Bu düğümü nasıl çözmeli?
“Belli bir saatten sonra sokaklarda rahat dolaşamıyorsak, savaş ganimeti kabul ediliyorsak şiddet görüyoruz demektir”

Kadına yönelik şiddetin hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve devletin duyarsızlığı ile büyüyor. Şiddet yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor.
Her ölüm boğazımızda bir düğüm. “Bu düğümü çözmek için ne yapmalı?” sorusunu işyerinde, sendikalarımızda daha fazla tartışma olanağı yarattığımız bir dayanışma günü 25 Kasım. Eğitim emekçisi kadınlar olarak, Eskişehir Eğitim-Sen Kadın Meclisi’nin “Eylem önlüğünü kendin boya” çağrısıyla bir araya geldik. Bir yandan eylem önlüklerimizi resimlerken bir yandan da kadına şiddet ve her alanda kadınların verdiği mücadeleye dair düşüncelerimizi paylaştık.
Serap Şeyda “Kadınların özgürleşmediği, eşit olmadığı bir düzeni asla kabul etmeyeceğiz. Haklarımızı elde edene kadar mücadele edeceğiz” diyordu.
Özgül Yücel ise kadınlar için en önemli şeyin edilgenlikten çıkmak olduğunu ve bunun gerçekten kalıcı olması için kadınların kendi güçleriyle etkinleşmeleri gerektiğini söylüyordu. Hatice Gündoğan, yıllarca devletin baskısından dolayı bölgede kadınlar açısından adeta karanlık bir çağ yaşandığını söylüyor. “Kürt özgürlük mücadelesi ile beraber kadınlar tekrar bir uyanışa geçti. Kadınlar hem aile içi şiddete hem de devlet eli ile gerçekleşen şiddete karşı büyük bir mücadele gösterdi. Demokratik bilinçle bir güç ve irade açığa çıkardıkça yaşamda en büyük değiştirici ve dönüştürücü güç olacağız” diyor. “Belli bir saatten sonra sokaklarda rahat dolaşamıyorsak, savaş ganimeti kabul ediliyorsak şiddet görüyoruz demektir” diyordu Esma Bilgin.
Ümran Erdem Demir ve Zeynep Şanlı, kadının mücadelesinin aynı zamanda toplumsal tüm sorunların mücadelesi olduğunu bu nedenle kadınların üreten, politik tavrı olan, sinmeyen, güçlü bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguluyordu.
Özge AKGÜL AYAZ, Okulöncesi öğretmeni / ESKİŞEHİR
Evrensel'i Takip Et