24 Kasım 2014 00:56

Öteki denizlerde yüzmek

Hiçbir yorgana sığamazsınız. Hiçbir kâğıda da. Fazla gelir, eksik kalır, tam oturmaz hiç. Bir şeyler ekleyemezsiniz, bir gram bir santim çıkaramazsınız. Hiçbir çerçeveye olmaz resminiz. Hep askıda. Eksik ya da fazla.

Öteki denizlerde yüzmek

Kahraman ÇAYIRLI
İstanbul

Hiçbir yorgana sığamazsınız. Hiçbir kâğıda da. Fazla gelir, eksik kalır, tam oturmaz hiç. Bir şeyler ekleyemezsiniz, bir gram bir santim çıkaramazsınız. Hiçbir çerçeveye olmaz resminiz. Hep askıda. Eksik ya da fazla. Onların oyunlarına giremezsiniz, onların maskesi olmaz size. Bir yeriniz hep bulaşık. Gözünüzün azı eğreti. Onların yollarında yürüyemezsiniz. Yırtılamazsınız da. Hep bir ipin ucunda, hep bir balerinin kıyısında. Onların ışıkları sizi aydınlatmaz hiç. Apartman boşluklarından çıkamazsınız. Kolon arkalarından. İğnelere basa basa. Eksile eksile. Onların köprülerinden geçememek, onların dansına, ritmine uyamamak, onların oksijenini içine çekememek. Tam da bu yüzden kendi bambaşka yolunu, köprüsünü, dansını yaratır Şahin Kaygun. Sınır, çerçeve sarsarak, yapı bozarak, bilinçaltı denklemlerini ters çevirerek, onların suyunda yüzmez.

'BEN FOTOĞRAF ÇEKMİYORUM, FOTOĞRAF YAPIYORUM'

Kendi ayak izleriyle yürüdü, Kaygun. Kendi topraklarını yaratıp orada yaşadı, üretti. Kırk bir yıllık (1951-1992) kısa ömründe, fotoğraf ve resim arasında bir yolculuktu yaptığı. İstanbul Modern’de 15 Şubat 2015’e kadar görülebilecek kapsamlı sergisi, sanatçının önemli işlerini bir araya getiriyor. “Ben fotoğraf çekmiyorum, fotoğraf yapıyorum” demesi boşuna değil. Özellikle polaroid işlerinde, 1980’lerdeki sanat ortamı düşünüldüğünde, Kaygun’un cesareti, çığır açıcılığı daha da belirginleşiyor. Karışık malzemeler kullanarak, farklı yöntemlerle, diğer sanatlarla olan kuvvetli komşuluğunun da katkısıyla Şahin Kaygun’un işleri özgürleşiyor.

SERGİDE DUL BİR KADIN’IN JENERİĞİNİ DE DİNLENEBİLİR

Grafiği, resmi ve sinematografik unsurları fotoğraflarında bir araya getiren Kaygun, Afife Jale (1987) ve Dolunay (1988) filmleri ile üslubunu sinemada da görünür kılar. Dolunay, başta Cannes olmak üzere çeşitli uluslar arası festivallerde gösterilir. Anayurt Oteli için Ömer Kavur’a, Dul Bir Kadın, Adı Vasfiye ve Ah Belinda filmleri için Atıf Yılmaz’a sanat yönetmenliği yapan Kaygun’un imzası ismi geçen filmlerde hissedilir. İstanbul Modern’deki sergide Dolunay filminin tamamı ve Dul Bir Kadın’ın jeneriği izlenebilir.     
Sanatçının işlerinin çoğunun “isimsiz” olması tesadüf değil. İsimlendirmek, sınırlandırmaktır; yaşayan bir nesneyi soğutup dondurmaktır. Kaygun’un ürünleri, hayat gibi sanatın da çerçevelerden kurtulabildikçe nefes alabileceğinin göstergesi. Ancak bu şekilde kanatlanabilineceğinin. Şahin Kaygun onlarla yüzmedi. İyi ki.

Evrensel'i Takip Et