Yaptığın her şey. İyi bir anne, mücadeleci bir kadın ve her ne kadar yaş farkı olsa da benim için iyi bir dostsun.
Kardeşime de Ekmek ve Gül'ü, Genç Hayat’ı veriyorum okusun diye. Tabi geri alıyorum, mal kıymetli. İşte böyle, mektubunu sabırsızlıkla bekliyorum. Senden bir şey isteyecegim, mektuba tarih at, olur mu? Hatıraları severim çünkü, ben tarih attım. Murat'a Sevinç'e sevgilerimi ilet. Öpüyorum hepinizi. Sağlıkla kalın.”

Not:Mektubu doktor zarfına koydum, kusura bakma.

Kartal’da Metal İşçisi Bir Kadın: “BU DERGİYİ OKUDUM, SİNEYE ÇEKMEDİM, MÜCADELEYİ SEÇTİM”

Merhaba Ayşe ben. Metal işçisiyim. Bu sayfalarda daha önce uğradığım şiddetin tahribatını paylaşmıştım sizlerle. Hakaretler ile başlayan şiddetin boyutu, silahla tehdide kadar varmış ve şiddetin dozu her geçen gün artmıştı. Artık yaşamayı düşünmediğim bir noktadan yaşadıklarımı paylaşmak istediğim ve yanımda olduğunu bildiğim kadınları tanımam ile değişen düşüncelerimi anlatmıştım size. Bugün geleceğe umutla bakan genç bir kadınım. Ve mücadeleyi elden bırakmaya hiç niyetim yok.
Çok kötü günlerdi. Hiç hatırlamak istemediğim kötü günlerden şimdi farklı bir bakış açısıyla yol almak tabii güzel. Kendimi insan gibi hissetmiyordum. Başımdan onca şey geçtiğinde (şiddete uğramış, tehdit edilmiş) hiç değerim olmadığını, yaşamanın gereksiz olduğunu düşünmeye başlamıştım. Yaşamanın bir anlamı yoktu artık, her şeyi kaybetmiştim. Gururumu, namusumu, bütün o iyi niyetli duygularımı kaybetmiştim. Bir daha bu güzelliklerin geri gelmeyeceğini o yüzden yaşamanın, çalışmanın, hayal kurmanın bir anlam ifade etmediğini düşünüyordum. Karanlıklardan bir el uzandı bana. ‘’Saçmalama her şey erkek değil, her şey namus değil, dünyaya gelme amacımız o değil, dünyada bir sürü yaşanan acılar var ve bu yaşananlara bakarak dersler çıkarmalısın, buradan devam etmelisin.’’ Dedi. ‘’Nasıl?’’ diye sordum. Anlatmadı hiçbir şey. Sadece ‘’Sana bir dergi getireceğim’’ demişti. Dergim geldi. Ekmek ve gül. Orada birkaç kadının hikayesini okumam yetti herhalde. Sadece benim başıma gelmediğini okuyarak, görerek öğrendim. Ne çok kadın varmış şiddeti yaşayan.
Anladım ki birçok kadın benim yaşadığım şiddeti aynı ya da farklı halleriyle yaşıyor. Önemli olan bu yaşananları sineye çekmek yerine, mücadeleyi seçmek! Yeniden doğuş gibi. Mücadele içinde yer alarak yeniden yaşama hazırlanmam gerektiğini öğrendim. Bende mücadele yolunu seçtim. Psikolojim bitmişti. Tek başına mücadele yetmiyor. Birlikte mücadele daha önemliydi. Ekmek ve gül dergisi bambaşkaydı. Evlenmem için bana uygulanan toplumsal baskının ne olduğunu gördüm. Yaşım gelmişti ve ailemde dâhil herkes bunu söylüyordu. “Sen de aile kur, toparlanacaksın” diyebilirdin. Ama demedin. Diyemezdin de. Çünkü baskı her şekliyle devam ettiğinde mutluluk nasıl gelecekti? Herkesin dediği gibi nikâhta keramet yoktu aslında. Kadınlar ile yan yana durmanın gerekliliğini, beraber mücadeleyi dergimizden öğrendim. Değişmem gerektiğine inandım. Ben değişirsem etrafımdaki toplumsal baskılarla mücadele edebilirdim. Gelenek, görenek dedikleri şey lazım ama bir yere kadar. Yoluma devam kararı aldım. Mutlu bir insanım artık. Okumak istedim. Hem işçiyim. Hiç kimseye yaslanma ihtiyacım yok. Şimdi yüksek lisans yapıyorum hatta. Farklı hedefler koydum kendime. Artık umutluyum yaşamdan.  Sistem bize belli kurallar koyuyor. Bu yaşa kadar okuyacaksın, ondan sonra evleneceksin, çocuk doğuracaksın ve itaat edeceksin. Fazla okumana, gelişmene gerek yok, nasıl olsa evde erkeğe hizmet edeceksin. Bugün için bize öğretilmek istenen bu. Tek başına yaşayamazsın, kocan olmalı başında. Az yiyeceksin. Getirdiği parayla yetineceksin. Böyle mutlu olacaksın. Sesini çıkarmazsan mutlusun ya.Toplumu değiştirmeye çalışırsan ve bu öğretilerin dışına çıkarsan yanlış yaparsın. Bize öğretilenler bunlar. Ama biz karşı duruyoruz. Ve durmaya devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

'Erdoğan'ın sarayı AİHM'lik'

SONRAKİ HABER

Edebiyatın ustası Halman’ı kaybettik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...